Farklıyım Bölüm 26

207 6 2
                                    

Hayat ne kadar tuhaftı. Gerçi hayat benim hayatım olunca pek de normal olmasını bekleyemiyordum. Herkes özüne kadar kötüydü... Vicdanları bile menfaatlerine göre olan insanlardan da iyi olmasını bekleyemezdim.

Kafamı kurcalayan yeterince şey yokmuş gibi bir de üzerine yeni sorumluluklar yüklenmişti. Ben daha kendi odamı derleyip toplayamıyorken hayatımı nasıl düzenleyecektim ki?

Yatakta uzanırken tavanla kesişmeyi bırakıp zengin kalkışı yaptım. (artık her nasıl oluyorsa) Arkamda uzanmış hala uykusuna devam eden Berk'i geride bırakıp banyoya girdim. Eh, malum ihtiyaçlarımı da giderdikten sonra odadan sessizce çıkıp aşağıya, mutfağa ilerledim. Bu öküzlere kalırsak gıda zehirlenmesi yaşayacaktık. Dolapta adam akıllı bir ev yemeği bulunmaz mıydı? Her gün fast food, her gün abur cubur diyerek beni göbeklendirmişlerdi.

"Günaydın." diye seslenen kişiye uyku sersemi bakarken neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Eren, Salim, Mert, veya Cenk olmasını beklerken karşımda bu yaşlı adamı görmeyi hiç ama hiç beklemiyordum. Kır saçları, beyaz teni ve gri sakalları vardı. Tanımadığıma emindim. Oturduğu koltukta bir oturuşu vardı ki sanırsın ev sahibi oydu. Üzerinde koyu lacivert bir takım elbise ayaklarında pahalı olduklarını bağıran siyah ayakkabıları vardı. Adamı bu kadar incelemem yaptığım en saçma şeydi sanırım. Umursamam gereken şey kim olduğuydu ve tabi, sabah sabah burada ne aradığıydı.

"Sen kimsin be!" diye çemkirdim kısa saçlarımı gözümün önünden çekerken. Daha yeni fark ettiğim iki adam sağlı sollu bana doğru adım atarken bende geriye doğru kaçıyor bana en yakın olan Salim'in odasına dalma planları yapıyordum. "Boşuna plan yapma küçük hanım. Arkadaşlarının sana yardım etmesi pek mümkün değil."

Kim olduğunu, burada ne aradığını ve daha da önemlisi bana ne yapacağını bilmediğim yaşlı adam benim çırpınışlarıma aksi bir şekilde ağır ağır hareket ederek oturduğu koltuktan kalkıp evin çıkışına yöneldi. "Tanışmak için çok vaktimiz var küçük hanım." Ceketinin önünü düzeltirken bana açıklama yapmayı unutmadığı için minnet duymamı mı beliyordu.

Allah kahretsin, dizilerdeki gibi Berk'i öperek uyandırsam şimdi böyle bir sorunum olmayabilirdi.

"Ah! Unutmadan bunu da şuraya bırakalım. Nerede olduğundan haberdar olsunlar değil mi? Sonra merak ederler falan." Adam iğrenç bir şekilde gülerken ağzındaki sarı dişleri midemi bulandırmıştı. Bu halimle bile göz devirmeyi ihmal etmemiştim. Dış görünüşü her ne kadar iyi olsa da iğrenç bir ses tonu vardı. Ne erkek olduğu ne de kadın olduğu anlaşılıyordu.

Cidden bu durumda düşündüğüm şeyler çok saçmaydı. Resmen yaşadığım evden kaçırılıyordum.

Çırpınışlarım ve bağırma çabalarımla birlikte evden çıktığımızda kapıda duran siyah passat'a zorla bindirildim ve olmam gereken yerden uzaklaştırıldım.

Arabaya bindiğimde de rahat durmamıştım elbette. Adamları yumruklamaya çalışıyor, araba hareket etmesine rağmen kapıyı açıp atlama girişimlerinde bulunuyor ve avazım çıktığı kadar bağırıyordum. "Kesin şunun sesini!" diye bağırmasaydı bu pislik daha da beterini yapardım ama işte...

Ensemde hissettiğim büyük acı sonrası yoktu.

*****
Gözlerimi yavaşça araladığımda karşımda dikilen, muhtemelen benden birkaç yaş büyük oğlanı görmüştüm. Sandalyeye ters bir biçimde oturmuş beni inceliyordu.
Kafamı sağa sola çevirip rahatsızlığımı gidermeye çalıştım.
Nerede olduğumu ve nasıl geldiğimi hatırladığımda ifadesiz suratımı adama çevirip "Ne bakıyorsun?" dedim.
"Uykucu olduğun konusunda hemfikiriz artık. Sayıklama durumu da olmasa şirin bir kızsın aslında." Gözlerimi devirip oturduğum sandalyede kıpırdamaya çalıştım.
"Ellerimi çözer misin." Dedim soru cümlesinden çok uzakta bir ses tonuyla.
Kafasını hayır anlamında sallayıp dudaklarını yaladı.
"Demek Berk'in kız arkadaşı sensin. Daha zevkli olmasını beklerdim." Sözcükleri bir kulağımdan girip diğerinden çıkarken sadece izlemekle yetindim.
"Şimdi sen neden burada olduğunu sorguluyorsundur." Dediği anda kafamı arkaya yatırıp sırıttım. "Hiç aklımdan geçmedi." Diye bir yalan söylediğimde gülme sırası ondaydı.
"Yalan söyleyeyim derken rezil oluyorsun yapma."
Ayağa kalkıp arkama geçtiğinde ona bakmaya çalışıyordum ama çok zordu. Ellerini ellerimde hissettiğimde rahatsızlığımı belli edecek şekilde debelenmiştim.
Ellerimi çözüp önüme geçtiğinde gözlerini devirip tekrar sandalyesine oturdu.
"Neresi burası? Depo mu? Şehir dışında mıyız? Sen kimsin? Berk seni gebertecek! Ne zamandan beri buradayım? Bittin sen!" Ardı ardına konuşurken diğer yandan da ayaklarımı çözüyordum.
"Çok film izliyorsun herhalde. Hayal gücün yeterince gelişmemiş ama. Öyle klişe hareketler yapmam."
"Cevap ver o zaman. Hepsine."
İpleri bir kenara bırakıp ellerimle önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına itekledim. Üzerimde pijamalarımla harikaydım cidden!
"Birincisi burası bir depo değil, benim evim. İkincisi hayır şehir dışında değiliz hala İzmir deyiz. Üç, ben Bekir. Ve son olarak... Akşam altı oldu ne kadar zamandır burada olduğunu hesap edebilirsin sanırım."
Ukala bir tavırla ayağa kalktığında gözlerimle onu takip ediyordum. " Bu arada aşağı gelebilirsin. Zaten evden kaçmayacağın için evin içinde istediğin gibi hareket edebilirsin."
Yanaklarımı şişirip sinirle ofladığımda gülerek odadan çıktı.
Berk gelecek miydi? Bu Bekir salağı beni neden kaçırmıştı? Kaç saattir buradaydım Berk beni bulmak için bir şeyler yapıyor muydu? Sabah beni kaçıran adam eve bir not bırakmıştı acaba Berk o notu bulmuş muydu? Ne yazıyordu acaba?
Bu düşünceleri kafamdan bir süre uzak tutsam iyi olacaktı. Ne olsa Berk sonunda gelip beni kurtarırdı.

Farklıyım (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin