"Sanırım konuşmamız gereken konular var."
Ona bakarak sadece kafamı salladım. Bu işi artık bir cevaba kavuşturmalıydım.
"Bir dakika beni bekle, hemen döneceğim." diyerek kocası sandığım adamı da alarak ortadan kayboldu. Bu ilişkide ne varsa öğrendiğim her yeni bilgiyle kafam daha da allak bullak oluyordu.
Biz Türkiye'den Fransa'ya sadece bir sosyal medya hesabına bakmadığımız için mi gelmiştik? Yiğit'in abisinin aklına hiç gelmemiş miydi bu fikir? Hadi zaten biz düşünememiştik ama o... O yıllardır bu kadını arıyordu.
Peki Evelyn? Akar Holding dediğim de gözlerindeki ışıltıyı gördüğüme yemin edebilirim. Hala seviyorsa neden bir kez bile aramamıştı? Onu bu denli seven bir adamı bırakıp gitmek kolay mıydı? Sorularımı cevaplayabilecek tek kişi de görünürde yer alınca sırtımı dikleştirip gözlerimi ona diktim.
Ben kendimden emin olandım. Onca yolu her şeyi öğrenmek için gelmiştim. Sorularımı soracaktım elbet ama tereddüte düştüğümü göstermemeliydim. Evet, belki bu ilişkide en son söz hakkı olan kişiydim ama artık bir şekilde yer aldıysam sonunu getirmeliydim.
"Başka bir yere gidelim mi? Daha rahat konuşabiliriz."
"Tabii ki." Çantamı alarak oturduğum sandalyeden kalktım. Arkasından onu takip ederken de kapıda merak içinde beni bekleyen Yiğit'e hızlıca bir mesaj attım.
Çok büyük bir yanlış anlaşılmadayız Yiğit. Evli değillermiş. Biz konuşmak için bir yere gidiyoruz. Senden bahsetmeye fırsatım olmadı, o yüzden sen bizi takip et.
Bazı cevaplar vererek aklını daha çok karıştırdığımın farkındaydım ama şu anlık en iyi seçenek buydu. Aramızdaki mesafe ben mesaj yazarken arttığı için son adımlarımı koşarcasına attım.
Kapıya çıktığımda bir taksinin bizi beklediğini gördüm. Ben de binince Evelyn bir adres vererek kafasını camdan tarafa döndü. Şuan konuşmak istemiyordu anlaşılan. Beklemediği bir durum olduğu belliydi, haklıydı da. Ben de anlayış göstererek ona zaman verdim. Anıları ile istediği kadar vakit geçirebilirdi. Sonrasında zaten bir çok cevap alacaktm.
Fırsattan istifade ben de etrafı seyre daldım. Bir sürü kalabalık etrafta koşuşturuyordu. Gezmeye gelen turistler aralarında o kadar belirgindi ki. Hepsi de neredeyse çiftti.
Romantik şehre romantik gezi.
Aklıma istemesem de Batuhan geldi. Tabii ki rüyanın etkisi de yok sanamazdı.
Acaba buraya da gelmiş miydi? Tam buralardan geçmiş miydi? İşin garibi cevapları biliyordum. Geldiğini, o çok sevdiği Eyfel Kulesi'ni gördüğü an hayranlıkla bakan gözlerine kadar biliyordum. Onun hakkında şuan dahi artık bilmek istemeyeceğim kadar çok şey biliyordum. Ama artık kendime kızmıyordum. Çoktan izin vermiştim kendime.
Yaşanmışlardan pişman olmamalısınız. Yoksa bir ömür boyu azabınız geçmez.
Şu an o kadar garip bir haldeydik ki. Bir taksi içinde ikisi de bu ülkeye ait olmayan iki kadındık. Birimiz giden, birimiz kalandık. Buna rağmen ikimizin de pişmanlıkları vardı. İki farklı camdan bambaşka anılara kucak açmıştık. Hiç birini geri getiremiyorduk. Hoş, ben geri istediğime emin değildim artık. Ama yüreğimdeki sızıyı da geçiremiyordum.
Böyle anlarda aklımıza hep ihtimaller doğuyor işte. Keşkelerim aklıma geldi yine. Keşke onu sıkmasaydıklarım, keşke peşinden gitseydilerim, keşke, keşke...
Onlar hiç peşimi bırakmıyordu. Liste öylece uzayıp gidiyordu. Tam o anda aklıma bir çift ela göz düştü. Güldüğü an sıcacık parıltılar eklenen bir çift ela göz. Şu an tam arkamızda bizi takip ediyordu. Saçlarına ellerini belki beş belki on defa götürmüştü. Beni aramak isteyip Evelyn'i görünce vazgeçmişti. Biliyordum. Onu da tanıyordum artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HADİ BENİ İNANDIR!
Teen FictionHayallerimizden özgürlüğü adına vazgeçmiş. Gezip göreceği onca yer varken hayatı erteleyemezmiş. Bize olan inancı hiç bitmemiş de bizi sadece ertelemiş. Yedi yıl sonra tek açıklaması bunlardı ve ben bir merak uğruna gidip dinlemiştim. Ben bir belki...