İzaya'nın gittiği balkon diğerlerine oranla en küçüğüydü. Perdeleri eliyle aralayıp serin havaya ayak bastığında köşeye doğru ilerleyip gözlerini gecenin üzerinde gezdirdi. Shizuo'da hemen onun arkasından gelmesine rağmen onu fark etmemişti. Bunun bilinciyle Shizuo rahatça diğer köşeye ilerledi. İçerinin ışıltılı ışıklandırmasına oranla bulundukları yeri resmen gece yutmuş gibi karanlıktı. Yine de Shizuo İzaya'nın yüzünün her bir kısmını biraz daha yakından görmenin sevincini yaşıyordu. İzaya'nın bakışları ise oldukça bıkkın bir hal almıştı. İçeri de oldukça sıkılmış olmalıydı.
Elini ceketinin iç cebine götürerek gümüş bir tabla çıkardı ve bir dal sigarayı dudaklarına götürerek zipposuyla yaktı. Elini balkonun geniş soğuk betonuna yaslarken diğer eli dudaklarında tuttuğu sigaraya götürerek bakışlarını aşağıya çevirdi. Sanki yüksekliğin ne kadar olduğunu hesaplamaya çalışıyor gibiydi. Sonrasında başını gökyüzüne kaldırdı bu sefer. Ay en ince halindeydi ve yıldızlar şehrin ışıklarının üstünde sönük kalmışlardı. İçine çektiği dumanı dertli gibi dışarı üfledikten sonra biten sigarasını söndürdü. Dudakları tatminsizliğini ifade eder biçimde büzülmüştü. Bu, bu görüntü çok fazlaydı. En azından Shizuo için. Aralarındaki mesafeyi bir kaç adımda kapatarak saatlerdir izlediği adamı belinden kavrayarak kendisine çekti ve büzdüğü dudakların üstüne kapattı dudaklarını aniden özlemle, açlıkla.
İzaya ne olduğunu anlamamış bir şekilde çırpındı çılgınca ve Shizuo'ya vurarak onu itmeye çalıştı ama bu Shizuo'yu kıpırdatmaya bile yetmemişti. Burnuna buram buram dolan Shizuo'nun kokusunu hissettiğinde ancak sakinleşebildi ve gözünden bir damla yaş ikisinin birleşen dudaklarını daha da ıslattı. Aklında bir sürü soru vardı ama onun kendisini sarmalayan kolları düşünmesini imkansız hale getiriyordu. En az onun kadar özlem duyduğu öpücüğe aniden karşılık vermeye başladığında yer ayaklarının altından kaybolmuştu. Ellerini Shizuo'nun sırtından ensesine taşıdı, biraz okşadıktan sonra parmaklarını onun saçlarına daldırarak kendine daha çok bastırdı. Shizuo'da bunun altında kalmamış belinden tuttuğu ellerini aşağıya indirerek kalçalarını kavramış ve onu kendi sertliğine bastırmıştı. İzaya'nın dudaklarından küçük bir inleme kaçtığında ikisi de kesik kesik nefesler alarak birbirlerinden ayrıldılar. Shizuo alnını İzaya'nın alnına yaslamış ve ona daha da yakın olmanın arzusuyla çıldırmak üzereydi. Bu özlem hayallerinin bile ötesindeydi.
İzaya ellerini onun göğsüne dayayıp kendinden uzaklaştırdığında kırgınlıkla gözlerine baktı.
"Sen... Sen ne yaptığını sanıyorsun? Burada ne arıyorsun?" İki yıldır birbirlerini görmüyorlardı ve İzaya'nın ona ilk söylediği sözler bunlar mıydı yani? Shizuo çattığı kaşlarıyla ona öfkeli bakarken İzaya ise birden çok mesafeli gelmişti karşısında. Sanki az önce onu öpen o değilmiş gibi birden değişivermişti.
"Bana söyleyeceğin başka bir şey yok mu? Seni özledim olabilir mesela, ya da bunca zaman neler yaptın? Belki yaptığın şu saçma nişanı da açıklığa kavuşturmak istersin bu arada?"
Sanki evren Shizuo'nun bu laflarını söylemesini bekliyormuş gibi kızıl saçlı bir kadın başını kapıdaki dalgalanan perdeden içeri doğru uzattığında bakışları birbirine garip bir şekilde bakan iki adamı bulmuştu.
"Ren, tatlım burada ne yapıyorsun? Freelight Kuruluşunun Başkanı Marco-san on dakikadır seni arıyor."
İzaya kulağına çalınan sesle bakışlarını Shizuo'nun üstünden alarak kapıya doğru çevirdi.
"Birazdan geliyorum. Sen içeri dön!"
Kadın meraklı bakışlarıyla Shizuo'yu bir süre süzdükten sonra omuz silkerek içeri girdi. İzaya'da adımlarını kapıya doğru yönlendirmişti. Balkondan çıkmadan önce Shizuo'ya dönerek ona baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı (Shizaya AU)
Fanfictionİzaya; geçmişini, kimliğini ve sahip olduğu her şeyini kaybetmiş, yaşama gücünü intikamdan alan bir adamdır. Hayatı boyunca yanında olacağına dair söz veren ilk aşkı yıllar sonra düşmanı olarak karşısına çıksa bile amacına ulaşmak için tereddüt etm...