Cumque dimitteret eos maledictio super me in mortem: dedit mihi vita mea execrabantur: .... vestis corpus, Et maledicebat, commutato nomine, spiritum simul illustratum
(Ölüm beni alırken lanetini sal üzerime, Yaşam beni sararken laneti ver bedenime.... Ve ben anılırken lanetle birlikte bu ruh aydınlanmış olsun)
Sözlerle birlikte gözlerimi irice açıp çığlık attım. Hayır hayır yanlıştı, bu Lanetim değiştirilemezdi emilemezdi(!) sebebini bilmiyorum ama bütün gece bu kelimeleri Obelia'nın sesinden dinlemiş ve laneti emerse öleceğini bilerek izlemiştim. Nasıl bildiğimi bilmyorum. Hani rüyada olmayıpta şöyle olmuş felan ben öle sanıyorum diye söze başlarız ya işte öyle birşeydi benimki de olduğunu görmemiş fakat öyle olduğunu varsayıyordum.
Lanetim değiştirilemez ve bozulamazmış. Sonra o kız laneti içine emmiş böylelikle lanetimin şartınıda kabul etmiş olmuş. Ancak kendini kurban ederse lanete uğrayan kişi lanetten kurtulabilirmiş...
Bu kuralın nerden çıktığını bilmiyorum. Kıçımdanda uydurmuş olmazdım. Hangi zihniyetle rüyamda böyle birşey görmüştüm ki?
Olukça huzursuz bir şekilde yatağımdan kalkarken saç diplerime kadar terlediğimi farkettim. Odama bir arkaaş verecelermiş bunun Obelia olmayacağına adım gibi emindim. Okul hayatımı zindan etmek için bu fırsatı kaçırmazdı. iğer yandan çığlıklar durmaan kapıma gelip duruyor saat'in alarımları gibi beni uykumdan mahrum bırakıyorlardı.
Gerilen sinirlerimi yumuşatmak adına banyoya geçtim.
Hareketli geçen günlerin ardından gelen bu durgun zaman biraz olsun bedenen dinlenmemi sağlamıştı. 'Başka bir lanet yok!' diye söz verdim kendi kendime. Ne olursa olsun başka bir lanet yapmıyacaktım birine.
Bakırın kirli görünümünü andıran turuncu saçlarımı bütün ağırçekimimle yıkadım. Artık uzamaya başlamışlar ensemi örtecek duruma gelmişlerdi. Alt üstü iki hafta geçti dedim kendi kendime. Dönem başladı baslayalı bu kadar hızlı uzamaları normalmiydi?
En sonunda bende varolan hiçbirşeyin normal olmayacağına karar verdim. Kalbimin kötü olduğunu savunuyorlardı ama ben kötüden çok iyi biri olduğumu hissediyordum. Bonyoda daha fazla uğraşmadan suyun altına geçip temizlendim. Bembeyaz havluma bütün kötülüğe inat sarınarak dışarı çıktım. Kapıyı açmamla çığlık atmam ve Lux'un neşeli kahkahasını duymam bir oldu. 'Tanrı aşkına dingonun ahırı gibi gelen geçen belli değil' diye ciyakladım.
Tekrar güldü. Gözleri beni imalı bir şekilde baştan aşağı süzerken ancak birkaç saniyeliğine unutmuş olduğum havluyla birlikteliğim aklıma geldi biraz önce çıktığım kapıdan tekrar kaçtım.
Kıyafetlerimi isteyecekken çoktan ayaklarımın ucundaki elbise yığınını farkettim. En azından düşünceliydi. Giyinmem gereğinden daha da kısa sürdü. Tanrı aşkına bir melek odanızda sizi bekliyordu ne yapabilirdim ki tabi ki bekletmemek dışında. dar deri bir tayt üzerime bol uzun gümüş griysi örgü kazağımı giyinmiştim.
Zevki fena değil ama fazla kadınsılıktan uzak mı neydi? Yüzümü buruşturdum. Beni çocuk gibi görme ihtimalinden dolayı aldığım nefes haram oldu.
'Ne var!' dedim asabice düşüncelerimin de bende yarattığı öfkeyle.
Bu alayın aksine suratında düşünceli bir ifade vardı. Gözlerinde yeşillik bana kaybettiğim ormanları andırırken sarı saçları güneşimi simgeliyordu. Kapkara olan kanatlarını saymazsak o benim meleğim olabilirdi. Bu tarz düşüncelerimi duyamaması içim rahatlatsada sıkıntıyla iç çektim. Sırtını bana dönmüş halde 'Obelia, Angelia'nın lanetini emdi ve..' dedi cümlesinin sonunu getiremeyerek 'Sanırım Lanet onun direncinden güçlü çıktı.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lucretia
Fantasy'Sen Asla iyi olamazsın Lucretia. Sen kötü olarak var oldun. Dehşet acı kaos ve kan bunlar seni güçlendirir iyilik, işte onun olduğu yerde sen yok olmaya mahkumsun. Seni İyiliğin ve saflığın varlığını sürdürebilmesi için yarattık. Tıpkı siyahın olma...