B-40

33.9K 2.8K 207
                                    

Veeeee sonunda 40. bölüme ulaştık :D  40. bölümle birlikte 1M okuma oldu! İşte bu gençler :D Bora ailesi olarak küçük çaplı bir parti verelim :D yuppi duuuğ 
Ailemize yeni katılan arkadaşlara da buradan hoş geldin öpücüğü veriyorum ehehehe :D 

Ozanların Evi 

 Muhittin daha önce Ozanlara gelmişti ama bu diğer herkes için ilkti. Özellikle bizim gibilerle takılmaya alışık olmayan Hakan için Ozan'ın evi balta değmemiş orman sayılırdı. 

"İçeride ceset falan yok değil mi?" Efe dış kapı açılırken Ozan'a sataştı. Ozan en korkunç bakışıyla arkasına döndü. 

"Her zaman olmaz." 

 Ozan'ın bu lafı Efe'nin yüzünün sararmasına sebep oldu. İçeriye girerken koluma asıldı. Herhangi bir tehlike anında beni katilin üzerine fırlatıp kendi kaçacaktı. 

Bilindik Efe işte.

 Çocuklarla ilerledik. Muhittin en önden ilerliyordu. Daha önce geldiğinden direk salona geçti. Muhittin'in arkasından koluma sarılmış Efe'yle salona girdik. Hakan çekine çekine bizi takip ediyordu. Ogün'se Ozan'ın peşine bira almaya kalkışmıştı.

"Vay be." diye güldü Hakan. "Ozan'ın beni evine çağıracağı günler de olacakmış." 

"Ve beni." dedi Efe. Korkusu yatışmıştı. "Beni anca ceset olarak sokardı diyordum."

Efe konuşurken Ozan'la Ogün ellerinde biralarla geldiler. "İnan bana, ben de seni ceset olarak sokmak istiyordum kıreyziboyefe." 

Efe'nin instagram adı hepimizin dalga konusuydu. Efe homurdanarak geriye yaslandı. 

Yaklaşık iki saat boyunca okuldan siyasete kadar her şeyi konuştuk. Hakan beklediğimden kolay uyum sağlamıştı. Okuldaki mesafeli halinden eser yoktu. Birayı kafasına diktiğinde Hakan'ın sabahları örnek öğrenci akşamları bara gidip dağıtan bir tipti herhalde. 

Bütün bu eğlencenin arasında Ozan'a bir bakış attım. Onun tekrar güldüğünü görmek güzeldi. Eski hayatında nasıl biri olduğuna dair çok fikrim yoktu -belalının teki olması dışında- fakat onu ilk tanıdığımda Ozan sessizdi. Yaşadıklarını sindirmeye çalışıyordu ve hayattan uzaklaşmıştı. Şimdiyse iyi görünüyordu. Yüzüne renk geldiğini inkar edemezdik. İnsanlarla konuşuyor, arkadaş olmaya çalışıyordu. İşin ilginç tarafıysa bunu başarmıştı. 

"Ölüyorum değil mi?" Okyanus kapıda belirdiğinde şaşkınlıktan duraksamıştı. Bir Ozan'a bir de bize bakıyordu. "Ölüyorum ve bu son günüm. O yüzden sen böyle mutlu görünmek istiyorsun."

Ozan kahkaha attı. "İnan bana hepimizden uzun yaşayacaksın sen." Birayı yere bırakıp kız kardeşini kucaklamaya gitti. Kızın kafasını kolunun altına sıkıştırıp saçlarını karıştırdığında Okyanus küçük bir çığlık koparttı. 

"Beyler bu Okyanus. Zaten tanıyanınız vardır. Benim küçük kardeşim." 

"Küçük mü?"

Ozan Okyanus'u takmadı. Kalktığı yere geri dönüp birasıyla keyif yaşamaya devam etti. Okyanus'sa her zamanki rahatlığıyla Ozan'la Ogün'ün arasına kuruldu. 

Onu dünden beri ilk defa görüyordum. Çıktığımızı resmen ilan etmesek de bir şeyler olmuştu. Nasıl davranacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Özellikle Okyanus şu an ben yokmuşum gibi davranınca suratıma yumruk yemişe dönmüştüm. İlişkimizin başlamadan bitmiş olması ihtimali beni öldürüyordu. 

"Bora iyi misin sen?" Hakan suratımın aldığı hali görünce endişeyle bana baktı. Biradan minik bir yudum alıp yutkundum.

"İyiyim ben."

İyi değildim. 

***

Ogün ve Ozan birayla sarhoş olmayacak kadar sert tiplerdi ama geri kalanlarımız o kadar şanslı değildik. Özellikle Efe uçmuştu. 

"İnanamıyorum birayla sarhoş oldular." Ogün ve Ozan birbirlerine bizi gösterip eğleniyorlardı. Ağırlaşan gözlerimi ovuşturdum.

"Sarhoş değilim. Uykum var. Ders çalışmam lazım." Hıçkırdım. 

Efe tiz bir kahkaha attı. "Ben sarhoşum." 

Koltukta gerindim. Başımda keskin bir sancı vardı. Sanki birisi kafamı matkapla deliyordu. "Benim gerçekten eve gitmem lazım." 

Ayaklandım. Koltuklardan birine fırlattığım montumu giydim. Ben gitmeye hazırlanırken Ozan'la Ogün hala bizimle dalga geçiyorlardı. 

Onlara aldırmadan kapıya doğru ilerledim. Kapıya vardığımda ayakkabılarını giyen Okyanus'la karşılaştım. 

"Nereye?" diye sordu bana merakla. 

Esnedim. Öyle kocaman esnemiştim ki ağzımı kapatmayı da unutmuştum. "Eve, Ders çalışacağım."

"Ah, doğru."

Birden yeniden canlandım. Ah, doğru. Okyanus ona bir şeyler teklif etmemi falan mı bekliyordu acaba?

"İstersen ders çalışmaya gitmem." İçeridekiler duymasın diye fısıldadım. Okyanus gülümsedi.

"Tabi, hadi gidelim." 

Okyanus ben ayakkabılarımı giyerken kapıyı çekti. Oldukça keyifli görünüyordu. 

"İlk geldiğinde beni takmayınca dünü yanlış anladım sandım." Biraz somurtarak Okyanus'a baktım. Açıklama bekliyordum. Narim kalbim kırılmıştı.

"Ozan'ın yanında gelip sana sarılmam çok mu normal kaçardı? Henüz ölmeni istemiyorum sarışın."

Ve Okyanus yine haklı. 

Kolumu onun omzuna attım. İçkinin etkisini tek seferde yok edebilecek biri varsa o da Okyanus'tu. "Hadi gidelim cadoloz." 

BoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin