59-Söz

4.7K 226 81
                                    

Bedir ÖZÜKAN'dan

Bembeyaz sırtı gözlerimin önüne döküldüğünde kendimi gülümsemekten alıkoyamadım. Hâlâ nasıl bir şeyle karşı karşıya olduğumdan emin değildim. Dünyadan olmayan bambaşka bir şeydi. Çünkü ne eşini görmüştüm ne de benzerini.

Utanıyordu. Bense ondan daha çok çekiniyordum. Üzerimdeki etkisi öyle farklı öyle güzeldi ki. En güzel benliğimdi. Fermuarını çözdüğüm için gelinliğinin sırtı gevşemişti. Parmağımın ucuyla sırtına dokundum. Güzel gözlerini çevreleyen kirpikleri titreşti. Dudağının ucundaki küçük kıvrılmayı görünce gözlerimi kıstım. Yüzünü bana çevirdiğinde dudaklarındaki kıvrım daha da büyüdü. Parmaklarını omzuma bastırıp hafifçe ovalamasıyla kaşlarım çatıldı. Ne yapmaya çalıştığını kestiremiyordum. Elini bu defa omzumdan koluma indirip sıvazlamaya devam etti. "Ne yapıyorsun Şehnaz?" diye sordum.

"Seni rahatlatmaya çalışıyorum Bedir. Böyle giderse oturmaktan öteye gidemeyeceğiz," demesiyle kendini tutamayıp kıkırdadı. Çatılmış kaşlarım hayretle havalandığında bu sözleri sarf eden dudaklarına alaycı bir bakış attım.

"Sen şimdi bana ne demek istiyorsun Minikşe?"

"Uyuşuksun. Çok yavaşsın demek istiyorum. Nazlı çıktın." Alt dudağını dişlerinin arasına alıp başını omuzlarına gömdü. Aynı zamanda beni de yerin dibine gömmüştü.

Yüzümü yüzüne yaklaştırıp, "Uyuşuğum öyle mi?" diye sordum. Tatlı gamzelerini gözlerimin en ücra köşelerine kadar iliştirip gülümsedi. Yüzümü güzel yüzüne biraz daha yaklaştırdım. "Yavaşım öyle mi?" Gülümsemesi büyürken başını salladı. Yüzümü biraz daha yüzüne yaklaştırdım. Burunlarımız birbirine değecekti. "Nazlıyım öyle mi?" Herhangi bir tepkide bulunmasına fırsat vermeyip kendimi yatağa Şehnaz'ı da üstüme aldım. Saçları yüzüme dökülürken kocamanlaşmış gözlerine bu defa ben güldüm. "Ne oldu, az önce bir şeyler sayıyordun," dememle yüzümdeki saçlarını eliyle okşayarak çekti.

"Hâlâ daha aynı şeyleri tekrarlayabilirim."

"Bana meydan mı okuyorsun?" dememle omzunu silkti. Gözlerimi kıstım. "Sen de haklısın tâbii. Uzun bir zamandır yapmadım."

Gözleri yüzümü incelerken kaşları anında çatıldı. "Neyi yapmıyormuşsun?" Dudakları toplanmış, yanlış anladığına emin olduğum şeyi aklında kurguladığına emindim.

"Sence?" diye sormamla alnıma küçük ama etkili bir şaplak yedim. "Bana vurdun."

"Beni sinirlendiriyorsun." Üzerimde olmasına rağmen kollarını göğsünde birleştirmekten geri kalmadı.

"Ne yaptım da sinirlendin?" dedim gülmemeyi başarıp.

Dudaklarını büküp yüzüme baygın ama her hâliyle güzel olan bir bakış attı. "Ne olduğunu biliyorsun."

"Bilmiyorum."

"Külahıma anlat."

"Ver külahına da anlatayım." Yüzünün girdiği şekle bu defa kendimi tutamayıp güldüm. Başını göğsüme yaslayıp saçlarını karıştırdım. "Oy Minikşe oy." Kendini geri çekmeye çalışırken daha sıkı bastırdım başını göğsüme.

"Uzun zamandır yapmamana sebep olduğum için üzgünüm." Dudakları gömleğime yapıştığı için sesi boğuk çıksa da imasını rahatlıkla anlayabilmiştim.

"Uzun zamandır neyi yapmadım?" diye sordum onu daha da alevlendirerek. Onunla uğraşmayı dünyalara değişmezdim. Boşluktan istifade kuş yuvasına dönmüş kafasını yukarı kaldırıp yüzüme karşı dişlerini sıktı.

MİNİKŞE (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin