"Ama artık benimle dalga geçiyorsun. Ben eğlenmiyorum." Ellerimi ellerinden ayırıp ona bakmamayı tercih ettim. Bu kadarına da izin veremezdim. İkinci kadın olamazdım ben. Hem de ben.
"Bana bir dakika ver tamam mı? Sadece bir dakika." O gıcık gülümsemesi ile karşımdaki yerini almıştı. Telefonu ile bir şeyler yapıyordu.
Peki ben ne diye bekliyordum? Kalkıp gitmem gerekmez miydi?
"Alo. Gizemli güzel nasılsın?" Yok artık ama.
"Haberimizi okuyan bir hayranım var da, lütfen ona kim olduğunu söyler misin?" Ve sonra telefonu bana uzattı.
"Yiğit, ben artık...""Zeynep, lütfen ama." Mecburen telefonu aldım. İçten içe merak ediyordum tabii ama.
"Alo, merhaba. Ben Zeynep. Evet. Evet ama haberd-. Bakın Yiğit'i korumanıza gerek yok. Yani siz-. Evet, evet anladım. Ben de. İyi akşamlar."
Telefonu tekrar ona uzattım ama kendimi salak gibi hissetmekten ne zaman kurtulacaktım, işte onu bilmiyordum. "Çok teşekkür ederim Gizem. Hayatımı kurtardın."
Telefonu kapatıp bana bakmaya başladı. Bense inatla gözlerimi kaçırıyordum. "Bakma bana."
"Ama beni kıskandın."
"Hayır. Ben o kızı aldatılmaktan kurtardım."
"Hala aldatmak diyorsun. O kız benim kuzenim." Kızları bir kaşık suda boğabilirdim. Sadece iki, üç magazin sitesinden bakarak beni gaza getirmişlerdi.
Fotoğraf 2 yıl öncesine aitmiş. Arkadaşlarının doğum gününden çıkıyorlarmış. Gizem çok kameralar karşısında olmadığı için magazinciler sevgili olarak yazmış onları ama sonra tekzip yayınlanmış tabii. Şu anda kendisi yurt dışında eğitim görüyor imiş.
Bir işi de tam yapsalar yani. O haberi buldunuz kız kim diye bakmak aklınıza gelmedi mi? "Zeynep?"
"Ufak bir yanlış anlaşılma oldu. Özür dilerim senden ve Gizem'den de. Tabii kızlar adına da."
"Ben senden özür falan beklemiyorum. Ben başka şeyler duymak istiyorum." Beklenti dolu gözlerle bana bakıyordu. Ne diyecektim ki şimdi? Evet biraz kıskanmıştım. Yanında gülüp, eğlenebiliyordum. Eh haberlerden de anladığımız üzere iyi bir insandı.
"Bak, şöyle yapalım. Yemeklerimizi yerken her şeyi konuşalım. Ama HER ŞEYİ. Ben seni merak ediyorum. Ne yaşadığını, aileni, benim araştırmamı yapan kızları."
Uzattığı elini sıktım ben de. Kaçmak istemiyordum daha fazla. Kaldı ki ben de onu merak ediyordum. Eh elimdeki öğrenme yöntemlerine bakarsak da en iyisi onu kendisinden dinlemekti.
Sonra konuştuk. Hem de uzun uzun. O anlattı, ben dinledim. Ben anlattım, o dinledi. Sonra güldük ve tabii onun anılarına çok şaşırdım. Gözlerim kocaman, ağzım sonuna kadar açık dinledim hem de. O ise gözlerinde sıcacık bir anlayışla dinledi beni.
Yemeklerimiz bitince de ikimiz anlaşmış gibi sustuk. Sadece birbirimize bakıyorduk. Onun yanında "ben" olabilmek güzeldi. Kahkahalarla gülebilmek güzeldi. Bana böyle bakması güzeldi ve ben de o an ona anlatmak istedim. Gerçekten her şeyi bilsin istedim ama ilk olarak ona sormalıydım.
"Yiğit?"
"Efendim."
"Hiç kalbin kırıldı mı?" Önce soruma şaşırdı ama sonra düşünmeye başladı.
"Nasıl bir kırılmadan bahsediyorsun, bilmiyorum ama ben birini sevmeyi üniversite iki de öğrendim. Ondan öncesi hep ergen, erkek muhabbetiydi. Üniversitede onu gördüğüm günü hala hatırlıyorum. Gördüğüm an ona bir şeyler hissettim. Hala ne olduğunu bilmiyorum. Gülüşü, duruşu bir farklı gelmişti. Sonrası işte arkadaşlara sorma ile falan geçti. Bir ayın sonunda onunla tanışabilmiştim. Ama o benim duruşuna yakıştırdığım kişi çıkmadı. Sadece bir kahve içmiştik ama o bile yetmişti. Hala derim keşke tanışmasaydık. Çünkü o benim aklımda, düşüncelerimde daha güzeldi. O an doğru insanı bulmanın zorluğunu anlamıştım. Ondan sonra da birileri oldu ama gelip geçici insanlar işte. Ama tabii sonra sen... O kısmı anlatmama gerek yok sanırım."
![](https://img.wattpad.com/cover/83834505-288-k169238.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HADİ BENİ İNANDIR!
Teen FictionHayallerimizden özgürlüğü adına vazgeçmiş. Gezip göreceği onca yer varken hayatı erteleyemezmiş. Bize olan inancı hiç bitmemiş de bizi sadece ertelemiş. Yedi yıl sonra tek açıklaması bunlardı ve ben bir merak uğruna gidip dinlemiştim. Ben bir belki...