Sabahın çok erken saatlerinde Tao oturduğu masanın önünden gelip geçen insanları izliyordu. Sanki herkes oldukça telaşlı ve bir yerlere yetişme çabası içindeydi.
Birkaç saat önce çocukluk arkadaşı olan Shou'nun aramasıyla uyanmış ve kendisini şehir merkezinde ve oldukça kalabalık olan bu cafede bulmuştu. Dışarı çıkacak hali bile yokken onun o ısrarlarına daha fazla dayanamamış ve kabul etmişti.
"Burada yaşamak gerçekten bu kadar kötü mü?"
Yaklaşık bir saattir oturdukları masada kahvesini yudumlayan arkadaşının sözleriyle daldığı düşüncelerden sıyrıldı.
"Anlamadım?"
"Adeta çökmüşsün şu gözünün altındaki mor halkalara bak. Sana ne oldu dostum? Birkaç haftadır görüşmüyoruz ama sanki sen yıllarca görüşmemişiz gibi değişmiş gibisin. Seni en son böyle gördüğüm de birkaç günün ardından Amerika'ya gitmiştin."
Tao Shou'nun ardı arkası kurduğu cümlelere boş bakışlarla karşılık verdi. Öğrendiği acı şeylerden sonra normal yaşaması mümkün değildi zaten. Geceleri uyuyamıyordu ve gündüzleri de düşünmemek adına kendini işe vermişti.
"Hey!"
Shou'nun dikkat çekme çabası işe yaramış olacakdı ki Tao ne var dercesine kaşlarını çattı.
"Hadi ama artık bana olanları anlatsan diyorum. O kadar meşgulsün ki seni havaalanından aldığım günden beri görüşemedik ve bu yüzden sana kızgınım."
Tao bıkkın bir şekilde iç çekmişti. Shou'yu severdi sevmesine ama o her zaman böyle enerjik ve alıngandı. Yine de gerçek şuydu ki; kesinlikle en iyi dostuydu. Bu yüzden ona her şeyi anlatmaya karar vermişti. Ağzını açtığında söylediği ilk şey İzaya Orihara ile tanıştıktan sonra yaşadıkları oldu.
Yarım saat kadar bir süreden sonra Tao bugüne kadar yaşadığı her şeyi anlatmış, çoğu yerde de ne kadar üzgün olduğunu istemese de hissettirmişti. Yaşadıkları kolay değildi. Özellikle babası ile ilgili bahsetmeye başladığında duyguları sürekli değişiyor bir sinirlenip bir kederleniyordu. Cümlesi bittikten sonra aralarında uzun bir sessizlik oldu. Shou için her şeyi bir an da hazmetmek mümkün değildi. Kaldı ki Tao'da çoğu şeyi hala hazmedememişti. Arkadaşından gelecek her hangi bir yorum için sabırla bekledi.
"Ben Ren'in yaşamasına gerçekten çok sevindim. Duyduğum en güzel haber belki de bu. Ne diyeceğimi bilemiyorum."
Shou'nun yüzündeki gülümseme öğrendiklerinden sonra solmuştu ama yine de Ren'in yaşadığını duyması onu mutlu etmişti. Sadece Tao'nun babasının yaptıkları ve yapmayı planladıkları konusunda dehşete düşmüştü ve arkadaşının bu konuda ki planlarında onu tamamen desteklemeye karar vermişti. Yine de arkadaşı için çok üzüldüğü bir gerçekti. Böyle bir şey yaşamanın ve onu kaldırabilmenin herkesin yapabileceği bir şey olmadığını düşünüyordu. Şimdi Tao'nun göründüğünden daha da güçlü bir adam olduğunu daha iyi anlamıştı. Her zaman ona karşı içten içe bir hayranlığı olmuştu zaten. Onu ve babasını düşünürken aklına gelen düşünceyle kaşları hafifçe yukarı kalktı.
"Tao, baban hani siz çalışma odasındayken sana en son ne söylemişti bir tekrar eder misin? Bunda bir gariplik var."
Tao onun ne demek istediğini anlamaya çalışıyor gibi görünüyordu. Yine de aklında o geceyi tekrar canlandırdı ve her detayı hatırlamaya çalıştı. Ardından aklında kalanları ona tekrar söyledi.
"Çocuk gibi davranıyorsun! Kendine gel! Tüm bu servetin gerçek sahibi zaten sendin Tao. Ben sadece sana ait olan şeyi onlardan geri aldım o kadar. Kelimesi kelimesine bu şekilde hatırlıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı (Shizaya AU)
Fanfictionİzaya; geçmişini, kimliğini ve sahip olduğu her şeyini kaybetmiş, yaşama gücünü intikamdan alan bir adamdır. Hayatı boyunca yanında olacağına dair söz veren ilk aşkı yıllar sonra düşmanı olarak karşısına çıksa bile amacına ulaşmak için tereddüt etm...