Farklıyım Bölüm 28

135 5 0
                                    

Bir zamanlar bana güç verir diye tutunduğum umutlar, şimdi beni zehirliyordu. Bu da bir vazgeçişti. Hayattan beklediklerim değişmişti. Artık tek bir umudum yoktu. Hatta tutunacak bir dalım bile. Boşluğa düşme kavramını canlı olarak gözlemliyordum. Acılarım, yaşadıklarım hepsi bir dönemde olmuştu.

Bazıları gençliğimde de böyle olmuştu, şu yaşımda böyle bir olay yaşamıştım diyebilecekken ben asla bu gibi cümleler kuramayacaktım. Hepsi çocukluğumda olmuştu. Şiirler, kitaplar yazılan yaşlarımda acıyı dibine kadar yaşamıştım. Dibine kadar. Önce ailem dağıldı, sonrasında taraf seçmek zorunda bırakıldım. Her ne kadar seçtiğim tarafta olamasam da... O tarafta çöktüm işte. Annem her zaman hayatımı zorlaştıran kişi oldu. Fiziksel ve ruhsal olarak.

Babama kavuştum dedim bu sefer de ölüm ayırdı bizi. Onun acısı yaşadıklarımın kat be kat fazlasıydı. Tamam dedim, toparlanmam lazım ama bu sefer de halamdan yediğim darbe yıktı beni. Tekrar annemin yanına geldim. Berk, o destek oldu. O elimden tutup derin karanlığımdan çıkarttı. O da öyle değilmiş. Her şey yalandan ibaretmiş. İşim bitti onunla diyecek kadar önemsizmişim onun için. İstediğini yap diyecek kadar. Sahi, böyle olması için ne yapmıştım ben? Bu kadar kötü bir hayatı yaşamak için ne gibi bir kötülük yapmıştım da cezasını şimdi çekiyordum?

Arabanın durması yol boyu düşündüğüm şeyleri de durdurmuştu. Gerçek dünyaya hoşgeldin Cemre!

"İn." dedi kuru bir sesle. Yol boyu alay etmesini, bak ben haklı çıktım demesini beklesem de tek kelime etmemişti. En az benim kadar düşünceliydi. Belki de nasıl öldüreceğini, beni nasıl kullanacağını düşünüyordu.

Dediğini yapıp arabadan indiğimde kolumdan çekiştiren birisi olmamıştı. Emir veren birisi de yoktu. Herkes olması gerektiği yere giderken ben yine sap gibi ortada kalmıştım. Gerçek anlamda boşluğa düşmüştüm. Acaba koşup anneme sarılsam bana ne tepki verirdi? Şuan o kadar ihtiyacım vardı ki saf sevgiye. Annelerde olmaz mıydı bu saf sevgi dedikleri şey.

"Hadi." dedi bu sefer biraz daha sabırsız bir sesle. Eve girdiğinde arkasından öylece bakıp zoraki bir adım attım. Bu sessizliğin sonu da fırtına olmazdı değil mi?

Arkasından eve girdiğimde salona ilerledim. Elindekini masaya bırakıp koltuğa oturduğunda eliyle benim de oturmamı işaret etti. Sanırım uzun bir konuşma yapacaktık. Yine tahminimde yanıldım. O bana, ben ona öylece bakıyorduk. Sessizliği bozan nihayetinde o oldu.

"Hayat acıdır değil mi?" dedi sorudan çok uzak bir ifadeyle. Sadece kafamı sallamakla yetindim. "Ağlamanı bekliyordum." dedi ufak bir tebessümle.

"Ağlamak için sebep göremiyorum." Halbuki hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Gözlerim morarana, burnum nefes alma işlevini yitirene ve mümkünse canım çıkana dek.

"Yalan söylemek konusunda iyisin ama bana işlemez." Gözlerimi devirip arkama yaslandım. "Evet haklı çıktın. Berk konusunda haklı çıktın." her bir kelimemi özenle seçmeye çalışıyordum. "İstediğin de oldu. O an surat ifadem nasıldı peki? Seni memnun edebildim mi?"

"Gidip tokat atman daha çok memnun ederdi açıkcası." Alay ediyordu. Ses tonu kulaklarımdan geçerken içimdeki kusma isteği daha da artıyordu. "Haklı çıkman umurumda bile değil. Hatta sana bir şey söyleyeyim mi? Bu benim ilk çöküşüm de değil. İstediğini aldın, şimdi bana ne yapacağını söyle." Acı çektikçe mi güçleniyordum yoksa acı çektikçe güçlü olmam gerektiğini mi hatırlıyordum bilmiyorum ama bir an kendimi eski Cemre gibi hissetmiştim.

"Gidebilirsin. Seninle bir işim kalmadı." Kaşlarımı memnuniyetle kaldırıp çarpık bir gülümseme gönderdim. Ben ayağa kalkarken o hala olduğu gibi duruyordu. "Madem bırakacaktın, ne diye buraya kadar getirdin?" Ellerini havada birbirine çarpıp ayağa kalktı. Yüzündeki o gülümseme bir an için silinmiyordu.

Farklıyım (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin