(Sabahın erken saatleri...)
Tao, İzaya'nın ofisinin önüne geldiğinde derin bir nefes aldı ve kapıyı çaldı. Halletmesi gereken tüm meseleler hallolmuştu ve şimdi Shizuo'yu da aldıktan sonra yapması gereken tek şey Ren'den önce Akira'yı bulmaktı o kadar.
Shizuo genişçe bir koltukta oturmuş ve dünden beri, hala kızarmış gözlerle elindeki çerçeveye bakmakla meşguldü. Ufacık bir haber, istediği tek şey ondan alacağı ufacık bir haberdi.
Bu sebeptendir ki kapının çaldığını duyduğunda bir umutla koşturarak kapıya doğru yöneldi. Tüm kalbiyle gelen kişinin İzaya olmasını dilemişti. Onu özlemişti. Onu çok merak ediyordu.
Tao, karşısındaki harap halinde duran Shizuo'yu gördüğünde şaşkınlığını gizleyemedi. İzaya'nın ortadan kaybolması onu bu denli yıkmıştı. Shizuo'nun onu ne kadar çok sevdiğini hep görmüştü zaten. Çocukluğundan bu yana hiç değişmeyen tek şey belki de sadece onun sevgisiydi şimdi düşününce.
"Burada ne arıyorsun Tao?"
"Sana da günaydın Shizuo; ama hiç uyumamış gibisin. İzaya için endişeleniyordun değil mi?"
Shizuo bir anda aklına gelen düşüncelerle taşların yerli yerine daha çok oturduğunu hissetti. İşte şimdi Tao'nun İzaya'nın etrafında pervane gibi dönmesi daha mantıklı geliyordu ona. Neden daha önce bunu fark edememişti ki. Her zaman yaptığı gibi aptal aptal dolanmıştı etrafta sadece. Sevdiği adamı bile koruyamamıştı o. Hem de hiçbir zaman. Tüm hayatını buna adayacağına daha çocukken yemin ettiği halde, tutmamıştı sözünü.
"Biliyordun değil mi?"
"Anlamadım?.."
"Sen İzaya'nın Ren olduğunu biliyordun değil mi lanet olası herif? O yüzden onun peşinde koşup durdun köpek gibi. Onu elde etmenin peşindeydin değil mi benden gizli? Çocukluğumuzdan beri onu koruyup kolladığının ve hep etrafında olduğunun farkında değil miydim sanıyordun? Bu yüzden mi benden gizlediniz? Pislik herif onu seviyorsun değil mi? Söyle bana artık her şeyi!"
Shizuo çılgına dönmüş gibi bağırırken Tao duydukları ile şoka uğramış gibi kalakalmıştı. Shizuo ne zamandan beri İzaya'nın Ren olduğunu biliyordu? Şu an bunlar için vakti yoktu, yanlış zaman ve yanlış yerdi. Shizuo ister gelir ister gelmezdi ama o bir an önce Jenny ile buluşup kardeşinin yanına gitmeliydi.
"EVET! Evet onu seviyorum ve kimsenin ona zarar vermesine izin vermeyeceğim. Senin bile! Buraya gelme sebebim onu bulduğumuzu ve Akira ile buluşacağını öğrendiğimizi sana söylemekti. O pislik herif ona bir şey yapmadan onu yakalamalıyız. Buraya sende bizimle gelecek misin diye sormaya gelmiştim ama mantıklı düşünecek durumda bile değilsin gördüğüm kadarıyla. Belki de sana haber vermek kötü bir fikirdi!"
Tao başka bir şey söyleme ihtiyacı duymadan arkasını döndüğü gibi kapıdan çıkarak hızla merdivenleri inmeye başladı. Arkasından gelen adım seslerini duyduğunda Shizuo'nun da kendisi ile geldiğini anlamıştı. Bunun iyi ya da kötü bir fikir olup olmadığından emin değildi ama yine de onun gücüne orada ihtiyaç olabilirdi. Bu yüzden bir şey demeden Shizuo'nun kendisini takip etmesine izin verdi. Ayarlanan helikoptere doğru ilerlerken kendilerini bekleyen teyzesini görmesiyle adımları daha da hızlanmıştı. En fazla bir saat sonra bu işkence bitmiş olacaktı. O pisliği kendi elleriyle öldürmenin hayali ile helikoptere adımını attı.
...
İçeriden üç el silah sesi geldi. Sesler koca malikanede çınladığında; üçünün yüzü de bembeyaz oldu ve bakışları korkuyla bütünleşti. Kimsenin içeri girmeye cesareti yok gibiydi. Shizuo ani bir hareketle donup kalmış Tao'yu geçerek kapıyı gürültüyle açtı. Öyle ki tuttuğu yer parça pençik olmuştu ve kapı gürültüyle arkaya doğru düşüverdi. Gözlerinin bulduğu ilk şey yerde yatan küçük beden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı (Shizaya AU)
Fanfictionİzaya; geçmişini, kimliğini ve sahip olduğu her şeyini kaybetmiş, yaşama gücünü intikamdan alan bir adamdır. Hayatı boyunca yanında olacağına dair söz veren ilk aşkı yıllar sonra düşmanı olarak karşısına çıksa bile amacına ulaşmak için tereddüt etm...