Üç tane peş peşe giden yeşil araba sanki onlara yetişmem için yavaşça ilerliyordu. Ayaklarıma emir vermediğim hâlde arabaların peşine takılmış, tempolarını her adımda artırıyordu. Ne kadar hızlansam arabalar da hızlanıp onlara yetişmemi engelliyordu. Yürüyüşüm koşuya döndüğünde soluklarım da arabalar gibi hızlandı. Durmak istesem de bacaklarım sanki bana değil de olmayan bir kişiye aitti ve pes etmeye niyeti yoktu. Koşarken öksürüyor, dokunmak için elimi öne savuruyordum. Nafileydi.
Cenaze arabalarına bir türlü yetişemiyordum.
Süzülen şeylerle gözlerimi araladığımda burnumu çektim. Alnımdan şakağıma süzülen terleri kolumun tersiyle silip doğrulacaktım ki bedenime sımsıkı sarılmış kolla bakışlarımı yana kaydırdım. Bedir'in yüzü bana dönüktü, uyuyordu. Beni rahatsız etmemek için neredeyse yataktan düşecek vaziyetteydi. Gülümseyip kolunu hafifçe ittirdiğimde doğruldum ve yüzümdeki gülümseme dondu.
Baba.
Çenemin büzülmesiyle gözlerimi kırpıştırıp karanlığın içinden bana bakan babama baktım. Tam karşımdaydı. Gülümsüyordu. Gördüğüm rüyadaki soluklarım yeniden boğazımı doldururken gözlerime acı sızı yerleşti. O gerçek miydi? Karşımda mıydı? Dokunsam kaybolur muydu? Titrek parmaklarımı öne doğru uzattığımda babamın gülümsemesi genişledi. Yanıma doğru yaklaştığında içimdekiler sessiz hıçkırıklara dönüştü. Yaşlarım titreyen dudaklarıma indiğinde yutkunmaya çalıştım. Olmadı. Babam karşımdayken sadece dokunmak istedim.
''Şehnaz'ım.''
''Baba,'' diye fısıldayabildim sevdiğim yüze. Özlediğim, pişman olduğum yüze. Havada asılı kalan elime değen yumuşaklık hasretini çektiğim dokunuşlardı. Yüzümü buruşturup ağlamamı kısmaya çalıştıysam da daha çok döktüm içimi dışıma. Gerçekti. Bana dokunuyordu, hissediyordum. Buz gibi elimi saran sımsıcak avuçlar gözlerimdeki cehennem kadar tatlıydı. ''Doğru bildiğinden şaşmıyorsun. Devam et kızım. Sonunda her şey dilediğin gibi olacak.'' Sesi kulaklarımı okşadığında başımı ellerimize indirip gözlerimi kapattım.
''Bu işin sonunda sağ çıkabileceğimi sanmıyorum baba. Sonunda ya ben yok olacağım ya da aklım. Etkileri şimdiden ortaya çıkmaya başladı. Çok yorgunum.'' Gözlerimi açıp o güzel etkiye bir kez daha bakmak için ellerimize baktım.
Kaşlarım çatıldı. Az önce elimi tutan babamın eliyken şimdi bir kadının avuçları içerisindeydi elim. Hıçkırıklarım boğazıma dizilirken hayretle başımı kaldırdım. Boşta kalan elimi kalbime götürüp karşımdaki görüntüye hakim olmaya çalıştım. Aklım oyun oynuyordu ama ben bu oyunu sevmiştim. Annem gülümseyerek baktığında titreyen dudağımı ısırdım. ''Başaracaksın Şehnaz. Sana inanıyoruz kızım.''
Başımı iki yana sallayıp elimi çektim. İki avucumu şakağıma bastırıp gözlerimi yumdum. Hayır, aklımı kaybetmeyecektim. Şimdiye kadar güçlü geldiysem öyle devam etmeliydim. ''Başaracağım. Sonuna kadar. Kimsenin üzerime oynamasına izin vermeyeceğim. İçimde intikam yok ama oluşturmak için elimden geleni yapacağım. Şu an için sadece sabır istiyorum. Aklım bana lazım. Vermem. Vermem. Vermem.''
''Şehnaz!'' Kollarımın başımdan çekilmesiyle gözlerimi açtım, annemin görüntüsünü Bedir doldurmuştu. Delirmiş gözlerle karanlık odayı taradığımda ne annemi ne de babamı görebilmiştim. Şaşkınlıkla Bedir'e baktığımda ifadesini ele vermedi. Derin bir nefes alıp terleyen boynumu sıvazladım.
''Bedir,'' dedim titrek soluklarımın arasından. Kolumu okşayıp terden nemlenen saçlarımı bir araya topladı. ''Bedir benim buradan çıkmam lazım.'' Üzerimdeki üstlüğün göğüs bölümünü yırtarcasına sıkmaya başladığımda kalbimin çılgınlar gibi tepinmesi beni yordu. Bedir çenemi hafifçe tutup gözlerini gözlerime sabitlediğinde yaşlar yüzünden onu bulanık görmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNİKŞE (Kitap Oldu)
Fiksi RemajaÖlüm saati geldiğinde oturulan o masa saniyeler içerisinde kavrulacaktı. Ve kavruldu. Kimisi o masada bedenini kaybetti. Kimisi o masadan bedenini kurtarmaya çalışırken ruhunu kaybetti. Ailemin ölümüne gözlerimle şahit olmuştum. Benim de onlarla öl...