Farklıyım Bölüm 16

271 11 1
                                    

Acı.
Uzun zamandır tanıştığım bir kavramdı. Geçmişe dair çoğu anımda adı geçmişti. Benim yaşımdaki bir kızın yaşayacağının aksine ben, acıyı dibine kadar bilenlerdendim. Sahip olduğum anne modeliyle daha azına layik olamazdım zaten. Ondan görmem gereken şevkati de başkalarından gördüğümde iş değişiyordu. Bu kadından yeterince uzağım diye düşünsem de bir rüya hatta bir kabus kadar yakındı bana.

Sıçrayarak uyandım huzurla yattığım yatakta. Bedenimi sıkı sıkıya saran Berk de benim sıçrayışımla uyanmıştı. Gördüğüm kabusun etkisi hala üzerimdeydi. Bu yüzden di etrafa attığım salak salak bakışlar. "Güzelim iyi misin?" dedi endişeyle. Ellerini omuzlarına yerleştirip yüz ifademe bakarken konuşamayacağımı düşünerek kafamı hayır anlamında salladım. Beni kendisine doğru çekip sıkıca sarıldı. Dudaklarını alnıma bastırdıktan sonra çekip "Geçti bak ben yanındayım. Sadece kötü bir rüyaydı o kadar." Sakin sesi bana huzur verirken az önce gördüklerimi unutmaya çalıştım. O iki saniyelik kısım gözünün önünden gitmek bilmese de ben yanımdaki adamı düşünerek onu kovmaya çalışıyordum.
Kollarını omuzlarımdan indirip belime sarıp iyice kendisine çekti. "Ben her zaman yanındayım." Daha da mümkünmüş gibi birbirimize sokulurken odanın kapısı pat diye açıldı. "Höst lan! Destur de öyle gir yengen var!" Berk kollarını gevşetip önüme siper olmuştu içeriye giren Salim elini gözüne kapatıp. "Unuttum! İnsanım unuttum yani!" diye çıkıştı. Gözü kapalı olsa da öne doğru eğilip bana bakıyormuş gibi "Pardon yenge bir daha olmaz." dedi ve odadan çıktı. "Hala konuşuyor!" diye arkasından bağırdı. Yere eğilip ayakkabısını kapalı olan kapıya fırladığında içeriden söylenmesi duyulmuştu Salim'in ama anlayamamıştık. Ben onun bu hallerine gülüyorken Berk bana dönüp sinirle soludu.
"Sen bana mı gülüyorsun?" dedi muzipce. Kafamı hayır anlamında sallayıp ellerimi masumum ifadesiyle havaya kaldırdım. "Yok canım sana neden gülücem ki." diye itiraz ederken eğilip dudağıma yapıştı. İçeriden duyulan yüksek sese bir tepki vermeye niyetimiz yoktu. Bu sefer de ya Cenk ya Mert ya da Eren'di. Olayı akışına bırakıp kollarımı boynuna dolarken kapı aynı sertlikle tekrar açıldı. Berk sessiz bir küfür savurarak ayağa kalkarken içeriye giren kişi ne Salim'di ne de diğer çocuklardan birisiydi. "Ne oluyor lan!?" dedi Berk öfkeyle. Takım elbisesinin içinde bize bakan adam yanındaki üç kişiden ikisine Berk'i işaret ederken diğerine de beni göstermişti. "Berk!" dedim şaşkınlık ve endişe içinde Adama bir tekme savurmaya çalışsam da bacağımı sertçe itip beni omuzuna aldı. "İndir lan beni! Sana diyorum izbandut parçası indir beni hemen! Kimin köpeğisin lan sen!"

"Lan siz öldünüz! Bırak lan kızı ona dokuma piç!" Berk ve ben adamlara böyle söylenirken odadan çıkmamızla gördüğüm şey daha da panik yapmamı sağlamıştı. Eren, Mert, Salim, Cenk hepsi yere diz çökmüştü ve kafalarına silah doğrultulmuştu. "Yenge!"
"Cemre!"
"Lan!"
"Piç, indirsene kızı!" gibi sitemler onların dudaklarından da dökülürken evin kapısından içeriye o şerefsiz girdi.
"Canım kızım."dedi ağzını yayarak. Duyduğum en yapmacık sesiydi bu. Alkan'ın arkasında duran adamlardan birisi gelip beni omzunda bulunduğum adamdan indirmiş koluma yapışmıştı. Kafamı arkaya çevirip Berk ne halde diye bakıyorken saç diplerimden çekip iğrenç yüzüne bakmamı sağladı. "Kimsin lan sen benim karımı üzüyorsun!" bu lafından sonra yanağıma sert bir tokat indirdi. Berk ve diğerleri aynı anda bağırırken bende sessizce olacakları bekliyordum! Tabikide önümde duran Alkan piçine bu tokatın hesabını soracaktım. Karşımda durmasını avantaja çevirerek dizimi kasıklarına gömdüm. "Ama senin hesabın bununla kapanmayacak!" dedim tehditkar sesimle.
İki büklüm kıvranırken yanımdaki adamlara kolumu bırakmalarını söylüyordum ama nafileydi. Alkan kendisini toparladıktan sonra sağımda kalan adamlara işaret etti. Bir bakışının ardından adamlar bir tık sesiyle bizim çocukların kafasına silahlarını bastırıp parmaklarını tetiklere yerleştirdiler. "Ne yapıyorsun sen!?" dedim biraz sonra sevdiğim kişileri kaybetme korkusuyla. Piçin keyfi yerine gelmiş olacak ki yüzüne o iğrendiğim gülüşünü yerleştirdi.
"Seni İstanbul'dan buraya evden kaçıp sevgilinle seviş diye getirmedik. Bunun bir cezası olacaktı elbette." dedi.
"Lan puşt! Ben o cezayı zaten ödedim. Bırak arkadaşlarımı!" diyerek şansımı zorladığımın farkındaydım. Salim bir hareketle ayağa kalkmaya çalışınca adam yüzüne bir yumruk geçirmişti. İçim sızlayarak ona bakarken Berk arkamdan bağırdı. "Dokunma lan kardeşime!" gözlerimden yaşlar süzülürken Alkan zevkine bir tokat daha attı. "Şerefsiz!"
"Lan soysuz!"
"Siktiğimin evladı!"
"O kıza dokunma ibne!"
"Lan puşt! Seni öyle bir sikeceğim ki bundan sonraki tüm sülalen bana benzeyecek! Ölümün benden olacak!" dedi Berk son olarak. Öfkesi bedeninden çıkıp tek başına hepsini öldürebilecek derecede fazlaydı. Onun sinirli, öfkeli ve kendine her an kaybedebilirmişcesine duran tavrı aksine Alkan piçi sakin bir sesle.
"Geç kaldın." dedi anlamadığım için saf saf bakıyordum. Yanımdaki adam gözüme bir şey bağladıktan sonra ayaklarım yerden kesilmişti. Bağırsam da, bırak beni diye yalvarsam da bu seslenişlerim boşunaydı. Araba kapısının açılma sesi duyulurken içeriden beş el ateş sesi duyuldu. Avazım çıktığı kadar bağırırken onları kaybetmiş olmamın verdiği hüzün bütün bedenimi kaplamıştı. İki elimi de arkamda bağlamak isteyen adama karşılık vermeye çalışsam da kollarımı çok sıkı tutuyordu. Hiçbir şey göremesem de oturduğum koltuğun yanına birisi oturmuştu. "Gidiyoruz." dedi tanımadığım birisi kuru sesiyle. Oturduğum koltukta tepiniyor, yanımdaki varlık her kimse işte ona kafa atmaya çalışıyordum. Berk... Aklım hala oradaydı elbette. Gözlerimden yaş aktığını hissedebiliyordum. Belli ki Alkan önceki ya da arkadaki arabada gidiyordu ne sesini duymaya ne de yüzünü görmeye tahammüllüm vardı zaten bu olay da tuz biber olmuştu. Eğer yaptıysa, sevdiğim adamı ve sahip olduğum tek arkadaş grubumu benden aldıysa elimden çekeceği vardı.
Ağlamam şiddetini arttırıyordu. Daha yarım saat önce öptüğüm, sarıldığım, gece boyu uyuduğum adam ölmüş olabilir miydi? Ya o bana bakışlarıyla bile destek olan dostlarım? Onlara benim yüzümden bir şey olduysa ne yapardım ben? Bi vicdan azabı nereye kadar çekilirdi?
Arabanın durması, kapının açılması ve kolumdan çekilmemle kendime gelmeye çalışmıştım. Ne kadar başarısız olsam da.
Eve geldigimizi anlayabiliyordum. "Nereye?" dedi kolumu tutan adam.
"En üst kata." Alkan'ın sesini kendime çok yakın hissetmiştim bacağımı o tarafa doğru sertçe savurduğumda çıkan ah sesi ile tatmin olmasam da bir yere isabet ettirebilmiştim. "Adi herif! Onlara bir şey yaptın mı? Öldürdün mu lan onları!" bağırmalarım boşa çıkarken yanımdaki adam oflayarak beni omzuna aldı. Ellerim arkadan bağlı olduğu için sırtına vurma gibi bir ihtimalim de yoktu. Şuan deli gibi birilerine zarar vermek, hatta o Alkan piçini öldürmek istiyordum. Merdivenleri çıkarken arkamdan Serpil'in seslenmesiyle beni taşıyan adam da durmak zorunda kalmıştı. "Hoşgeldin kızım. Evini özledin mi?" dedi yapmacık bir sesle. Gözlerim açık olsaydı da nerede olduğunu görüp tam yüzüne balgam atsaydım!
"Eger onlara bir şey olduysa sizi kendi ellerimle öldüreceğimden emin olabilirsiniz! Bana bunları yaşattın ya sen her halükarda benim elimle öleceksin!" diye bağırdım. Adam tekrar merdivenleri çıkarken bende ağlamaya devam ediyordum. Sevgilim, aşkım, beni seven adam, bana her kusurumla sahip çıkan adam, beni ben olduğum için seven adam benim yüzümden ölmüş olamazdı. Poyraz'ım beni terk edemezdi! Ayrılık yok demiştik bu her konuda geçerli değil miydi? Ben bitti demeden, o beni sevmeyi bırakmadan ayrılmayacaktık.
Kapıyı açıp içeri girdiğimizi fark etmiştim. Kabaca yumuşak bir zemine fırlatıldıktan sonra ellerimin çözüldüğünü hissettim. Ben gözlerimi açıp odadaki yoğun ışığa alışana kadar adam kapıyı üzerime kilitleyip çıkmıştı bile. Sinirle ayağa kalkıp etrafta dönüyordum.  Kapıya yaklaşıp tekme ve yumruk atmaya başladım. "Açın lan şu kapıyı! Ulan piç karşıma geç bi! Adam mısın lan sen! Geberteceğim seni. Aynısını sana yaşatacağım bak görürsün!" Ortada duran yatağa ilerleyip oturdum ama hala sinirimi atabilmiş değildim. Daha yeni geldiğimizi söyleyebilirdim. Yani sabah uyandığımı sanarken öğlen uyanmıştım. Saat neredeyse ikiye geliyordu. Oysa dün bu saatlerde ne kadar mutluydum. Şimdi ise beni mutlu edebilen tek adamın ne durumda olduğunu bile bilmiyordum. Saatler ilerlerken yanıma gelen bir kişi bile olmamıştı. Kah odada volta atmış kah kapıyı yumruklamıştım. Aşağıya seslensem bile beni ciddiye alıp yanıma gelme zahmetini gösteren bir kişi bile yoktu. Camı açmaya çalışsam da boşa çıkmıştı açmak için bir kulpu dahi yoktu bu camın! Bir yatak, masa sandalye ve bir dolap dışında bir şeyi olmayan bu odada sinir kirizinden ölmeli bekliyorlardı anlaşılan. Karşımdaki dolaba ilerleyip kapaklarını iki yana açtım. İçerisinde eski kıyafetler bulunuyordu. Diger kapağını açtığımda ise benim çocukken kullandığım eşyalar vardı. En baştaki kapağı açıp icerisindekilere bakarken kapının kilidi açıldı. İçeriye giren otuzlu yaşlarda bir adam ve yanında ondam daha genç duran uzun boylu bir adam elinde tepsiyle içeriye girdi. Kapıyı arkalarından kapatıp bana yaklaştıklarında gözlerimdeki öfkeyi anladıklarını umuyordum. "Cemre Hanım, anneniz Bunları yemenizi ve bu kıyafetleri giymenizi söyledi. Birkaç gün sonra kendi odanıza geçebileceğinizi de ekledi." adam kibarca konuşsa da benim hiç öyle bir niyetim yoktu. "Siktir git dedigimi de sen ona ilet!" bağırmakla elime bir şey geçmeyeceğini bilsem de bir şekilde öfkemi atmaya çalışıyordum. Adam elindekileri yatağın üzerine bırakıp yanındakine beni işaret ettikten sonra öyle birbirlerine bakmaya devam ettiler. Bir şey söylecek gibi olsalar da tek kelime etmeden odadan çıkıp gitmişlerdi. Tepside gelen yemeğe bakıp arkamdaki dolaba geri döndüm. Amacım kesici bir alet aramaktı.

Farklıyım (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin