Shizuo İzaya'nın odasının karşısındaki odaya girdiğinde ilk düşündüğü odanın ferah ve rahat olduğuydu. Son moda eşyalarla döşenmiş oldukça güneş alan bir odaydı. Masasının başına geçerek oturduğun da buraya biraz zor alışacağını düşünmüştü. Masada ki telefonun birden çalmasıyla oturduğu yerde resmen hoplamıştı. Telefonu açtığında İzaya'nın sesini duymasıyla kalbinin ritmi değişti.
"Odama gel Shizuo."
Başka bir şey söylemeden telefonu kapattığın da Shizuo hala telefona bakıyordu. İçinden bir ses pes etmesi için İzaya'nın kendisini çok pis sinir edeceğini söylüyordu. Ne yaparsa yapsın sakinliğini korumak zorundaydı.
Ağır adımlarla karşıdaki odaya ilerlerken diğerlerinin gözlerini üzerinde hissetmişti yine. Kapıyı tıklatarak içeri girdiğinde İzaya'nın gözlerinin zaten kapıda olduğunu fark etti. Çok uzun zamandan sonra ilk kez dudakları alaycı bir gülümseme için yukarı doğru kıvrılmıştı ona bakarken. Bu gülüşü bile nasıl çok özlediğini düşündü Shizuo, ciddi ifadesini bozmadan ona sırıtarak bakan İzaya'nın yanına ilerledi.
"Odanı beğendin mi Shizu-chan?" O-ona Shizu-chan demişti değil mi, bu tabiri duyduğunda bu kadar sevineceği bir günün geleceğini ona söyleselerdi sokak levhasıyla peşlerine düşerdi eskiden olsa.
"Evet tabi pire."
"Pire değil Shizu-chan, sen bana Başkanım diyeceksin özellikle iş saatleri içinde."
Sinirlendiği için gözünün teki seğirirken Shizuo sadece başını sallamakla yetindi. İzaya'nın bu durumdan ne kadar keyif aldığı bakışlarından bile belli oluyordu. Sanki yıllarca elinde otomatlarla onu kovaladığı için intikam alıyordu.
"Pekala bugün ilk günün olduğu için sadece iş tanımını yapıp görevlerinden bahsedeceğim ve günün geri kalanı için programımı ayarlamanı isteyeceğim senden.
Saat sekizde herkes için mesai başlıyor ama sen dışarıdaki sekreterler gibi yedi buçukta iş başı yapacaksın. Benden önce gelip hazırlığını bitirmiş olmalısın. Saat sekizde gün içindeki yapılacakları planlayacağız beraber ardından bütün toplantılarımda ve iş görüşmelerimde yanımda olup notlar alacaksın. Altı gibi mesai bitiyor ama bizim için bu geçerli değil. İşler bitene kadar gün bitmez.
Bugünün planına gelirsek," İzaya masanın üstündeki dosyayı eline alarak Shizuo'ya uzattı.
"Bu dosyayı Rei'ye ver ve onaylayarak imzaladığımı söyle. İki saat sonra inşaat şirketimizin direktörü ve proje grubuyla toplantımız var. Akşam yemeği için Tower'da iki kişilik rezervasyon yaptır ve Minako'ya söyle pahalı bir mücevher sipariş etsin, elmas ya da pırlanta fark etmez önemli olan çok pahalı olması. Nişanlım ile Minako'nun zevkleri uyuyor. Ben şirketten çıktıktan sonra bugün için senin de mesain bitmiş olacak, anladıysan şimdi ayrılabilirsin."
İzaya hala ayakta duran Shizuo'nun üzerinde gözlerini gezdirdi. Nişanlısından bahsettiği andan itibaren öfkesinin giderek nasılda arttığını görmüştü, gözleri gölgelenmiş koyu bir renge bürünmüştü ve yumruklarını sıkmıştı. Tek kelime bile etmeden onun odadan çıktığını gördüğünde kendine hakim olma konusunda oldukça başarılı olduğunu düşündü elinde olmadan. Belli ki geçen bu iki yıl da kendi gibi Shizuo'da değişmişti biraz biraz. Eğer bir kaç gün daha sabredebilirse planları sonunda başarıya ulaşmış olacaktı. Onu böyle sinirlendirmekten keyif alsa da üzmeyi kesinlikle sevmiyordu.
En az Shizuo kadar o da onu özlemişti. Bu kadar soğuk davranmak zorunda olduğu için zorlanıyordu. Tüm yakışıklılığı ile önünde dururken koşup ona sarılamamak, kokusunu içine çekememek ızdırap gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı (Shizaya AU)
Fanfictionİzaya; geçmişini, kimliğini ve sahip olduğu her şeyini kaybetmiş, yaşama gücünü intikamdan alan bir adamdır. Hayatı boyunca yanında olacağına dair söz veren ilk aşkı yıllar sonra düşmanı olarak karşısına çıksa bile amacına ulaşmak için tereddüt etm...