Farklıyım Bölüm 29

133 4 0
                                    

Hayatımın kararları benim elimde olmalıydı. Başkaları benim yerime karar vermeyi kendisine rol edinse de ben buna dur demeyi bilmeliydim. En basit örneği, annemin beni sosyal medyadan uzak tutmasıydı. İşte kendime dönerken yapacağım bir diğer şey bu olacaktı. Gizli tutmak gibi bir niyetim yoktu. Fazla takipçisi olmayan ama artacağına emin olduğum hesabıma ilk adımı atarak beğendiğim fotoğraflardan birisini attım.

cemre∆kkay -Başlıyoruz 😏

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

cemre∆kkay -Başlıyoruz 😏

Yüzümdeki gülümsemeyi kimse görmeden sildiğimde arkama yaslanıp sınıftaki gereksizlere çevirdim. Eski alışkanlıklarımdan birisi olan en arka takıntım burada da geçerliydi. Cam kenarı en arka sırada önümdeki deftere hocanın tahtaya yazdıklarını geçirdiğimde kalemi elimde çevirmekte ustalaşırken orta sıradan bir kız arkasını dönüp bana baktı. Yüzümdeki ifade fazlasıyla şaşkındı. Bana bakmaya son verdiğinde telefonu yanındaki arkadaşına gösterdi. O ona derken bütün sınıf ara ara bana dönüp bakıyor sonrasında aralarında konuşuyorlardı. İçimden ya sabır çekerek inatla tahtaya bakarken masasında oturan hoca da bundan rahatsız olmuş uğultulara bir son vermek için ayağa kalkıp elini iki defa masaya vurmuştu. "Gençler ne oluyor? Biraz daha sessiz lütfen."
Hocanın uyarısından sonra uğultular azalmış olsa da hala konuşmaya devam edenler vardı. Onları görmezden gelerek bakışlarımı cama çevirdim. Arabaları öyle karşımda duruyordu. Bir zamanlar içinde olduğum arabalar...
Kendine gel Cemre! Bunları düşünmemek için kendine söz verdin!
Ben kendimi azarlarken kapı çaldı. Hocanın gel demesiyle birlikte nöbetçi öğrenci sınıfa girdi. Elindeki kağıdı hocaya gösterip sınıftan sekiz kişiyi müdürün çağırdığını eşyalarıyla gelmeleri gerektiğini söyledi. İçimden bir ses lütfen bu sınıfa gelmesinler dese de birden sekiz kişinin çağırılması içimdeki sesi doğruluyordu.
Sınıftaki uğultular daha da artmışken edebiyat hocamız ayağa kalkıp dersi anlatmaya devam etti. Ancak böyle susuyorlardı.
Önceden olsa kulaklık takıp uyuyacağım bu ders hayallerim için önemli bir konumdaydı. Bu yüzden pür dikkat hocayı dinlemeye başladım.
Daha dönem başı olduğu için çok derin bir ders işleyişi olmuyordu ama bu konuların sınavda çıkmayacağını göstermiyordu. Notlarıma şöyle bir göz gezdirirken kapı sertçe çaldı ve hocanın gel demesine gerek kalmadan onlar içeri girdi. Herkes şaşkınlıkla onları izlerken ben nefesimi tutmuş yanımdaki boş bir yerin onlar tarafından dolmaması için dua ediyordum. Zaten avuç içi kadar sınıfta ne kadar uzak olacaktık ki?
"Hoşgeldiniz çocuklar, hadi çabuk çabuk boş yerlere geçin." Anlaşılan edebiyatçı onların geleceğini zaten biliyordu. Benim gibi onlar da sınıf tekrarı yapıyordu. Durumlar aynıydı zaten ders çalıştıkları da yoktu. Birazcık tanıyorsam duvar kenarına geçeceklerdi ama hiç oralı olmadılar bile. Orta sıra en arkaya ilerleyip oturanları başka yere gönderdiklerinde kendileri yerleşti. Hiçbirisi bana bakmamış bunun için ayrı bir çaba göstermişlerdi. Bende aptal gibi bakmayı kesip bakışlarımı tekrar cama çevirdim. Bu yıl geçen yıldan daha zor olacaktı belli ki.

Zil çaldığında cebimdeki kulaklığı çıkartıp düğümlerini çözerken önümdeki kız arkasını dönüp telefonunu gösterdi. "Sosyal medya kullanmıyorsun sanıyordum. Acaba fake hesap falan mı?" Kızın dediğine çarpık bir gülümseme gönderip çözdüğüm kulaklığı taktım. "Saçmalama."dedim. Telefonumdan müzik açacağım sırada çaprazımda oturan bir oğlan seslendi ama bana değil sınıfa. "Millet Cemre'de artık sosyal medya kullanıyor." Gözlerimi devirip LP'nin çalma listesini başlattım. Sınıfta sohbet edenler, birbiriyle dalaşanlar, fotograf çekilmeler falan herkes ayrı bir havada takılıyordu. Berk ve diğerleri de sınıfa geldiğinden beri tek kelime etmeden öylece sıralarında oturuyorlardı. Camdan dışarı bakmaya son hızla devam ederken telefonumun çalmasıyla müzik durdu. Arayan kişi Yankı'ydı. (Yankı ile aram birkaç ay önce düzelmişti. Bana destek olmaya çalışması ve her an yanımda olması buna yetmişti. Üvey kardeşim bana gerçek bir kardeş olmuştu. Geçen ay Serpil ve Alkan'la İstanbul'a gelmiş buradaki evlerinde kalıyorlardı.)
"Efendim?" Diyerek açtım telefonu. "Naber Cemre."
"İyiyim, bir şey mi oldu?" Karşıdan bir kahkaha sesi yükseldi. "Birinin seni araması için illa bir şey mi olması lazım Cemre? Çıkışta işin çıkmasın, seni almaya geleceğim." Hafif gülümseyerek "Tamam, çıkışta görüşürüz." Diyerek telefonu kapattığımda Berk'in ve diğerlerinin bana baktığını hissediyordum. Umursamadan tekrar müziği başlayacaktım ki sınıfa hocanın gelmesi bu hayallerimden ayırdı beni.
"Günaydın gençler." Sıradan ders başlangıcı konuşmasını sürdürürken çantamdan bu dersin defterini çıkarttım. Hoca eline kalemi alıp tahtaya bir şema çizerken bende aynısını defterime yapıyordum.
"İnek öğrenci olmuş ayol bu." Dedi Asu. Duymamazlıktan gelmeye çalışarak dersi dinlemeye devam ettim.
"Evet çocuklar, bu hafta dersimizi soru cevap şeklinde işleyeceğiz. İlk sorumuzla başlıyoruz." Hoca tahtaya bir kelime yazdıktan sonra sınıfa döndü. "Evet bu olayı bana anlayabilecek birisi var mı?" Kürşad ihtilalini soruyordu hoca. Sınıfta bir iki kişi parmak kaldırırken diğerleri sessizce bekliyordu. Bu olayı bende biliyordum ama bende sessizce bekleyenlerin arasına katılmıştım. Duvar kenarında bir kız olayı anlattığında hoca memnuniyetle bir diğer soruya geçti. Bende kısa notlar alarak dersi dinliyordum. "Dersin son on dakikası, evet son soruyla dersi bitiriyorum arkadaşlar. Siyaset her alanda gerekli midir? Önemi nedir?"
Bu sefer hiç kimse elini kaldırmamıştı. Etrafa iyice bakıp kimsenin söz hakkı istemediğinden emin olunca ben açıklamaya karar verdim. "Siyaset ke-" Ben tam ilk kelimemi ağzıma almıştım ki Eren'in yanındaki kız el kaldırdı. "Cemre söylesin sonra sen devam et kızım. Evet Cemre."
"Siyaset kelimesi seyislikten gelir. Seyislik at eğitimidir, siyaset ise insan eğitimi. Eğitim ise insana her an lazım olan bir şeydir bu yüzden hayatımızın her anında gereklidir." Ben sözümü bitirdiğimde kız oflamaya başladı. "Benim diyeceklerimi dedi. Biz burda boşa mı parmak kaldırıyoruz!" Kızın sesi her kelimesinde biraz daha yükselirken gözlerimi devirdim. İçimdeki öfkeye hakim olamadım ve sözcükler dilimden döküldü.
"Kendini ifade etmek için birilerinin söz hakkı vermesini beklersen daha çok beklersin." Bunu söylememin ardından sınıfta oooo diye sesler yükselirken gözlerimi kıza çevirdim. Nefretle bana bakarken yanındaki Eren'le göz göze geldik. Bir an hala arkadaşmışız gibi hissetsem de öyle olmayışı yüzüme vurmuştu. Zil çaldığında ortamdaki gerginlik de son bulur sanmıştım ama her zamanki gibi düşüncelerim gerçekle uyuşmuyordu.
"Adın ne senin?" Dedi aynı kız. Bildiğinden adım kadar emindim. Duymamazlıktan gelerek kulaklıklarıma uzanırken elindeki kalemi masama fırlattı. "Sana diyorum!" Derin bir nefes alıp alt dudağımı ısırdım. "Yerinde olsam onunla uğraşmam." Önümde oturan kız alaycı bir sesle bana kalem fırlatan kıza seslendiğinde inşallah onu dinler demiştim. Yine yanılgı...
"Sana kemik atan oldu mu?" Eren bu kızı nereden bulmuştu Allah aşkına! Hiç ona göre değildi bunu anlamak için kızı tanımama gerek bile yoktu.
"Onunla düzgün konuş." Dedim öfkeli sabit tutmaya çalışırken. Sırıtarak ayağa kalktığında Eren'den onu tutmasını beklemiştim ama o sadece izliyordu. "İstediğim kişiyle, istediğim gibi konuşurum. Sanane!" Bu kızın sesi çok fazla yükseliyordu. Elime koluma hakim olsam iyi olurdu. Sonu bu kızı etkileyecekti yoksa. "Adın ne senin?" Dedim meraktan çok uzak bir sesle.
"Önce ben sormuştum." Diyerek saçma bir cevap verdi. "Cemre, senin?" Dedim kestirerek.
"Yeliz."
"Yeliz... Bir daha benimle konuşurken sesin bu kadar yükselmesin. Korktuğunu belli ediyorsun zaten, böyle yaparak daha gülünç oluyorsun." Kız şaşkınca bana bakarken diyecek bir şeyler arıyordu.
"Bu arkadaki kişilere de güvenme. Boş teneke olduklarını zamanla öğrenirsin." Daha fazla sözcük tüketmeden kulaklığımı takıp kafamı cama çevirdim. Bir şey söylemeden giden Yeliz sıraya oturduğunda bir başkasının oradan kalktığını hissedebiliyordum. Kulağımdaki kulaklık sertçe çekildiğinde sakince sağıma döndüm. "Sen kime teneke diyorsun!?" Bir an kalbimin işlevini yitirdiğini sanmıştım. Aylar sonra bu sesi bana konuşurken duymak ister istemez tuhaf hissettiriyordu. Hala parmakları arasında tuttuğu kulaklığımın ucunu çekip ayağa kalktım. Aramızdaki boy farkı açıktı ama yüzüne bakabiliyordum. Bu bile benim için büyük bir adımdı. Birden sınıftaki herkes bizi izler olmuştu. Tüm dikkatler üzerimizdeyken zor da olsa kendimi toplayıp
"Sen kime neden böyle dediğimi çok iyi biliyorsun." Dedim. Gözlerini öyle mi dercesine kıstı.
"Ayağını denk al. Yanlış yapıyorsun. Beni karşına almak istemezsin değil mi?" Histerik bir kahkaha atıp üzerine bir adım yaklaştım. " Yaptığınız yanlışlara sayarsınız artık." Elimle omuzundan itekleyip yanından geçtim. Bunun üzerine bir sigara iyi giderdi şimdi.

Farklıyım (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin