44-Halka

4.6K 270 223
                                    

"Sorumu yenilememi ister misiniz Aydız Hanım?" Polis memuru elinde tuttuğu tutanaktan gözlerini alıp Aydız'a çevirdi.

"Düştüm," diye yanıt verdi Aydız gözlerini tavana sabitleyip. Memur ikna olmamış şekilde kağıda bir şeyler karalarken gözlerimi Hülya'ya çevirdim. Kenan amcanın kolunun altına sığınmış, korkulu gözlerle Süreyya'ya bakıyordu. Süreyya'nın bu defa zombiliğinden çok anneliği tutmuş, Aydız'ın dibinden ayrılmıyordu. Ayrılırsa eğer yapacağı ilk şey Hülya'nın beyaz boynunu gırtlaklamak olacaktı. Kapı açıldı. Gözlerim en sevdiğim görüntüyle kaplanırken kalbim fırladı. Kimseyi umursamadan birkaç büyük adımda yanına varıp kollarımı beline doladım. Lacivert takımından yükselen enfes koku burnumda buhar gibi dağıldı. Ellerini vücudumda hissettiğimde aradığım tek güveni buldum.

"Oğlum neden geciktin?" diye sordu Kenan amca.

Bedir babasına cevap vermeden önce dudaklarını saçlarımla buluşturdu. "İzmit'teydim baba. Birkaç görüşmem vardı." İzmit mi? Şehir dışına çıkmıştı. Kaşlarımı çatıp belini daha sıkı kavradım. Onu hiçbir yere göndermek istemiyordum.

"Düşmedi memur bey. Hülya ÖZÜKAN tarafından bizzat merdivenlerden aşağı itildi." Çoğu bakışlar dehşetle Yağız'a kayarken başımı kaldırıp Bedir'e baktım. Yüzünde herhangi bir tepki yakalayamamıştım. Polis memuru şüpheli bakışlarını Aydız'a çevirirken Mücella zorlukla koltuğa oturdu. Bitik durumdaydı.

"Sen ne söylediğinin farkında mısın Yağız?" diye söylendi Hülya. Yüzündeki hayal kırıklıklarını tek tek sayabilirdim. "Sen orada değildin bile!"

"Oradaydım Hülya. Şehnaz'ın hemen arkasından eve ben de girmiştim."

Hülya'nın yüzündeki kırıklıklar kat kat artarken Bedir'e daha da sokuldum. "Şehnaz'ın arkasında ne işin vardı peki? O hengâmede kimse sizi fark etmeyip gizlice buluşacaktınız değil mi? Adiler!" Sırtımdaki eller kaskatı olurken parmaklarımı göğsüne koyup hafifçe sıvazladım. Odada büyük sessizlik hakimiyet kurmak üzereydi ki cama kurşun gibi çarpan yağmur damlaları sessizliğe izin vermedi. "Yağız yalan söylüyor," diye bağırdı odadakilere. "Sevgilisini korumak için ortaya beni savuruyor." Bedir'i sakinleştireceğim derken yavaş yavaş ben çığırımdan çıkıyordum. İkimizi nasıl bu sıfatla yan yana getirebilirdi? "Bakın bakın," dedi titreyen sesiyle. Sarı saçlarını arkaya savurup tırnak izleriyle donatılmış boynunu gösterdi. "Bunları bana Şehnaz yaptı. Ben... Ben sadece Aydız'la onu ayırmaya çalışmıştım ama bana yaptığı şeye bir bakın! Ben bu iftiraları da bu izleri de hak etmedim." Olduğu yerde hıçkırarak ağlamaya başladı. Artık ona söyleyecek tek bir söz bile yoktu. Onun iyileşme şansını her ne kadar sıfıra indirmek istemesem de umudumu her yaptığı şeyle daha da çökertiyordu. Hülya gözümüzün önünde yok olurken sadece izliyorduk. "Kavga eden onlardı. Ayıran mı suçlu oluyor bu devirde?"

"Başlatma devrine! Siktir git karşımdan!" Aydız'ın kısık sesi çığlıklıydı. Rıza kapının yanından ayrılıp yatağın yanına yürüdü. Yatağın kıyısına oturup Aydız'ın sargılı bileğini eline alıp avucunun içini öptü. El ve ayak bileğinde incinme dışında herhangi bir şeyi yoktu. Başındaki ufak sıyrığa da yara bandı yapıştırılmıştı. Hülya bu defa da ucuz atlamış olabilirdi ama sonucundan çabuk sıyrılamayacaktı.

"Sen iyice sarpa sardın, farkında mısın?" Sinirlerini okşatma sırası bu defa Yıldız'daydı. "Şehnaz ve ağabeyimi suçlu göstermeye çalışıyorsun da ablamı ne diye göstereceksin? Kendisini kimin ittiğini gayet iyi biliyor. Hem bir değil, iki değil! Sabah da beni kulaklıkla boğmaya kalktı!" Süreyya gibi bizim de gözlerimiz büyürken Bedir'in sıkıntıyla iç çektiğini duydum. Tüm bunları kaldırabilmek ne zordu. Hülya'nın yüzü şaşırmaktan hallere girerken bu sefer ne söyleyeceğini gerçekten merak ettim.

MİNİKŞE (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin