1.вölüɱ/ part2: Kedi

17.7K 928 36
                                    

'puellae noctis lunam lumen pro sanctitate meae partem mihi diva'

...gecenin kızı, ayın ışığı, Tanrıçanın kutsallığı adına bana ruhumun bir parçasını yolla...

Gözlerimi açtığımda kapadığım yerde olmadığımı farketmek için profesör olmama gerek yoktu.

'Uyandı!' diye ciyakladı bir ses odayı doldurup yankılanmasına bakılırsa bu Leydi Azura'nın sesiydi.

Tekrar bayılmayı yada ayılmamış olmayı ne de çok istediğimi farkettim. Beklediğim ifadenin aksine Leydi Azura kızgınlıkla değil sevecenlikle bakıyordu.

'Bana ne oldu?' diye sordum.

Leydi Azura'nın ifadesi karardı 'Lucretia o lanetli'nin işareti çıktı ortaya şeytanların olduğu sol kanatta.'

Kaşlarım çatılmış halde 'Nasıl?' diye inledim.

Leydi Azura gözlerini irileştirip anlatmaya başlarken Profesör Altair girdi araya onun ne zamandan beri odada olduğunu merak etmiştim.

'Şeytanlardan önemli profesörlerin bile çağırmakta zorlandığı bir yaratığı çağırdı. Onu görmüş olmalısın'

Bakışları şüpheliydi. Dehşetle düşmüştüm.  Şeytan profesörlerin çağırmakta zorlandığı yaratık mı? ben sadece kedimi çağırmıştım imdadıma. Siyah olmasını beklediğim o uysal karakediyi.

Korkumu yanlış yorumlamış olacak ki 'Geçti kızım endişelenme' dedi beni telkin etmek istercesine.

'Şe-şeytan!' diye kekeledim. Karşılaştığım şeytanın durumunu merak ediyordum.

'Ah Kharon mu? O yaşıyor sadece kısa çapta bir şok yaşadı' Kafam karışmış halde bakıyordum Profesör Altair'e o ise bunu yine yanlış anlamış 'Endişelenme kızım o iyi olacak siz aydınlıklar bu kadar iyi kalpli olmak zorunda mısınız?'

Ona Angelina'yı bir gidip görmesini söylemek isterdim eminim o zaman bu düşüncesinden eser kalmayacaktı.

 O büyük reviri terk ederken bende aklımda ki sorularla başbaşa kalmıştım. Leydi Azura'nın gariptir ki gidişini duymamıştım. Demek cehennem yaratığını çağırmıştım yani benim bir kedim yoktu. Tekrar çağırmak için yanıp tutuşsamda onunla baş edememekten ve yakalanmaktan korktuğum için bu istediğimi bastırmak zorunda kaldım. Kharon o şeytanla muhakkak konuşmalıydım. Bana neler olduğunu öğrenmeliydim. Bir ara şifacı yanıma gelerek o iğrenç iksirlerden birini içirdi sonrası derin bir uykuya bırakmıştı kendini.

Kahon'un yüzü canlandı gözlerimin önünde zaten öyle yakışıklı bir yüzü unutmak imkansızdı. Ölecek olsaydım tek teselliğim ölüm meleğimin oldukça yakışıklı olması olurdu.

Geceye inat lacivertin en güzel tonuydu gözleri 'yaşam' diye parlıyordu ölümü getiren biri için bu bile çok fazlaydı. Gülüşü playboyların kızları eriten çapkın gülüşleri gibiydi. Öldüreceğinden bahsederken bile hoş bir ezgi mırıldanıyormuşçasına hayır! dedirtiyordu. Belki öleceğim ama pişman değilim çünkü canımı o alacak. Ah ne büyük bir günahtı(!)

Tanrım günahlar bu kadar baştancıkarıcı ve cezbedici olmak zorundamıydı?

Ne olursa olsun onunla tekrar görüşüp gördüklerini öğrenmem gerekiyordu.  Tanrı aşkına rüyamda bile plan yapıyordum ben ne tür birşeydim. Kharon'un güzü karanlık boşlukta kaybolurken onu bedeniyle tamamiyle benimle aynı boyutta gördüm. Ve bulunduğumuz karanlık boşluk değişti. Ürkütücü bir mezarlığa dönüştü.

Kharon kaşlarını çatıp bir süre bana baktıktan sonra 'birazdan cennetin bekcileri inecek koş!' diye bağırdı. Ben aptalhane onun suratına bakarken o daha da sinirlendi. 'Dediklerimi yapsana bu benim rüyam!'

Ne saçma sapan bir rüyaydı bu tanrım bilinç altımda sakladıklarımdan ürkmeye başladım. Daha neler vardı Tanrı bilir.

'Neden dediğimi yapmıyorsun' diye bağırdı yanıma gelip 'neden cennetin bekcileri gelmiyor!'

Bu ne zırvalıyordu böyle 'Neden gelecekmiş onlar?' dedim sonunda merakıma yenik düşerek. Suratını buruşturdu. 'En son cennete kaçak girmeye çalıştığımda peşime düşmüşlerdi.' Suratımda ki ifade her ne ise bu onu güldürdü. 'O günden beri kabuslar görürüm ama hiç böylesini görmemiştim.'

'Bende' diye mırıldandım.

Oda şaşkın bir nida kaçırdı ağzından. 'Madem böyle bir saçmalık içindeyim söyle o zaman sen nesin?'

Bunun bir rüya olma olasılığı neydi acaba rüyamda gördüğüm çocuk açıkça bana emir veriyor kabuslarını anlatıyor ve şimdide sorguya çekiyordu. Aptalca bir düşünceyle asıl merak ettiğim şeyi sordum 'Ne gördün?'

O başta afallasada ardından eğleniyormuşçasına sırıtarak. 'Ödün patlamak üzereydi sen hemen yere yığılmadan önce o cehennem yaratığı gelip bana pençe attı. Biraz daha beş saniyecik daha kalmış olsaydı şimdi ben yaşamıyordum. Sen yere yığıldığında oda ortadan kayboldu.'

Kaşlarımı çatmış halde ona bakıyordum eğer anlattığı doğruysa Cehennem yaratığı sadece ben ayıkken yardımıma gelebilirdi. Ve sanırım benim kedim oydu. Ruh'umdan bir parça böyle bir yaratıktı. Ben lanetliydim. Ruhum karanlıkken bir kedimin olmasını beklemek saçmalıktı.

'Lucretia sol kanatta bizim bölümde çıktı bir şeytan olması beklenilen birşeydi' diyerek kahkaha attı. 'sert kadınmış' eliyle saçlarını geriye atarken o, ben sadece gözlerimi devirmekle yetinmiştim.

'Bu sıradan bir rüya değil, değil mi aynı rüyayı paylaşıyoruz bir şekilde trans gibi.' Şüpheli ifadesine bakıp sakince başımı salladım. Bu en mantıklı açıklamaydı.

'Bunu nasıl başardın bir aydınlığın böyle bir yeteneği yok benim bildiğim'

Sırıtma sırası bendeydi 'Bir aydınlık olduğumu nerden çıkardın sadece karanlık cadı olmak istemiyorum o kadar' güldü. 'Aile gücüne soyuna isyan ha' Bende güldüm. Rüyamın içinde yavaş yavaş süzülüp kaybolurken sesini duydum 'Tekrar gel daha eğlenceli şeyler yapabiliriz tatlım'

Gözlerimi devirdim

'erkekler....'

Not:

İşte  bugün geleceğine söz verdiğim bölüm :) iyi okumalar beğeni ve yorumlarınızı eksik etmemeniz dileğiyle

MlsSmy :)

Dip not: Bu hikayeyi beğenirseniz ikinci fantastik kitabım KUTSANMIŞ EVLİLİKLER'i öneririm :) MlsSmy

LucretiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin