"Her çile cennet yolunun bir taşıdır.İmtihandan kaçan ahireti kaybeder..."
Açık olan demir kapıdan içeri girdim.Nedense buraya her geldiğimde tarifi imkansız duygular yeşeriyordu içimde.Taş yolda usulca yürüyordum.Bir müddet sonra mermerin üzerine oturup bir süre etrafıma bakındım.Kimsecikler yoktu.Gözlerim önümde yazılı olan isimle buluşunca görüş alanım bulanıklaşmaya başladı.
Musa Işık
D 12.02.1965 Ö 22.09.2014
Ruhuna fatiha
Titrek bir nefes aldım.
"Selamün Aleyküm baba.Ben geldim biricik kızın."
Dolan gözlerim taşmaya başlamıştı bile.Bana hep biricik kızım derdi.Daha iki yıl öncesine kadar.Geçmiş gözümde canlanmaya başlamıştı yine.
"Biraz geç oldu yanına gelmem ama geldim.Affet beni olur mu?Hem sen zaten bana kıyamazssın ki."
Boğazımda düğümlenen şey neydi?
Acı...Özlem...Yada her ikisi...
Hangisiyse yutkunmama dahi izin vermiyordu."Biliyormusun baba Beyza evine geldi.Artık kurtuldu o bataklıktan.Hani sen demiştin ya "Dua et kızım.Onun duaya ihtiyacı var"diye.Bende en derinden dua ettim Rabbime.Şükürler olsun ki kabul etti.Belki...Belki sen olsaydın başımızda korurdun bizi baba."
Toprağın üstündeki çimenleri, çiçekleri okşuyordum.Sanki babama dokunuyormuşcasına.Nasılda güzellerdi.
" 'Takdiri ilahi' dediğini duyar gibiyim.Haklısın baba.Herşey ondan.Ne gelirse geldi hoş geldi sefa geldi.Bu ölüm bile olsa."
Çalan telefonla gözlerimi mermerden çekip çantama yönelttim.Telefonumu bulunca arayan kişiye baktım.
"Bak baba Sultanın arıyor."
Buruk bir tebessüm kondururken dudaklarıma telefonu açıp kulağıma tuttum.
"Efendim annecim."
"Kızım gelirken ekmek alırmısın?"
"Peki alırım.Bu arada Beyza nasıl?"
"İyi kızım Elhamdülillah.Seni sorup duruyor.Canı sıkıldı heralde."
Hak veriyordum.Bütün gün evdeydi.İki hafta olmuştu eve geleli.Allah'a çok şükür ki çabuk toparlıyordu. Ayaklanmıştı ama yinede tam kendine gelememişti.
Telefonun arkasından bağırarak bana isteklerini sıralıyordu."Nisaaaa bana o sevdiğim fındıklı çikolatadan al gelirkeeen.Birde o çok sevdiğim kurabiyerden de.Duydun muuu?"
Yanımda olmasa bile yine de benim yüzümü güldürüyordu.
Yaşadıklarımızı unutmak mümkün değildi ama onarmak ve kaldığımız yerden devam etmek mümkündü.Hayatın acımasızca bi kanunuydu işte..."Kızım geç gelme akşam yemeğine yetiş olur mu?"
Anneme babamın yanına geldiğimi söylememiştim.Çünkü ben hep kimseye haber vermeden gelirdim bu tenha yere.
"Tamam anne hadi Allah'a emanet ol."
Yavaşca ayağa kalktım.Mezarın başucuna gidip buz gibi olan mermere bir öpücük kondurdum.Sanki babamı öpüyormuşcasına.
"Artık gitmem gerekiyor baba.Bilirsin Saadet Sultan bekletilmeyi hiç sevmez.Allah'a emanet ol babam."
Geldiğim taş yollardan geri dönüyordum.Ne gariptir ki senelerce beraber yaşadığın insan bir anda yanından ayrılıyor.Daha sonra ne sesini duyabiliyorsun ne de yüzünü görebiliyorsun.Ansızın çıkıveriyorlar hayatınızdan.Babamda ansızın çıkmıştı hayatımızdan.Onunda haberi yoktu.Zaten kimin haberi oluyordu ki.
Babam cumaya gitmişti.Karşıdan karşıya geçerken yüksek dozda hızlı alkollü biri babama çarpmıştı.Oysa ki babamın hiçbir suçu yoktu.Ecelin nerede geleceği hiç belli olmuyordu işte.Neyse bunları düşünmenin hiçbir faydası yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SABIR "TAMAMLANDI"
EspiritualMis gibi kokular geliyorken mutfaktan yine Saadet hanımın gözleri dolmuştu.Allah'a binlerce kez şükrediyordu böyle hayırlı bir evlat nasip ettiği için.Düşünmeden edemiyordu acaba ne yapmıştı da ona böyle hediye vermişti Rabbi? Dolan gözleri şimdi ta...