16.Bölüm/S-A-P-I-K!

13.2K 900 74
                                    

S-A-P-I-K!

Peccattum'u tarif edecek tek şey buydu. Varlığıyla varoluş nedeniyle bütün görevi Lucretia'yı taciz etmekti.

'Lanet olası!' diye gürledi Lucretia banyo küvetinin içine kayıp bütün vücudunu köpüklerle gizlemeye çalışarak.

Pecattum'sa sanki bambaşka dünyadaymışçasına Lucretia'nın söylediklerinden alakasız şeyler mırıldandı. 

'Sırtınızı liflemem gerekmediğine eminmisiniz efendim?'

Lucretia sabrının son demlerindeymiş gibi derin bir nefes aldı. 'Tanrı aşkına neden seni öldürmedim ben!'

Pecattum Lucretia'nın sözlerinden sonunda etkilenmişti. Ama yanlış yönde, gözlerinde ki parıltılarla taparcasına sevdiği kadının suratını inceledi. 

'Çünkü içten içe sizde bana aşıksınız'

'Tanrım!' diye inledi Lucretia. Bu sapık atın nasıl bir dünyası vardı. Ne derse desin kendine öyle çarpıtıyordu ki sözleri artık Lucretia günün her saatinde ona iltifat edip aşkını ilan ediyor halde buluyordu kendini.

Pes ederek omuzlarını düşürdü.

'Peccattum benim içi kızıl yabanlardan toplar mısın?' ((Kızıl yaban kara orman çiçeğidir))

'Ah sevgilim benden kendisine çiçek mi getirmemi istiyor... Elbette' dedi ayaklarına kadar eğilerek. Bunu 18.yy da ingilterede katıldığı bir baloda öğrenmişti. Sevdiği kadınlara özgü bir selamdı bu.

O banyodan çıkarken Lucretia derin bir nefes aldı. Eğer erkenden yaşlanırsa tek sebeb bu attı.

At olduğunu bilmeyen bir ata sahipti. 'Üstelik sapık!' diye inledi.

Neyseki Tacizleri sadece sözlerle sınırlıydı. Henüz dokunmaya cesaret edemiyordu.

Buna sevinmesi mi gerekiyordu? yoksa kölesinin sözle taciz edebilme cesaretine üzülmesi mi gerekiyordu?

Küvetten çıktı. Sular vücudunan sızarken havluya uzandı.

***Lucretia****

Kulaklarına kötü bir şaka gibi gelen at kişnemesi yerimden şıçrayıp pencereye bakmama neden oldu. Pecattum at suretinde pencereden beni izliyordu. Bu kadar uzaktan bile onun bal köpüğü gözlerinde ki eğlenen prıtıları fark edebilmiştim.

'SAPIK!' diye haykırdım üç kuleden oluşan şatomu inletircesine.

Pecattum kişneyip uzaklaşırken ben elimde ki havluyu sıkmaktan parmaklarımın boğumları beyazlamış halde öylece durdum.

Bu densiz atın ölümü elimden olacaktı.

Havluyu üzerime sardığımda Kahin banyoya dalıp ilgiinç karete hareketleri yaptı.

'Nerde efendim gösterin bana onu'

Ne dediğini anlamaya çalışırken ben, yaptığı son hareket onun yerdeki sabun köpüğüne basmasına neden oldu. Kahin yere düşerken acıyla inledi.

'Elimden kaçamaz benim nerede o'

Herşeyi bütün sinirimde dahil buna unutmuş bir halde kahinin haline gülmemek için dudaklarımı ısırdım.

Kenimi toparlayabildiğim zaman ancak sorabildim. 'Kim?'

Kahin aynı sinir ve zedelenmiş raconuna rağmen korkutucu görünmeye çalışarak. 'Sapık! nerede o?' dedi.

Tamam buraya kadar. Ciddi durma çabalarım burada son bulmuştu. Bütün o komediye benim sapımkdiye haykırmam mı neden olmuştu.

Bu sefer kahkahalarım şatoyu inletirken şaşkınlıkla bana bakan deli kahin'e elimi uzatıp kalkmasına yardım ettim. Acıyan poposunu ovuştururken 'Efendim hala neye güldüğünüzü anlayamadım' dedi.

LucretiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin