Mesajlara yine cevap veremiyorum. Biyoloji sınavım var ve bölümü koyar koymaz çalışmaya başlamak zorundayım -küfürler- Ama bütün yorumları okudum :D Güzel yorumlarınzı ve ilginiz için çok teşekkür ederim :D Hepinizi seviyorum gençler :D Aslında 'gençler' diye hitap etmek biraz sinir bozucu. Size lakap bulmam gerekiyor askldjf Neyse. İyi okumalar :D
*Bölüm biraz duygusalımsı oldu sanırım.
Erkekler Arasında
Ozan kapıyı açtığında soğuktan kardan adama dönüşmeme ramak kalmıştı. Burnum itfaiye sirenine dönmüştü. Üstümde incecik bir mont almak gibi bir geri zekalılığın cezasını çekebiliyorum. Aysel yüzünden düştüğüm hallere bakın hele.
Çekine çekine içeri girdim. Ozan'ların evi gayet normal görünüyordu. Yalnızca onun ve kız kardeşinin odasının yanan ışıkları koridoru aydınlatıyordu. Salon olduğunu tahmin ettiğim yerde ışık yanmıyordu. Ozan montumu alırken düşüncelerimi ağzımdan kaçırdım: "Yahu annenle baban nerede?" Ozan bana buz gibi bir bakış attı. Dışarı bile daha sıcaktı. O an yerin dibine girmek istedim. Büyük bir pot kırmış olmalıydım.
"Burada değiller." dedi keskince. Başka bir şey sormadım. Ellerim eşofmanlarımın cebine sokup Ozan'ın odasının yolunu tuttum. Konuşmaya cesaretim yoktu. Ozan her yanından 'sorunlu bir aile çocuğuyum ben' diye haykırıyordu zaten. Buna şu anda tanık olmuştum. Annem ya da baba evde yoksa ciddi bir şeyler oluyor demekti. Fakat erkekler bu tür olayları yüz yüze konuşmaya çekinirler. Bazen keşke kız olsaydım diyorum. İstediğim zaman arkadaşımın kucağında ağlayabilirdim. Ama erkekken öyle mi? Gidip Efe'nin kucağına çöküp ağlamaya başlasam 'sen neyin kafasını yaşıyorsun amk?' tepkisi alır, üstünde alay malzemesi olurdum.
Ozan'ın yatağının ucuna oturup beklemeye koyuldum. Yaklaşık 5 dakika oturduktan sonra Ozan gelmeyince ayaklanıp koridora çıktım. Muhtemelen mutfağın ışığı yanıyordu. Birkaç minik adım atarak hipotezimi doğruladım. "Ozan?" diye sordum yavaşça. Mutftaktan 'Hea?' sesi yükseldi. Sonra ona ne sorduğumu yeni fark etmiş gibi 'Çerez hazırlıyorum' diye ekledi. Cevabımı almış mutlu bir şekilde topuklarımın üzerinde dönerek ilerlemeye başladım.
Gözlerimi yalnızca bir saniyeliğine kırpmıştım.
Suratıma bir kapı çarptı.
Acıyla haykırarak yere yapıştım. Suratım acıyordu. Hem de çok fena acıyordu. Boynumu kıtlatıp bana çarpan kapıya baktım. Banyo kapısına benziyordu. Gerçi çarpan kapının banyo olduğunu kapının kendisinden çok önümde bornozla dikilen kızdan anlamıştım. Beni görünce kız da çığlığı bastı.
Ozan mutfaktan koşarak çıktı. Sonra beni ve kız kardeşini görünce sıkılmışçasına ofladı. "Okyanus sen ne yapıyorsun ya?"
Okyanus omuz silki. "Arkadaşının geleceğini nereden bilecektim. Duş alıyordum. Duştan çıktım. Kapı ona çarptı. Farkındaysan koridor karanlık. Karanlık koridorun tekinde yabancı bir erkek görsen sen ne yapardın?"
"Fazla dizi izliyorsun." Ozan kalkmama yardım etti. "Gidip ders falan çalışsana sen."
"Sınava girecek olan sensin, ben değilim çok sevgili a-ğa-be-yim-" Okyanus son kelimeyi bilerek hecelemiş ve her heceye ayrı vurgu yapmıştı.
"Hey, sorun değil. Ben iyiyim." Suratımı buruşturup acıyan kalçamı ovuşturdum. Bu kalçamın üstünde 1 haftada 7. düşüşümdü. Zemin mükemmel kalçalarıma dayanamıyor olmalı.
"Yürürken dikkat etseydin ya moron." Okyanus aniden bana çıkıştı. Tek kaşım merakla yukarı kalktı. Ozan kız kardeşine siktir git şuradan olarak anlamlandırdığı bir bakış fırlattı. Kız da dudağını büzerek gitti.
Ozan'ın omuzları çöktü. Ruhani yorgunluğunu dışa da vuruyordu.
"Neler oluyor?" Terslemesinden korkuyordum ancak terslemedi. Odasına gitmemi işaret etti. Ben gidip onun yatağına yerleştiğimde o da elinde çerezlerle içeri girdi. Kız kardeşinin odasına çaktırmadan baktıktan sonra kapıyı örttü.
Biri kapıyı örtüyorsa konuşma özel olacak demekti. Gerildim. Sır paylaşımı konusunda güzel bir geçmişim yoktu. İnsanlar bana sırlarını vermezlerdi. Patavatsızın tekiydim. Ağzımdan kaçırdığım sık sık oluyordu.
"Sorun ailem." Müzik çalardan bir şarkı seçti. Adını bilmediğim şarkı gitar solosuyla başlıyordu. "Okyanus babama çok düşkün. Babamın burada olmaması onu çok üzüyor."
"Baban nerede?" İş seyahatinde falan olduğunu düşündüm. Ozan ağzımın hayretle açılmasına sebep olacak şekilde sorumu yanıtladı.
"Hapiste." Duvara yaslandım. "Ayrıntıları konuşmak istemiyorum."
"Pekala." Ağzıma bir avuç cips atıp hayvan gibi çiğnemeye başladım. Ozan güldü.
"Annem sorunun asıl sebebi. Çok uçuk bir kadın. Ne zaman ne yapacağı belli olmuyor. Bir keresinde halam Okyanus'la benim kardeş olmadığımızı ima etmişti. Annemin nasıl biri olduğunu çıkarmışsındır."
Lokma ağzımda tıkandı. Hapiste bir baba. Herkesin orospu dediği bir anne. Eh, sorunlu olması normal.
"Bizimkiler de ayrı bir hikayedir." diyerek anlatmaya başladım. Onu neşelendirmeyi umuyordum. "Kız kardeşim Berna tam bir çam şeytanı-"
"Şam şeytanı." beni düzeltti. Gözlerimi devirdim. Çam şeytanı diyorsam öyleydi. Düzeltilmekten hoşlanmazdım. Ama bozuntuya vermeden devam ettim.
"Ablamı tanıyorsun zaten okulun rehber öğretmeni. Beden öğretmeniyle nişanlı..."
Kerem Hoca'nın beni nasıl rezil ettiğiyle ilgili hikayeler anlattım. Ozan bayağı eğlenmişe benziyordu. Onu mutlu ettiğim için ben de eğleniyordum.
Biz havaya girmişken yan odadan bir çığlık yükseldi. Yerimden sıçradım. Ozan gayet normal bir şey oluyormuş gibi odadan çıktı. Ben de açık kapıdan ne yapacağına bakıyordum. Kız kardeşinin odasına gitti. Ardından kapıyı kapadı. Odadan yükselen mırıltıları duyabiliyordum.
Geri geldiğinde 15 dakika geçmişti. Yüzünde yine o yorgun ifade vardı.
"Neler oluyor?" Sürekli bu soruyu soruyordum. Özel hayatına karışmayı istemesem de merak ediyordum.
"Okyanus bir şeyleri atlatmak konusunda iyi değil. Kabus görüyor."
"Çığlık atacağı kadar korkunç ne görüyor olabilir ki?" Onu kovalayan canavarlar mı?, dedim içimden ama normal cümleye eklemedim. Dalga geçiyor izlenimi vermek istemiyordum.
"Yalnızlık. Yalnızlığın ne kadar korkunç olacağını görebilsen şaşardın. İnsanlar kendi kendilerini tüketiyorlar."
Konumuz orada kapandı. Ben soru sormadığım için Ozan anlatmaya devam etmedi. PS3 oynadıktan sonra ben gece yarısı gibi Ozanlardan çıkıp eve döndüm. Kimse gittiğimi bile anlamamıştı. Kerem Hoca ne denli beceriksiz olduğumla ilgili espriler yaptı. Aysel güldü. Annem bir daha izinsiz çıkmamamı söyledi. Berna pis pis sırıttı.
Odama geçtikten sonra kendimi Ozan'ın söylediklerini düşünürken buldum.
Gerçekten yalnızlık o denli korkunç muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bora
Teen FictionBora’yla tanışın. O ne sportif ve kaslı ne zengin ne de bir kötü çocuk. O sadece Bora. Bildiğimiz erkek yani. | WATR Watty'14 En İyi Humor Hikayesi |