Shizuo saatlerdir hastane koridorunda bir bankta oturuyordu. Omzunda bir el hissettiğin de başını kaldırarak yanına gelen kişiye baktı. Adamın üstü başı kan içinde gözleri kıpkırmızıydı. Yorgunluğu her halinden okunuyordu.
"Doktoru duydun, yapmamız gereken tek şey beklemek. İzaya'ya güven ve kendine gelmesini bekle Shizuo. O çok fazla şey atlattı bununda üstesinden gelecektir, eminim."
Rei'nin söylediklerini bir baş hareketiyle onayladıktan sonra yine başını eğip yerdeki taşları incelemeye başlamıştı. Aklında ki tek görüntü İzaya'nın her bir anına aitti. Onu kızdırırken, ondan kaçarken, sırıtırken, gülerken, ya da en masum haliyle kaçamak bakışlar atarken ya da ağlarken. Onu kurtarmak için bir düzine adamın ortasına korkusuzca dalıp dövüşürken, bir şeyler saklamayı amaçlayıp her yalanında gözlerini ondan kaçırırken. Artık aralarında hiçbir yalan bile kalmamışken onun kendisinden bu kadar uzak olması nasıl bir adaletti. On yıllık bir düşmanlığın ardından birbirlerini sevdiklerini itiraf etmeyi becerebilmişlerken neden böyle ayrı düşmek zorundalardı? Yıllar boyu korumaya yemin ettiği kişi birkaç adım ötesindeki odada bilinçsizce yatarken neden bu kadar çaresizdi?
"Belki de onu sizin şu doktora götürmeliyiz. Ne dersin, Kishitani Shinra değil miydi adı? Arkadaşınız olduğu için daha yakından ilgilenir herhalde." Shizuo duyduğu isimle gözlerine fer gelmiş gibi ayaklanıverdi birden.
"Haklısın, onu Shinra'ya götürelim. Kesinlikle İzaya'yı iyileştirecektir."
...
O günden sonra bir hafta kadar bir süre geçmişti. Jenny, Rei ve Shizuo ruh gibi evin içinde gezinirken Celty onları nasıl moral verebileceğini düşünüp duruyordu.
Shinra odalarından birini İzaya için dizayn etmiş ve onun yattığı yatağın çevresine gerekli bütün sağlık teçhizatını taşımıştı. Acil bir durumda elinin altında olması gereken her şey vardı oda da. Steril tuttuğu çarşaflara varana kadar odanın içi hastane kokusunu aratmıyordu. Rutin kontrollerinden birini yaptıktan sonra arkasını dönmüş ve sırtını kapıya yaslayarak ellerini cebine sokmuş vaziyette ayakta duran Rei ile göz göze geldi.
"O nasıl?"
Shinra'nın gözleri İzaya ile ikisi arasında gidip gelmişti kısa bir an.
"Hala stabil ama gün geçtikçe yaraları daha iyiye gidiyor. Ben uyanacağına eminim."
Anlayışlı bakışlarla Rei'ye doğru ilerleyerek önünden geçtikten sonra İzaya'yı abisi ile baş başa bırakmıştı.
Rei yatağın kenarındaki sandalyelerden birine yavaşça oturduğunda yüzünden çok yorgun olduğu belli oluyordu. Gözünün altındaki koyu halkalar onun pek uyumadığını gösteriyordu. Saçları dağılmış ve üzerindeki kıyafetler oldukça paspaldı. Aynaya bile bakmıyor olmalıydı. Bir elini uzatarak İzaya'nın elini tuttuğunda bakışlarını da yüzünde gezdirdi uzunca. Amerika'dan döndüğünden beri pek fırsatları olmamıştı ama onunla yapmak istediği çok şey vardı.
Bir beyzbol maçını izlemeye gitmek istiyordu mesela ve abi kardeş olarak golf oynayabilirlerdi. İzaya isterse binici klubüne de katılırlardı. Çocukken atları hep sevmişti, sürekli Julie'nin fırtına dediği siyah atını beslerken yakalıyordu onu. Binmek için içinin gittiğini biliyordu.
Güzel mekanları gezer ve farklı tatlarda yemekler yiyebilirlerdi sohbet ederek. Barlarda iki tek atıp kızlar hakkında konuşurlardı sonra, gerçi İzaya'nın kızlara ilgisi olup olmadığından emin değildi ama Shizuo'ya bir ilgisi olduğu kesindi. Fark etmezdi ki, zaman zaman abisini Shizuo'dan yakınmak için bile kullanabilirdi. Kendisinin de bu konuda söyleyecek pekala birkaç lafı olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı (Shizaya AU)
Fanfictionİzaya; geçmişini, kimliğini ve sahip olduğu her şeyini kaybetmiş, yaşama gücünü intikamdan alan bir adamdır. Hayatı boyunca yanında olacağına dair söz veren ilk aşkı yıllar sonra düşmanı olarak karşısına çıksa bile amacına ulaşmak için tereddüt etm...