İki gün olmuştu. İki gündür otel odalarında kalıyor ve eve dönecek cesareti bulamıyordu. Bu kadar kısa sürede insan ne kadar çok zayıflayabilirse adeta o kadar çökmüş görünüyordu. Duyduklarını aklı almıyor, bununla nasıl mücadele edeceğini bulamıyordu.
Shizuo'yu İzaya'nın yanına göndermek sadece geçici bir çözüm de olsa bir de onun için endişelenmek zorunda değildi şu an için ama çok daha büyük problemlere sahip olmak onu zaten tüketmişti.
Yaşlı bir adam gibi ağır ağır, saatlerdir oturduğu koltuktan kalkarak kaldığı odadan çıktı ve verdiği karardan dönmemek için acele etmeye başladı. Tüm çocukluğunun geçtiği evin önüne geldiğinde durup bakınmak için bile vakit harcamadı ve koşar adım eve girdikten sonra üst kata çıkan merdivenlere yöneldi. Onun çalışma odasının önüne geldiğinde kapının altından sızan ışığı fark etti.
Akira ise, masasında oturmuş önemli belgeleri inceliyordu. Tao meydan okurcasına girdi odasına, hayır daldı demek daha doğru olurdu belki. Gözleri her zaman çokça kahverengi çok azda kızıllık olurdu ama sanki şu an da çokça kırmızı ve kenarlarında hafifçe oyalanan bir kahverengi gibiydi. Tıpkı alev alev parlıyormuş gibi. Sanki seni alıp o gözlerin içinde cayır cayır yakabilirmiş gibi. Ne için sinirliydi bu kadar? Daha önce onu hiçbir zaman bu kadar öfkeli görmemişti. Bebekliğinden beri, ilk defa hiddetle soluyordu karşısında.
Tıpkı gerçek bir erkek gibi yumruk yaptığı ellerini iki yanında sımsıkı tutarken bileğindeki damarlar oldukça belirgin vaziyette yukarı doğru çizgi halini almıştı. Parmağını o damarların üstüne bastırmasan dahi kalbinin yarışan arabalardan daha hızlı attığını tahmin etmek zor değildi. Kendine zor hakim olmaya çalışır halini göz ardı edip onunla göz göze geldi. Karşısında yılmayacak ya da korkup kedi yavrusu gibi pes edecek hali yoktu. Bu bir güç savaşına dönecekse dimdik duracak ve gücünü ona diretmeye devam edecekti. Sonuçta o hala bir çocuktu. Tıpkı Akira olmadan hayata tutunamayacak bir çocuk. Sahip olduğu her şeyi ona veren birine ihanet edecek kadar cesur biri değildi.
Konuşmasını bekledi ya da neye bu kadar sinirlendiyse patlayıp içinden söküp atmasını ama sessiz kalmaya devam etti Tao. Sanki kendine hakim olmaya çalışıyormuş gibi görünüyordu. Gerçekten de ona vurabilirmiş gibi, komikti. Akira, sonunda ağır hareketlerle ayağa kalkarak sandalyesini arkasına doğru itti.
"Odama saygısızca kapıyı bile çalmadan girmenin sebebi nedir söyler misin? Oğlum bile olsan, böyle bir saygısızlığı kabul edemem."
Alay eder ve iğrenircesine karışık bir ifade Tao'nun yüz hatlarından geçip gitmişti bir an için.
"Bu doğru mu gerçekten baba?"
Akira Tao'nun aklından geçenleri anlamaya çalışır gibi merakla tek kaşını kaldırarak dikkat kesildi. Devamından gelecek cümleyi bekliyordu.
"Bana bunu yapmadığını söyle! Lütfen, sadece bir yanlış anlaşılma de."
Tamamen kaybolmuş gibi görünüyordu Tao, bir anda kızgın halindeyken şimdi acı içinde gibiydi. Sanki işkence ediliyormuş gibi yüzü acıyla kasıldığında, gözlerinde saf bir üzüntü vardı. Alevler hala aynı yerde dalgalanırken önüne acıdan bir set çekilmiş gibiydi. Hem acıyan hem yanan o gözler, kışkırtıcıydı. İstemese de sesinin titremesine mani olamamıştı ama sanki içinde buna hiçbir inancı yokmuş gibiydi. Duymayı beklediği cümleler gerçeği yansıtmayacağını bilmesine rağmen bir yalanı mı duymak istiyordu yani. Zaten onun her şeyi bildiğinden emin olmuştu artık. Ama nasıl? Kimden? Ne zaman? Aklındaki sorularla orada öylece dikilirken hala kendisinden cevap bekleyen oğluna baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı (Shizaya AU)
Fanfictionİzaya; geçmişini, kimliğini ve sahip olduğu her şeyini kaybetmiş, yaşama gücünü intikamdan alan bir adamdır. Hayatı boyunca yanında olacağına dair söz veren ilk aşkı yıllar sonra düşmanı olarak karşısına çıksa bile amacına ulaşmak için tereddüt etm...