Farklıyım Bölüm 33

140 7 0
                                    

Elimdeki mikrofonu bırakıp sahneden indiğimde özellikle onunla göz göze gelmemeye çalışarak Yankı'nın yanına gittim. "İyi misin?" Dedi ben daha yanına yeni gitmişken. Hafifçe kafamı sallayıp elinde tuttuğu shot bardağını kafama diktim. "Berk, gidiyorlar." Yankı'nın kafasıyla işaret ettiği tarafa dönüp sırtları bana dönük olan o tayfaya baktım. Elini tutuyordu. Berk, Asu'nun elini tutuyordu. Bu neden canımı yakıyordu ki? Üzerinden onca zaman geçmiş bir ilişki neden beni hala düşündürüyordu?
"Cemre sen iyi olduğuna emin misin?" Dedi Yankı tekrar. Hayır değilim demek isterdim ama gururum her zamanki gibi ön planda duruyor ve duygularıma geçit vermiyordu. "Neden olmayayım ki?" Diye geçiştirerek bar tezgahına yöneldim.
"Chivas." Diyerek yüksek bar sandalyesine oturdum. Arkamı dönüp eğlenen kalabalıkta göz gezdirdim. Çoğu kişi kendisini müziğe bırakmış dans ediyor, bazıları ise rahat koltuklara yayılmış içkilerini yudumluyordu. Birkaçı sevgilisiyle otururken birkaçı da arkadaş gruplarıyla takılıyordu. Tekrar önüme dönüp içeceğimi hazırlayan barmene baktım. "Afiyet olsun doğum günü kızı." Dedi gülümseyerek. Ona ufak bir tebessümle karşılık verip içimden bir yudum aldım. "Cemre?" Tanıdık o sesi duyduğum anda sadece bakışlarımı değil bedenimi de ona doğru çevirmiştim.
"Buna pek yüzüm yok ama beni affet. Böyle bir günde yabancı gibi gelmek istemezdim. Doğum günün kutlu olsun." Elinde tuttuğu küçük kutuyu bana uzatıp omuzumu sıvazladı. Yüz ifademi sabit tutmaya çalışarak iri elinde tuttuğu kutuyu parmaklarım arasına aldım. Bir şey dememi bekliyordu ama ben sadece onun suratına bakıyordum. "Ben gideyim. Kendine dikkat et olur mu?" Onay verircesine kafamı sallayıp hafifçe gülümsedim. Belki de daha önce olduğu gibi ben gülümsediğimi sanıyordum. Arkasını dönüp gidecekken kolundan tutup onu durdurdum. Elimdeki kutuyu bar tezgahına koyup ayağa kalktım. "Teşekkür ederim Cenk." Diyerek boynuna sarıldım. Saniyeler içerisinde birlikte geçirdiğimiz o günler gözümün önünden geçmişti. Nasıl unutabilirdim ki?
Kollarını belime dolayıp kulağıma doğru eğildi. "Her ne olursa olsun ben senin bir telefon uzağındayım. Bunu unutma." Hafifçe geri çekilip yüzüne baktım. İkimizin de gözleri dolmuştu. "Ben gideyim artık." Boynuna sardığım kollarımı geri çekip kafamı salladım. "Sende kendine iyi bak." Dedim daha bir iki adım atmışken. Omuzunun üzerinden bana bakıp gülümsedi ve geri önüne döndü. O çıkışa doğru ilerlerken ben az önce kalktığım sandalyeye geri oturup tezgahtaki bardağı elime aldım. Boğazımdan geçen alkol geçtiği her yeri yakarken vücudumun ısısı da gitgide artıyordu. Henüz net görebiliyorken az önce Cenk'in verdiği şeye baksam iyi olacaktı.
Dikdörtgen beyaz kutuyu elimde çevirip kapağını açtım. Ağlamaya hazır olan gözlerimden bir damla düşerken orada olmamasına rağmen az önce Cenk'in gittiği yöne baktım. Klasik bir doğum günü hediyesi olarak bana kolye almıştı. Benim için sıradan bir kolye olmayacağı kesindi ama. Zincirin iki ucu iri bir kar tanesini tutuyordu. Üzerinde kırmızı taşları olan kar tanesi bu bol işlemeli kar tanelerindendi. Baş parmağımla kar tanesine dokunurken Yankı yanıma geldi. "Kim almış onu?" Dedi elimdeki kutuya bakarken. Kapağı usulca kapatırken bakışlarımı Yankı'ya çevirdim. "Cenk almış. Çok beğendim." Dedim.
"Cemre onların sana neler yaptıklarını ne çabuk unuttun. Bir hediyeye hemen duvarlarını yıkacak mısın?" Bakışlarımı ondan kaçırıp bardağımı elime aldım. "Çok yoruldum. Beni eve bırakır mısın?" Diyerek konuyu değiştirmeye çalıştım. Bende neler yaşadığımın, nelere üzüldüğümün farkındaydım ama ne olursa olsun bir lafa yenik düşecek haldeydim. Belki de tek bir laflarıyla her şey eskisi gibi olabilecekti. Belki de ben kendimi buna çok iyi inandırmıştım.
"Umarım bunun sonunda da çok üzülmezsin Cemre. Gel hadi." Elini uzatıp sandalyeden inmeme yardımcı oldu. Söz konusu Cenk'ti. O diğerleri gibi değildi ki. Çocuk ruhlu birisiydi ve bana gerçekten değer veriyordu. Aksini düşünmek istemiyordum, o Cenk'ti.
Gerçi Berk de bana değer veriyordu. Yankı haklı olabilir miydi? Bir hediyeye duvarlarımı yıkmış mıydım hemen?
"Ne düşünüyorsun?" Bakışlarımı yoldaki şeritlerden ayırıp Yankı'nın yüzüne çevirdim. " Uyumayı." Umarım yalan söylediğimi anlamamıştır diye geçirdim içimden. Bu pek mümkün değildi. Yankı şu kısa zamanda beni çok iyi analiz etmiş ve tanımıştı. Benim huyumu suyumu benden iyi biliyor diyebilirdim.
"Seni bize götürüyorum." Aniden olduğum yerde dikleşip itiraz cümlelerini sıraladım. Beni kaile almadığını anahtarı kontaktan çıkardığında anlamıştım. Çoktan gelmiştik. "Yankı ben buraya gelmek istemiyorum. Eve götür beni." Dediklerimi kulak ardı ederek arabadan indiğinde öfkeyle kapıyı açtım. "Yankı! Neden gelmek istemediğimi biliyorsun. Lütfen."
"Sana son bir sürprizim var. Kırma beni." Omuzlarımı bıkkınlıkla düşürüp onu takip ettim. Saat baya ilerlemiş gece yarısını geceli çok olmuştu. Herkesin uyuduğu evdeki sessizlikten belli oluyordu. "Yankı ne yapıyoruz Allah aşkına!" Dedim ses tonuma dikkat ederek. O ise beni hiç umursamadan merdivenlerden yukarı çıkıyordu. Eskiden benim olan odanın önüne gelip durduğunda ne yapıyoruz dercesine tekrar bakmıştım. "Gerçekten onu hiç görmeden nasıl yaşıyorsun?" Dedi gülümseyerek. Şimdi ne yapmaya çalıştığını anlıyordum. "Hayır, Yankı hayır istemiyorum." Diyerek bir iki adım geriledim ama bu beni odaya sokmasına engel olmadı. İçerideki küçük gece lambası odayı aydınlatırken ufak bir melodi de sessizliği bozuyordu. Camın önündeki beşiğin üzerinde dönen bir oyuncak vardı. Her tarafta oyuncak vardı esasen. "Bir kere yüzüne bak seni neden getirdiğimi anlayacaksın." Dediğinde içime bir merak dolmuştu. "Sonra beni evime götüreceksin ama tamam mı?" Kafasını hızla aşağı yukarı salladığında parmak ucunda adımlarla beşiğin yanına gittim. İki aydır görmeye gelmediğim minik kardeşim melek gibi uyuyordu. Üzerindeki ufak kıyafetler, başındaki şapka, ayağındaki patikleriyle mükemmel duruyordu. Ona ilk defa bakıyordum ama yüzünde tanıdık gelen çok şey vardı. Hayretle arkamı dönüp Yankı'ya baktım. "Yankı? Bu, bu tıpa tıp ben." Dedim şaşkınlıkla.
"Evet, senin minik bir kopyan sanki. Ve sen onun adını bile bilmiyorsun." Dudağımın kenarını ısırdım. Bu doğruydu. Annemin doğumuna da sonrasında da gelmemiş aylarca görüşmemiştim. Aramız eskisi gibi kötü değildi evet ama çok sık görüşüyorduk. İstanbul'a geldikten sonra hala hamileyken bir kere görüşüp her şeyi konuşmuştuk. Zaten o günden sonra aramız düzelmişti.
"Adı ne?" Dedim tekrar bebeğe dönerek. "Defne."
"Defne. Bebeğim, ablan yanında." Dedim işaret parmağımı yanağında gezdirerek.
Huzursuzca kıpırdandığı anda elimi çekip Yankı'ya döndüm. Gülüyordu.
"Gel hadi Defne uyusun, geliriz sonra." Dayanamayıp elimi tekrar uzattım. Yanağını bir kez daha okşayıp geri çekildim.
"İyi geceler miniğim."

Farklıyım (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin