'Lanet olasıca kadın beni burada yalnız bırakıp gitti!'
Cenaze töreni sakin ilerliyordu. büyük bir insan kalabalığı vardı. Çok sevilen biri olduğu ağlama sesleri ve havada ki hüzünden anlaşılıyordu.
'Daved Lanches değil mi o?' Kameralar siyah çerçeveli gözlüğü takan adama kaydı. Gözleri görünmese de pamuklu mendili sıkan eli titriyordu.
Diğer elinde ki kızıl yaban çiçeğini mezara koydu.
'O bunu çok severdi.' dedi hıçkırarak tuhaf kırmızı çiçeği atan ünlüyü çeken kameraları engelleyen şey cılız bedeniyle gelen yaşlı bir adam olmuştu. Mor pantolon sarı gömlek mavi fötü şapkasıyla paylançoya benziyordu.
'EOİN!' diye tısladı Obelia son seferinde omuzuna aldığı yarayı hala hatırlıyordu. Onun yüzünden olmasa şimdi Dap ona son büyü gücünü vermemiş olurdu. Ölümü belki de iki yüz yıl gecikirdi.
EOİN deli kahin Daved'in sırtına dokundu. 'Artık onu özgür bırak '
Sonunda gözleri Obelia'nın olduğu yere doğru döndü.
Yüzünde tuhaf ürpertici bir gülümseme yerleşti.
'Seni asla affetmeyeceğim...'
Fısıltı rüzgarla ona ulaşırken Mezarı kaosa sokan bir rüzgar sardı.
Ve Eoin kayboldu.
Dap'in Mezar taşına yürüdüm. Soluk mavi ışıkları saçan beyaz gülü mezarına koydum.
'Bu ruh çiçeği öldüğünde yok olan ruhun için sevgili arkadaşım'
Dap'in ruhu bir daha canlanmayacaktı. Varoluşunda ki son hayatını yaşamıştı.
****
Onu Unicorne boynuzuyla vurduğumda boynuz yaşça ellerimin arasında dağılarak alnımda yerini aldı. Kanlı boynuzdan süzülen damlalar yanaklarıma kadar aktı.
Islak koku iğrenmeme neden oluyordu.
Lucretia hoş bir gülümsemeyle bana bakmaya devam etmişti hiçbir şaşkınlığıya da öfkesi yoktu gözlerinde.
'Teşekkür ederim...' Fısıltısı kulaklarımda yankılandığında Gardel'in haykırışı kulaklarıma doldu.
Kucağımda öldürdüğüm arkadaşımı tutarken suratımda ki gülümsemeyle baktım ona.
'Senin için bir kurtuluş asla olmayacak!'
Ve bağırdım gökyüzüne...
'Et angelus lapsus, fucking iurantes cibum D.nus Card. Rota tu mecum egredieris in infinitum dies apud Slusiam moratus est.'
(Sen düşmüş melek, Emdiğim lanete biat et. sonsuzluk çarkında bana eşlik edeceksin zaman senin için akmazken...)
Ardından yerde ki düşen Lucretia'nın kılıcıyla elimi kestim. Gümüş civa gibi akan kanımı dudaklarından akıttım.
'Ego Obelli, Im' unum Purgato sursum sacris unicornis Damnaret nati sunt nobiles in spiritu meo sanguine.
(Ben Obellia, Tek safkan kutsal unicorne Lanet olarak doğan bu ruhu kanımla temizliyorum.)
Bir çok şeyi anlamayan ben Kutsanmış unicorne kanlarımızla birini lanetleyebilir yada lanetini temizleyebilirdik ancak ödediğimiz bedel ağırdı. Laneti hafifleterek bedenimize alırdık eğer lanet güçlü olursa irademizden yok olmaya mahkumduk.
Gardel asla istediğine ulaşamayacaktı. Belki uzun zaman kutsallıktan uzak kalmış olabilirim ancak bir meleğin zifiri karanlık kalbi olması kabul edilemezdi. Dünyada geçirdiği her yaşam kalbini kirletmişti.
Lucretia'nın karanlıkla çevrili ruhu parlayarak çıkarken bedeninden Gardel dizlerinin üzerine çöktü.
'Seni ....görebiliyorum sevgilim..'Sesi titriyordu.
Meleği bile günaha davet eden bu ruha baktım.
'Şimdi anlıyorum onları...' dedim kendime bile inanamayacak şekilde.
'çok güzel...'
Gardel bir insan ruhuna aşık olduğu için cezalandırılmış olabilirdi. Ancak Lucretia sanırım ruhunun bu kadar güzel görünmesi yüzünden cezalandırılmıştı.
Gümüş kanım Göz kamaştırıcı ruhu sararken yavaşça hayranlık dolu bakışlar kayboldu. Bir büyünün etkisinden çıkmış gibi dağıldılar.
Şato rüzgara bile dayanamayarak toz halinde dağılmaya başladı.
Deli kahin parmağını bana uzattı.
'Onun ruhunu yedin!'
Kanlı göz yaşlarıyla kaybolurken Peccattum ağır adımlarla geldi. Gümüş kanla kaplı ruh bedene geri döndüğünde Lucretia... Hayır ! Artık sadece Dap'i geri aldı..
Samuell bana bakarken hafifçe gözlerinde saniselik geçen iğrentiyi görebildim.
Ne yaptığımı yada neye dönüştüğümün farkındaydım. Lucretia'ya son bir hayat vererek onu Dap'e dönüştürmüştüm.
Lanetini emmiştim.
Gardel'in öfke ve kin dolu bakışlarına sırıttım.
'Onu nasıl yutarsın o benim aşkımdı!'
Bir kaç dakikaya kadar kendisi için feda etmesini istediğini unutan adama baktım.
Hayır aşk bu değildi.
Kharon gökyüzünde göründüğü zaman gözleri mümkünse beni orada yakacakmış gibi bakıyordu.
Samuel sonunda konuştu.
'Anlaşmamızı yerine getirdin. Her şey dediğimiz gibi olacaktır.' Duraksadı.'Ancak...'
Gökyüzünden hızla inen beyaz ışık beni sırtımdan vurup göğüsümden çıktı.
'Tanrının da kendi planı var'
Gözlerimi şaşkınlıkla açarken samuell hafif bir gülümsemeyle göğe yükseldi.
'Son unicorne sence istediğin gibi kurtulabilecek misin?'
MlsSmyÖngt
Arkadaşlar bununla beraber Lucretia'nın laneti son bulmuştur. Lanetli serisi olan Lucretia'nın ikinci kitabı The witch siystem çıktı.İ
ki kitap'ın ilk benzerliği aynı okul olan Camthalion'a başlıyor.
Kitapta anlatılanlar Lucretia'ın bulunduğu dünyaya daha derin ve detaylıca bakmanıza neden olacak.
Lucretia'dan sonra gelişen Sistem onun getirdiği kaosun sonunda ki düzeni konu alacak. Baş kahramanımız Calista Reina Catres ölümünden çocukluğuna dönerek neden öldürüldüğünü öğrenmek için geri dönüyor.
Lanetli olan Lucretia mıydı?
Yoksa Çadırların Melez şeytan ve iblislerin hüküm sürdüğü bu çarpık dünya mıydı?
Ölümünü sebebi lanetlinin getirdiği bir korku mu olmuştu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lucretia
Fantasy'Sen Asla iyi olamazsın Lucretia. Sen kötü olarak var oldun. Dehşet acı kaos ve kan bunlar seni güçlendirir iyilik, işte onun olduğu yerde sen yok olmaya mahkumsun. Seni İyiliğin ve saflığın varlığını sürdürebilmesi için yarattık. Tıpkı siyahın olma...