Özel gün tanımı herkes için farklıdır. Yeni sevgili olan çiftler için 14 Şubat mühimdir çünkü aşklarının günüdür. Bebeğini kucağına ilk kez alan bir anne için o gün, o an; Haziran da babalara özeldir. Aileler içinde de doğum günleri önem taşır.
Bizim evdeyse ben kendimi bildim bileli hafta sonu kahvaltıları çok özeldir. Babam işe gitmediği için tüm gün bizimle vakit geçirirdi, ablam ve ben de okula gitmediğimiz için bolca vakte sahip olurduk.
Annem de bunları fırsat bilip dillere destan kahvaltı sofraları kurardı. Uzun süren keyif kahvaltılarından daha güzel bir dinlenme şekli olabilir miydi ki?
Yıllar yılları kovalayınca benim güzel ablam gelin oldu ve yuvamızdan uçtu, gitti. Soframız dört kişilik düzene o kadar alışıktı ki üç kişi kalınca çuvallamıştık.
Ancak en büyük darbeyi annem almıştı. Sabahları ablamın sevdiği poğaçaları yapmaktan bir türlü vazgeçememişti, hatta ilk iki hafta onun için servis bile açmıştı.
Bu sorun daha fazla büyümeden bir çözüm bulmamız gerekmişti, eh, annem içinse çözüm zaten oradaydı: "BİR AİLE, YEMEKLERİ HEP BERABER YEMELİ."
Evli çiftimizin de bizimle olacağı bir gün kahvaltı günü olarak ilan edecek ve bir gün de olsa bütün aile birlikte olacaktık. Cuma günü en ideal olanıydı; hem hafta sonları evli çifte kalacak, hem de annem mutlu olacaktı.
Mutlu Son!..
Derken ilk darbesini yeni yeni atlatan anneme bir yük de ben olmak istemiyordum ama kafe ile ev arasındaki yol azımsanacak gibi değildi. Biraz da o özgür kız hayatını tatmak istiyordum. Nasılsa bu ailenin kurallarını yıkmaya alışmıştım.
Anneme belli etmeden ilk babamla konuşmuştum çünkü onu ikna etmek daha kolaydı. Ne kadar olayı yumuşatarak anlatsam da ilk tepki olarak benimle bir hafta konuşmamıştı annem ya da evlatlıktan çıkarmıştı, bilemiyorum.
Ben de ablamların kapısına dayanarak kendime destek hattı oluşturdum. Çabalarımın meyvesini de en sonunda aldım ve annem ayrı eve çıkmama izin verdi.
İzin verdi vermesine de, bu sefer de abartmakta sınır tanımadı. Temizlik, yeni eşyalar, tadilatlar, balkona koymam gereken çiçeklere kadar her şeyi düzenledi. Yani yüzde yirmi beş benim evim, yüzde yetmiş beş onun evi oldu. Ben bu durumdan şikayetçi değildim ama.
Ben işlerimi aksatmadım ve ev işlerimde mükemmel bir şekilde ilerliyordu. Tabi annem bu yaptığıyla bana yem atıyordu.
"Cuma gününü aksatma Zeynep. Aksatırsan ölürsün."
Mesajını yaz almıştım ben de.
Hal vaziyet böyle olunca cuma sabahı alarmım anne işkencesi çekmemem için sabahın yedisinde çalmaya başlamıştı.
Artık rutin haline geldiği için hızla duşa girmiştim. Çıkınca da dolabın karşısında çok oyalanmamak için olabilecek en basit parçaları giyindim. Kot pantolon ve mavi gömleğim beni hep kurtarırdı çünkü. Hem şık hem rahat.
Tam çantamı da alıp evden çıkacakken şöyle bir ortalığa göz gezdirdim. Annem olsa bir dakika dayanamazdı ama ben gülerek kapıyı çektim.
Evet, yatağım darmadağınıktı, masamın üstünde bardaklar vardı ama zaten tek yaşamanın güzelliği de buydu. Temizliği seviyordum ama biraz dağınıklık da iyi hissettiriyordu.
Arabaya atladığım gibi sadece ışıklarda durarak evin yolunu tuttum, annem ekstra alınacak bir şeyi hakaret olarak algılardı çünkü ve kimse Neriman Duru'yu karşısına almak istemezdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/83834505-288-k169238.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HADİ BENİ İNANDIR!
Novela JuvenilHayallerimizden özgürlüğü adına vazgeçmiş. Gezip göreceği onca yer varken hayatı erteleyemezmiş. Bize olan inancı hiç bitmemiş de bizi sadece ertelemiş. Yedi yıl sonra tek açıklaması bunlardı ve ben bir merak uğruna gidip dinlemiştim. Ben bir belki...