"BİR DANS"

40 15 0
                                    

"Hızlı hazırlan ama tamam mı? Akşam sekiz için yer ayırttım. Sana güveniyorum Kumru."

Kuaföre gelince ikimiz de inmiştik. Ben somurttuğum için Yiğit bunları Kumru'ya söylemişti tabii.

Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla işte.

Kumru da onu iki yanağından öpüp yolcu etmişti. Sonra da kuaföre girdik. "Ama o elbisenin içinde de böyle olursan güzel olmazsın ki Zeynep Abla." Gönlümü almaya çalışıyordu ama bende naz yapmadan pes edecek değildim.

"Hoşgeldiniz bayanlar." Güleryüzlü iki kişi bizi karşılamıştı. Torbalarımızı bırakabileceğimiz bir yer gösterdiler ilk olarak bize. Sonra da yan yana iki koltuğa oturmuştuk.

"Önce Kumru'nun saçını yapalım. Güzel bir örgü mesela..." Lafımı tamamlayamadan Kumru lafa girdi. "Hayır hayır. Kulaklarımın gözükmesinden hoşlanmıyorum ben. Kıvırcık yapalım benim saçımı, olmaz mı?"

Ben de bakışlarımı bizimle ilgilenecek olan kişiye çevirdim. O da ellerini çırpıp "Pekala. Küçük hanım ne istiyorsa o. Maşayı alabilir miyim?" 

Bir insanın samimi olup olmadığını anlamak zordur belki. Yalan söyleyebilir, rol yapabilir ama bir çocuğu direk anlarsınız. Saçının tutamının her alınış ve kıvırcık hali ile bırakılışını pür dikkat izliyordu. Gözleri kuaförün ellerine odaklanmıştı. Beni, nerede olduğumuzu çoktan unutmuştu.

En son hepsi bitince de kafasını sallamaya başladı. "Binlerce kıvırcık aşkına." deyip deyip gülüyordu. Tabii onunla beraber bütün salondakiler de.

"Şimdi de en güzel kıyafetimi giymeye gidiyorum." Koltuktan atlarcasına indi ve içerdeki odaya koştu. "Evet hanımefendi size nasıl bir model yapalım?" Saçlarımı elleriyle karıştırırken gözlerini aynada benimkilerle buluşturdu.

Daha ne giyebileceğimi dahi bilmiyordum. Aslında Yiğit'in tepkisinden sonra o elbiseyi giymek iyi bir tercih olabilirdi. İçimdeki kötülük çanları çalmaya başlamıştı. Üstümdekilerde akşam yemeği için uygun değildi ve eve gitmek için yeterli vaktim yoktu. "Dağınık bir şekilde örüyelim ve hafif topuz yapalım. Doğal bir görünüm istiyorum."

Sözcüklerin yanına el hareketlerini de katınca tam olarak nasıl bir model istediğimi anlatabilmiştim. Kendimi emanet ettiğim ellere güveniyordum. Yavaş yavaş saçım belli olurken hala elimde telefon bir haber bekliyordum. Aklımın bir köşesi tamamen Aslı'ya aitti. Bir türlü ulaşamıyordum. Ablama mesaj attım ben de.

"Aslı'yla konuştun mu? Ulaşamıyorum ve çok merak ediyorum."

İnşallah annemi aramıştır da bizimkiler bir haber alabilmişlerdir. Yarım saatin sonunda saçım artık hazırdı ve tamamen istediğim gibiydi. Makyaj masasında da isteklerimi anlatıp gözlerimi dış dünyaya kapadım. Kumru nasıl bir kıyafet giymeyi planlıyorsa hala odadaydı. Arada oflama sesleri geldiği için haberim oluyordu. Ama böyle giderse akşam yemek falan olmayacaktı. Ona da az sonra bir el atmam gerekiyordu.

Makyöz bittiğini haber verince aynadaki yansımama baktım. Evet. Kesinlikle bugün olmak istediğim kadın buydu. Onlara teşekkür ederek içeriye gidip Kumru Hanım'a dahil oldum. Koltukta bağdaş kurmuş oturuyordu, yüzünden düşen bin parçaydı.

"Ne oldu? Neden giyinmedin?"

"Çünkü hiçbiri kırmızı değil."

Gülümsememe engel oldum. Durum ciddiydi. "Kırmızı olmaması neden önemli ki?"

"Çünkü Yiğit Abi'nin sana seçtiği kıyafet kırmızı. Yani ben de öyle bir elbise giymek istedim. Özür dilerim."

Yanına oturup ona sımsıkı sarıldım. "O zaman ben de o elbiseyi giymem. Sen nasıl istersen öyle yaparız. Ama böyle üzülürsen Yiğit Abi'n de üzülür."

HADİ BENİ İNANDIR!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin