"ŞİMDİ NE OLACAK? "

36 13 1
                                    

"Hayır hayır bıçağı o şekilde tutma! Keseceksin bütün parmaklarını."

Yanına gidip ellerini uygun tutuş şekline getirdim. Kafamı kaldırdığımda tam gözlerimin içine bakıyordu.

"Seni seviyorum, Zeynep Duru. Hem de inanamayacağın kadar çok."

Kocaman gülümsemiştim. İnanıyordum bu söylediklerine, hem de tüm kalbimle.

"Ben de olsam beni severdim çünkü yemek yapmayı bilmiyorsun. İleride aç kalarak ölmen yerine ben sana çok lezzetli yemekler pişirebilirim."

"Peki karşılığında benden ne istiyorsun?"

Ellerimi çeneme dayayıp düşünüyor taklidi yaptım. "Beni hiç bırakmamanı. Sonsuza kadar."

Sonra bana kocaman sarılmıştı. Kokusu artık benim kokum olana kadar. Kalp atışlarımız aynı ritmi tutturana kadar.

Gözlerimi açtığımda ilk fark ettiğim burasının benim evim olmadığıydı ve sonra her şey canlandı.

Uykumda onu görmüştüm. Ona yemek yapmayı öğretmemi istemişti ve bende kabul etmiştim ama daha bir bıçağı bile elinde tutamıyordu. Ha bire beni sevdiğini söyleyip duruyordu.

Bense halimden son derece memnundum. 'Hayatımın aşkı'nı bulmuştum! Ne aşk ama!

Adını duymak dahi istemiyordum onun. Nefret dahi etmiyordum artık. O sadece bir anıydı ve geçmişe aitti. Kurcalarsam kapanmış yaram yeniden açılırdı. Bense onu yok saymayı öğrenmiştim.

Duvardaki saatten zorlukla seçtiğim saatin rakamları gözüme dolmuştu. Gecenin dördüydü. Yıllar önce yaptığım gibi yine kendime söz vererek tekrar uyudum.

"Kimseye güvenme Zeynep Duru. Gitmem diyenler bile gidiyorsa kimseye güvenme."

Hayatımda istediğim her şeye sahiptim ve fazlasına gerek yoktu. Sabah kalktığımda bugünü yok sayarak yine eskisi gibi olacaktım. Yiğit ise... O konu tam bir muammaydı.

***

Sabah ışıkları odama dolduğunda hala uyanıktım. Hala kendimi sorguluyordum ama neden yaptığımı bilmiyordum. Oysaki ben sadece hislerimi söylemiştim ve karşılık alamamıştım. İpleri Zeynep'e bırakmıştım. Seni seviyorum dediğim halde sadece susmuştu. Bense odasından çıkmış ve o halde eve gelmiştim.

Kimse duyguları için zorlanamazdı, değil mi?

Yataktan kalkıp dolabıma yöneldim. Kendime küçük bir çanta yaptım. Kaçmak değildi benimki aslında, emin olmaktı. Burada durursam yine ona giderdim. Kendimi durduramıyordum. Ondan uzak kalarak ne yapmam gerektiğini bulmalıydım. En ufak bir tepki verseydi ben de bilirdim ama susmak nasıl bir cevaptı ki?

Aşağı indiğimde herkes kahvaltıdaydı. Beni ve çantamı fark edinde şaşırdıklarını anlamam zor olmadı. Annem hemen ayaklandı.

"Ne oldu canım? İş için bir yere mi gidiyorsun? Babanlar bir şey demedi." 

"Hayır anne ben sadece... Uzaklaşmam lazım biraz. Baba, işleri bırakmış olacağım ama?"

Babam anlayışlı gözlerle bana bakıyordu. "Sen onları düşünme ama bizi de merakta bırakma. Biraz dinlen ve dön tamam mı?"

Gözlerimi kapayarak onunla aramızdaki anlaşmayı sağladık. Annem ve Eda durumdan birşey anlamayarak bakıyorlardı ama gelince anlatırdım ne de olsa.

Çantamı alıp çıkmıştım. Arabayı çalıştıracağım vakit abim kapıda göründü. Durmamı söyleyip koştu. Gelir gelmez de yan tarafa geçip kuruldu. Ne olduğunu anlamamıştım.

"Sür bakalım. Nereye gidiyoruz.?"

Bu tavrı takınan be olurdum genellikle. Bu yüzde abimde ister istemez abes durmuştu.

"Tek gideceğim ben abi." dedim.

Kararlı gözlerle bana baktı. "Abinin sözünü ne zamandır dinlemiyorsun sen? Şu an yanında olmam gerekiyor ve buradayım. Hadi."

Belli ki Levent Akar odamdan çıkınca sırrımı birileriyle paylaşmıştı. Peki ama neden abim? Bugüne kadar kardeşi olmama rağmen hiç böyle konularda konuştuğunu duymamıştım. Yaşamış olacağını dahi tahmin etmiyordum. Onun işi gücü şirketti. Marka değeri... Ama şuan camdan dışarı bakarken ki yüz ifadesi bambaşka şeyler söylüyordu. Bu yolculuk belki de ikimize de iyi gelirdi. Kim bilir.

HADİ BENİ İNANDIR!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin