26.Bölüm/ GERÇEKLER!!!

6.7K 438 13
                                    

////Obellia////

Lux'un çığlığını duydu kulaklarım gözlerim hemen aradı onun son nefesini verişini, bedeninden ebediyete ruhunun ayrılışını ama hayır Lux'un ki ters yöne doğru dönmüştü..

Bu yol! Hayır olamaz ! orası Araftı!

Çığlık atıp durdurmak istesemde yapamadım Samuel'le bir anlaşma yapmıştık sonuşta ve bedeli ne kadar ağır olursa olsun sözümü tutacaktım. İşte Lucretia yüzünden bir kurban daha!

Herkesin bunu görmesi ve ondan nefret etmesi için daha ne kadar kişinin ölmesi gerekiyordu ki?

Fazla geçmeden etraf kan gölüne döndü yer yarıldı, sanki toprak emdiği tüm o kanı püskürtmek istercesine pislik akıtıyor siyah şeyler canavarlara dönüşüyor benim bile gördüğümde midemi bulandıran kanımın çekilmesini sağlayan bu şeyler bütün iyiliğe karşı bir üstünlük kazanması an meselesi.

Karşılığında Lux'un kanı akıtılmıştı. Bir melezin bir yarı meleğin elbet karşılığı da bu denli yıkıcı ve büyük olmalıydı. Bütün ordular yok oldu kimse kurtulamadı. Vitamlardan bile kimse sağ kalmadı.

Gardeel'i gördüm bir an Lucretia'ya bakıyordu. Gözleri kararmış mavileşmişti tamamiyle, gözlerinde ki ışıkta nefreti gördüm. Hayranlıktan tiksintiye dönüşen bir nefret...

Evladını kaybetmenin acısını yaşıyormuydu acaba o da benim gibi duyabilmişmiydi ölüm çığlığını?

Tanrım ne acı bir meleğin bütün bu iğrençliklerin ortasında ki bir kadına aşık olması, dilerim gözleri acılır... Ben bile şimdiye kadar yaptım tüm kötülüklere rağmen Lucretia'nın yanında çok masumdum.

Kendi evladımı kurban edecek kadar ileri gitmemiştim.

*** 

Beni uyandıran arafta ki bi ruhun evde dolaşması olmuştu. Ayak sesleri daha farklıydı. Su damlası gibi...

Adım seslerini takip ettim. Lucretia'nın odasına doğru gidiyordu. Ruhu görmek için biraz daha hızlı davrandım beni farketmiş olmalıydı ki durdu. Hafif bir esintiyle geldi ışık kütlesi. Beyaz ışıklar bekliyordum etrafındaki kara çember yerine .. Kanatları kırılmış kırılmaktan çok yanmış gibi duruyordu. Zift rengi damlalar damlıyordu yere.

Gözlerindde ki bakışlar TANRIM! Ne kadar ürkütücüydü.

Hesap sorar gibi bakıyordu bana. Asıl öyle bakmaı gereken kişi şuan yanında durduğu kapını ardındayken.

'Durma' dedim. 'Git bak'

Kaşlarını çatıp homurdasada kapıyı açtı beni önemsemeyerek. Görünüşü nasıl değişebilmişti bilmiyorum ama etrafında ki karanlıklar kaybolmuş tertemiz bir ruh gibi girmişti içeri. Ah! kanatları.... Kırılmış ve kana bulanmıştı.

Nice sonra farkedebildim hıçkırık ve ağlama seslerini.

'Bebeğim!' diyordu biri kapıya doğru terettüt adımlarla ilerledim. Bu oydu. Dep! Bütün masumiyetiyle yastığını göğüsüne bastırmış 'bebeğim' diye ağlıyordu.

Gardeel'i göremedim.

Olması gerekende buydu. O kız bu meleği asla haketmiyordu.

Su damlası sesiyle Lux'a yöneldi dikkatim.

Tanrım bu da neydi? Bu özlem ve kırgın bakışlarda neyin nesiydi. Eli Lucretia'nın başını okşamak istercesine kafasının hemen yakında duruyordu.

Bakışları aniden bana döndü. İlk korkunçluğa büründü görünümü siyah gölgeler içinde bana baktı.

'Söyle ona!' dedi beynimde ki Lux'un sesi.

LucretiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin