Farklıyım Bölüm 37

132 4 0
                                    

Kaderi yenmeden utandım kendimden daha sevilmeden vazgeçtim dünyadan...

Mikrofonu tekrar bırakıp artık bitmesini diledim. Şarkıyı bilmem kaçıncı kez söylüyordum ama müzik hocasının istediği bir türlü olmuyordu. Sabah söylediği aksine bu sefer bir şeyleri eksik görüyordu.
"Tekrar." Dedi elindeki kağıda bir şeyler karalarken. "Hocam hepimiz çok yorulduk. Bu kadarı yeterli değil mi?" Dedim yorgunlukla. Öğlenden sonra herkes derslere dağılmıştı. Sınıfta sadece Berk, ben ve enstrüman başındaki çocuklar vardı. Hepimiz gerçekten yorulmuştuk.
Bekir de beni okula bırakıp gitmişti bu yüzden acınası bakışlarımı ona gönderemiyordum. Ayrıca onun burada olmaması beni tedirgin ediyordu. Sanki o yokken Berk bana bir şey yapacak gibi hissediyordum. Saçma ama öyle hissediyordum.
"Berk senin şarkın ve Cemre'nin şarkısı hiç uyumlu değil. Ses tonun da o şarkıya pek uymadı başka bir şey seçelim. Sizler de o sırada dinlenin." Diyerek Berk'i yanına çağırdı. Derin bir nefes alıp olduğum yere çöktüm.
"Hey, Cemre iyiydin. Hocanın kafası başka yerde olmalı." Arkamda taburede oturan çocuğa bakıp gülümsedim. O gitarist olan oğlandı. "Sizde gayet iyiydiniz." Dedim cevapsız bırakmamak adına.
"Evet bu kadar mola yeter. Cemre sen sahneden in. Berk sende başlayabilirsin." Müzik hocası direktiflerini sıralarken bıkkınlıkla oturduğum yerden kalkıp sahneden indim. Rahat koltuklara yerleşip ayağıyla ritim tutan Berk'e baktım.
Hayır. Bu şarkı olmaz!

***

Lanet olası okul bittiğinde hızla otoparka geçip arabaya bindim. İyi alışmıştım arabayla gidip gelmeye.
Kontağı çevirip arabayı çalıştırdım ve yola çıktım. Eve gitmeden önce Yankı'yı görmek istiyordum. Benimle en son dargın bir şekilde ayrılmıştı. Aslında bu davranışını gereksiz buluyordum ama sırt çevirecek de değildim. Çoğu zaman o alttan alıyor ve bana destek oluyordu. Şimdi bu sebepten ona küs kalacak değildim.
Kısa sürede eve geldiğimde arabadan inip kapıya yöneldim.
Dışarıda duran adamlar bana başıyla selam verirken küçük bir gülümseme ile onlara karşılık vermiştim.
Çalan kapıyı annem açmıştı. Kucağında Defne ile bana gülümserken tepkisiz kalarak içeri geçtim.
"Hoşgeldin Cemre." Dedi annem samimi bir şekilde.
"Yankı odasında mı?" Annemi görmezden gelmek eskiden olduğu gibi şimdi de sorun değildi. Aramız düzelmişti ama bu ona hiçbir şey yaşanmamış gibi davranmamı gerektirmiyordu.
"Sana söylemedi mi? Yankı arkadaşlarıyla tatile gitti." Dedi. Fazlasıyla şaşırmıştım. Yankı bana bunu söylememişti.
Sırtım anneme dönük olduğu için yüz ifademi görmüyordu ama haberimin olmadığı her halimden belliydi.
"Söylemedi." Dedim sadece.
"Muhtemelen aklından çıkmıştır. Gel hadi, tatlı yapmıştım. Birlikte yeriz." Kucağında kıpırdanıp duran Defne'yi hafifçe sallayıp boşta olan elini sırtıma yerleştirdi. Mutfağa kadar böyle ilerledik.
"Sen iyi mısın kızım?" Diyerek beni bir kez daha şaşırttı. Sanırım Defne ona annelik duygularını tekrar yaşatıyordu.
"İyiyim." Diyerek masanın ucundaki sandalyeye oturdum. Her zaman mutfakta olan çalışanlar yine buradaydı. Akşam için yemek hazırlıyorlardı.
"Kolay gelsin Melehat abla." Dedim tenceredeki yemeği karıştıran yaşlı kadına. Güler yüzüyle bana dönüp "Sağol Cemre kızım. Hoşgeldin, nasılsın?" Dedi. Bu kadının ses tonu beni iyi hissettiriyordu. Aynı içtenlikle gülümseyip "Sağol iyiyim. Sen nasılsın?" Dedim.
Önceden olsa annem onlarla konuştuğum için benimle kavga ederdi. Daha önce olan bu olayı hatırlayıp anneme döndüm. Hiç rahatsız olmuşa benzemiyordu. Daha doğrusu kucağındaki kardeşimle ilgileniyordu.
"İyiyim kızım. İş güç işte." Diyerek önüne dönen Melehat abla ocağın altını kapatıp buz dolabına yöneldi.
Oradan çıkardığı malzemelerle başka bir yemeğe hazırlık yaparken anneme dönüp "Biraz konuşabilir miyiz?" Dedim. Konuşmaya gerçekten ihtiyacım vardı.
"Tabii." Dedi bana bakmadan. Sonrasında "Gamze, Defne ile ilgilenir misin? Bir de bize iki kahve yapıver." Diyerek ayaklanınca bende sandalyeden kalkıp ondan önde salona geçtim.
Büyük koltuklara oturup içimde biriktirdiğim cümleleri gözden geçirdim. Yıllarca anneme kin ve nefret beslemiştim ama şimdi karşımda derdimi dinleyecek bir anne görüyordum.
Eskiden olduğu gibi bana iğrenerek bakmıyordu.
"Cemre sen iyi olduğuna emin misin kızım? Pek solgun duruyorsun." Diyerek beni nereden başlayacağım derdinden kurtaran anneme dönüp bir bacağımı altıma aldım.
"İyi değilim anne." Dedim tek nefeste. Gerçekten değildim.
"Çok karmaşık bir olayın içine düştüm ve nasıl çıkacağım bilmiyorum." Diye devam ettim.
"En baştan anlatmak ister misin?" Annem elini elimin üzerine koyup gülümsediğinde biraz daha iyi hissetmiştim.
"En baştan anlatmaya gücüm yok anne. Sadece..." Bir an nasıl devam edeceğimi bilemedim. Bir iki saniye doğru kelimeleri bulmaya çalıştım. Sonrasında "Haklıydın." Dedim.
"Haklıydın anne. Berk bana göre birisi değildi." Dediğimde yüzü asılmış kaskatı kesilmişti. "Yoksa sana bir şey mi yaptı? Canını mı sıktı?" Dedi endişeyle. Tam ağzımı açıp itiraz edecektim ki Gamze kahveleri getirmişti.
Mavi beyaz işlemeli fincanı elime alıp Gamze'nin içeri girmesini bekledim.
Kız gözden kaybolduğunda anneme dönüp "Bana zarar verecek bir şey yapmadı ama ben..."
"Ama sen ne Cemre? Korkutma lütfen." Annemi daha fazla endişeye düşürmek istemediğim için devam ettim. "Berk hakkında korkunç şeyler öğrendim anne. Onun, onun kız kardeşini öldürdüğünü öğrendim." Dedim hala inanamayarak. Konduramıyordum bir türlü. Belki de hala onun iyi bir insan olduğuna inanmak istiyordum.
"Ne!?" Diye cırlayan annem kahvesini bardaktan taşırmış tabağına dökmüştü.
"Cemre ne dediğinin farkında mısın kızım? Nasıl olur da hala dışarıda gezer o serseri!" Sinirle bardağını orta sehpaya koydu.
"Babası yüzünden. O yardım ediyor." Dedim annemi sakinleştirmek adına hiçbir şey yapmadan. Verdiği tepkiler gayet normaldi. Keşke bende ilk duyduğum anda böyle bağırıp ondan uzak durmayı seçseydim.
"Hemen Cemre! Hemen o okuldan kaydını aldırıyoruz! Onunla aynı ortamda olmanı istemiyorum!" Annemin elini tutup sakin olmasını söylemiştim ama beni dinlemiyor daha da sinirleniyordu.
"Anne dinle lütfen." Dedim daha söyleyeceğim şeyler olduğunu belli etmek için.
"Daha ne var!"
"Ne olduğunu bilmiyorum ama bana itiraf etmesi gereken bir şeyler var. Yarın her şeyi anlatacağını söyledi." Dediğimde annem daha da sinirlendi.
"Hayatta olmaz! Ben seni sokaktan bulmadım tamam mı? Bir katilin yanına gönderip konuşmasına izin veremem! Ara her şeyi telefonda anlatsın!" Diye bağırdığında gözlerimi devirmekten kendimi alamadım.
"Merak etme anne. Yanımda Bekir de olacak. Tek olmayacağım." Dedim ama sanki annem Bekir'i tanıyordu.
"O da kim?" Dedi tahmin ettiğim gibi. Ona beni kaçıran adam diyemezdim ya! Aptal ben!
"Bekir... Arkadaşım." Evet çok güzel!
"Nasıl bir arkadaş bu? Erkek arkadaş mı?"
"Anne!"
"Bana öyle bakma Cemre. Cevap ver erkek arkadaşın mı?" Pes edercesine omuzlarımı düşürüp yorgun bir şekilde anneme baktım.
"Sayılır." Dedim paylaştığım fotoğrafı aklıma getirip.
"Kimlerden? Okuyor mu? Kaç yaşında? Nasıl birisi? Anlat hadi kızım! Ne diye susuyorsun?" Annemin böyle ard arda soru sorması içten içe sinirlendirse de daha çok şaşırtmıştı.
"Anne durumuyorsun ki anlatayım. Nefessiz kaldın resmen." Dedim hafifçe gülerek. Yemin ederim ağlanacak halime gülüyorum.
"Tamam hadi dinliyorum." Dedi annem kahvesinden bir yudum alıp.
"Bekir okumuyor. Ailesinin şirketinde çalışıyor. Benim gibi birisi işte. Çok yeni anne bende zamanla tanıyacağım." Dediğimde gerçekten ağlamak istiyordum. Gerçekten oturup annemle Bekir hakkında konuşuyorduk.
"Soyadı ne? Belki oradan bir çıkarımda bulunabilirim." Diyerek beni bir kez daha şaşırtırken hafızamı yokladım.
"Özöc, Bekir Özöc." Dedim. Annem düşünceli bir halde etrafı tararken yüzünde anlam veremeyeceğim bir ifade vardı.
"Özöc demek! Tabi ya, biliyorum." Dediğinde tekrar ve tekrar şaşıran taraf olmuştum.
"Ne diyorsun anne anlamıyorum."
"Alkan onunla kısa süreli bir projede çalışmıştı. İzmir'deyken. Tabi ya. Bende diyorum nereden tanıdık geldi!" Annem keyifle kahvesinden bir yudum alırken oturuşumu düzeltip "İlk defa konuştuğum birisine tepki göstermedin. Hatta memnun oldun." Dedim bir şeyin farkına varması için.
"Bak Cemre. Ben hiçbir zaman boş yere azarlamadım seni. Evet hatalarım oldu kabul ediyorum ama bende seninle birlikte büyüyordum. Görüştüğün onca kişiyi neden onaylamadım?" Dedi cümlesinin ucunu açık bırakarak.
"Neden?" Diye sordum. Belli ki benden bunu bekliyordu. Devam etti.
"Seni çok iyi tanıyorum. Her ne kadar uzak olsak da bu hayatta seni en iyi tanıyan benim. Senin kafa dengin olmayan, seni kullanmak için yanında duran insanları fark etmek hiç zor değil. Ben sadece vaktini boşa harcamaman için çabalıyordum." Dediğinde ne diyeceğimi bilemedim. Annem her bir kelimesinde haklıydı. Gençti, daha otuzunun başlarındaydı. Benimle birlikte büyüdüğü kısmı doğruydu.
Her ne kadar zamanında çok sinir olsam da annemin istemediği kişiler bir olayla hayatımdan çıkmıştı.
"Rüya?" Dedim annemin ne tepki vereceğini merak ederek. Hayatımı mahfetmek için az uğraşmamış olan Rüya her zaman annemin en sevdiği arkadaşımdı.
"İşte orada da ben yanıldım. Gerçek yüzünü göremediğim için sana çok baskı yaptım." Anneme fırsat vermeden uzanıp sarıldım. Bizim ilişkimizin bozuk olmasının sebebi anlaşamamaktı. Bir türlü konuşamıyorduk.
"Hep böyle olmak istemiştim." Dediğinde gülümseyip daha da sıkı sarıldım. Annemin saçımda dolaşan eli içime rahatlık verirken salona gelen ayak sesleri ayırdı bizi.
"Cemre? Hoşgeldin." Dedi Alkan hafif bir gülümseme ile.
"Hoşbulduk."
"Hayatım." Alkan gelip annemi alnından öptüğünde sessizce geri çekildim.
"Günün nasıl geçti canım?" Alkan elindeki ceketini koltuğun üzerine bırakıp oturduğunda yakasındaki kravatı gevşetti.
"İyiydi. Aynı iş güç işte. Defne nerede? Çok özledim onu." Bu konuşmalar beni daha da gererken oturduğum yerden kalktım. Kalkmamla ikiside bana dönmüştü. "Nereye Cemre?" Dedi annem şaşkınca.
"Lavaboya gidip geleceğim." Diyerek salondan çıktığımda annem ve Alkan sohbetlerine kaldıkları yerden devam etmişlerdi.
Tuvalette işim bittikten sonra ağır adımlarla aşağıya indim. Artık eve gitsem iyi olacaktı.
Salon kapısına yaklaştığımda tam içeri girecektim ki adımın geçmesi içimdeki merakı uyandırmıştı. Sessizce bekleyip konuşmaları dinledim.
"Ne olmuş Cemre'ye?" Dedi Alkan sakin bir sesle.
"İyi görünmüyor Alkan. Görmedin mi, kuş gibi kalmış. Yüzü çökmüş, göz altları morarmış. Canı da epey sıkkın." Annem bende olan bunca değişikliği nasıl fark etmişti? O kadar mı yıkık duruyordum acaba?
"Fark edilmeyecek gibi değil ki Serpil. Kapının oradan belki oluyordu yüzünün çökmüş olduğu." Alkan'ın bile bu denli endişeli konuşması beni daha da tedirgin etmişti.
"Geleceği için endişeleniyorum. Böyle nereye kadar gidecek?"
"Acaba doktora mi götürsek? Belki daha iyi gelir?" Alkan az önce doktor mu demişti yoksa ben mi yanlış duymuştum? Benim o kadar abartılacak bir şeyim yoktu ki?
Hastahaneye ne zaman gitsem benden daha ağır hastalığı olan insanları görüyor ve utanıyordum. Lan millet neler yaşıyor, senin dert ettiğin hastalığa bak! Diye.
"Kabul edeceğini sanmıyorum. Buraya, yanımıza gelse nasıl olur? Belki Defne ona iyi gelir." Annem bunu söylediğinde Alkan'ın yüz ifadesi nasıldı acaba?
"Hiç sormuş muydun? Nasıl tepki verdi? Biliyorsun benim için sorun yok ama Cemre burada bizimle mutlu değil. Hem artık reşit, gelmek ister mi?" Beklenilmeyecek bir kibarlıkla konuşan Alkan beni bir kez daha şaşırtırken bu konuşmanın devam etmesini diledim. İnsanların benim hakkımdaki düşüncelerini çok şık duyamıyordum.
"Hemde kaç kez! İstemiyorum diyor. Hakan'ın evinde daha mutlu olduğunu söyledi." Babamın adının geçmesiyle bir an nefessiz kalsam da Alkan'ın bekletmeden cevap vermesi konu üzerinde durmamı engellemişti.
"Hakkı da var şimdi Serpil. Babasının evi varken başka bir yerde yaşamak istememesi normal. Dur bakalım bir süre izleyelim durumu hala aynı olursa bakarız bir çaresine." Derin bir nefes verip içeri geçtiğimde ikiside susup bana dönmüştü.
"Ben gideyim artık. Yarın okul var." Saatin erken olması ve benim bu bahane ile evden kaçar gibi gitmek istemem haliyle ikisini de şaşırtmıştı.
"Daha çok erken. Yemek birazdan hazır olur, birlikte yeriz." Annem bunları dediğinde biraz önce kurduğu o cümle kafamda yankılandı. Görmedin mi? Kuş gibi kalmış...
Gözlerimi kaçırıp "peki." Dedim. Ne kadar çabuk ikna olmuştum.

Farklıyım (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin