Uzaktan gelen ezan sesiyle başını dizlerinden kaldırıp karanlık gök yüzüne çevirdi.Ezan sesini duyduğuna şükretmişti.Zira şehre uzak bu yerde hiç ezan sesini duyamayacağını düşünmüştü.Bütün gece boyunca uyuyamamış beyni bir an olsun düşünmekten bıkmamıştı.Ayaklarını sarkıtıp ellerini yanına koyup biraz kendine gelmeye çalıştı.Gözlerine sanki iğne batıyorlardı.Elleriyle gözlerini ovaladıktan sonra ayağa kalkıp abdest almaya gitti.Abdestini alıp seccadesini serdikten sonra sabah namazını kılmaya başladı.En sonunda namazını bitirdikten sonra dua etmek için secdeye kapandı.Hiç konuşmadan sadece kalbiyle dua etti Rabbine..Göz yaşlarıyla seccadesini katlayıp yerine koydu.Şuan da nasıl göründüğünü bilmiyordu.Kim bilir ne haldeydi?Giysi dolabının aynasının karşısına gidip yüzünü incelemeye başladı.Solgun görünüyordu ve de bitkin.Göz altları uykusuzluktan şişmiş,dudakları eskisi gibi açık pembe değil beyaza yakın bir renge bürünmüştü.Omuzları görünmeyen yüklerden çökmüştü.Hiç şaşırmamıştı bu haline.Daha fazla aynada ki görüntüsüne bakmak istememişti.Penceresinin önüdeki tekli koltuğa oturup etrafı incelemeye başladı.Çoğunluğu ormanlık alandan oluşuyordu.Belli aralıklarla villalar yapılmış,spor aletleri ve parklarda vardı.Buraya çok zengin olanların geldikleri tabi ki belliydi.Hiç ona göre değildi ki.Onun normal bir evi,normal bir hayatı ve,normal bir kocası olacaktı.Belki bütün bu olanlar biterse olurdu.İnşAllah dedi içinden.Allah'tan ümit kesilmezdi.Elbet bu kara günler bitecek güneş tekrar doğacaktı.Kapının tıklatılmasıyla oturuşunu düzeltip gelmesini söyledi.
"Günaydııın."
Eylül'ün neşeli hali Nisa'yı gülümsetmişti lakin bu gülümseme sadece bir kaç saniye sürmüştü.
"Nasılsın?"
Nisa Eylül'ün sorusuyla bakışlarını yere indirip kuru bir "iyiyim"le geçiştirmişti.İyi değildi ama bunu kimseye söylemek istemiyordu.Eylül Nisa ile çok kısa bir zaman önce tanışmış olsa da onu gayette iyi tanıyordu.Biliyordu ki çok üzgündü.Dün bu eve geldiğinden beri odasından dışarı hiç çıkmamıştı.Abisi kendi odasında kalıyordu.Zaten abisi özellikle Nisa rahat etsin diye ayrı bir ev tutmuştu.Herkesin ayrı odaları olacaktı.
"Hadi hazırlan da aşağıya inelim kahvaltı hazırladım."
"Siz yiyin benim canım istemiyor."
Eylül koltuğun kenarına oturup Nisa'nın elini tuttu.
"Biliyorum senin için çok zor ama böyle içine kapanarak atlatamazsın.Biz senin iyiliğin için uğraşıyoruz.Sadece senin için.Sen de bizden kaçarsan olmaz ki."
Genç kız başını önüne eğip usulca gözlerinden süzülen yaşları diğer eliyle sildi.Biliyordu evet ve en çok da bu acıtıyordu.Kendisi ne kadar mutsuz ve acı çekiyorsa kim bilir Kağan bu mecburi evlilikten ne kadar acı çekip mutsuz oluyordu lakin bunu hiç Nisa'ya belli etmiyordu.Dün ki nikahlarında kimseye sahte olduğunu belli etmemek için bir an olsun yüzünden gülümsemesi silinmemişti.Hatta ona bakışlarını dışarıdan biri görse aşık zannederdi.O bu kadar çabalarken kendisinin yaptığı bencillikten başka bir şey değildi.
"Özür dilerim.Ben..ben gerçekten..artık nasıl davranacağımı..ne yapacağımı bilemiyorum.Size de yük olduğumun farkın..."
"Heyy dur bakalım ne demek yük olmak?Sakın bir daha duymayayım böyle bir şey.Bizim de suçumuz var.Çok hafife aldık biz o sapığı.Neyse konuyu kapatalım.Şimdi ben aşağıya iniyorum sende üstünü değiştirip geliyorsun.Hatta elbiseni ben seçeceğim ceza olarak."
Eylül dolabın önüne geçip bakınmaya başladı.Gözüne kestirdiği zümrüt yeşili elbiseyi alıp yatağın üzerine koydu.Abisi Nisa'yı ilk defa elbiseyle görecekti bu yüzden Nisa'ya bu güzel elbiseyi giydirecekti.Dün abisinin Nisa'yı gelinlikle gördüğü zaman geldi.Donup kalmış,uzun bir süre gözlerini Nisa'dan alamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SABIR "TAMAMLANDI"
SpiritualMis gibi kokular geliyorken mutfaktan yine Saadet hanımın gözleri dolmuştu.Allah'a binlerce kez şükrediyordu böyle hayırlı bir evlat nasip ettiği için.Düşünmeden edemiyordu acaba ne yapmıştı da ona böyle hediye vermişti Rabbi? Dolan gözleri şimdi ta...