İnsanlar...Garip mahlukatlar..
Bir müsibet gelince başına bir daha hiç mutlu olmaz sanır.Zira bu dünya da mutluluk pek azdır.Mühim olan az olan mutluluğu doya doya yaşayabilmek..Çerçeveye düşen iki damla gözyaşını
silip tekrar yıllardır durduğu yere koydu.Şuan mutlu olması gerekiyordu..Mutluydu lakin annesinin yokluğu bu mutluluğu gölgeliyordu.Bakışalarını annesinin gülen yüzünden çekip odada gezdirdi.Güzeller güzeli annesinin son nefesi vardı bu odada.Son akıttığı gözyaşı damlamıştı bastığı halıya ve son kez gözleri gözlerine bu odada değmişti..Vicdan azabından mıdır yoksa öldüğünü kabul edememek midir bilinmez babası,annesi vefat ettiğinden beri bu odaya girmemişti.Vicdan azabı olsaydı eğer kızına bunca işkenceyi reva görmezdi.Belki ellerinde can verdiği gerçeği yüzüne tokat gibi vurduğundan odaya girmemişti.
Dolabın kapağını açıp annesinin son kez taktığı tülbenti alıp kokladı.Eski dolabın yoğun tahta kokusunun yanı sıra annesinin bilindik kokusu burnuna dolmuştu.
O kadar azdı ki bu koku başkası koklasa fark etmezdi.Kapıya tıklatılmasıyla aceleyle gözlerini silip tülbenti yerine koydu.Yüzüne eğreti tebessümü yerleştiğinde girmesini söyledi.
Nisa açtığı kapıdan usulca başını uzatıp gözlerini odada gezdirdi.Bakışları Beyza'yı bulduğunda içeriye girip kapıyı kapattı.Buruk tebessümüyle nemli gözlerine baktı."Kağan aradı biraz önce.Beş dakikaya buradalarmış."
"Tamam."
Aynanın önüne geçip son kez baktı kendine.Sanırsa iyi görünüyordu.Kızarık gözleri dışında.
"MaşaAllah benim kardeşime.Çok güzel oldun.Kuğu gibi."
Annesinin gelinlikle girip kefenle çıktığı bu evde olsun istemişti herşeyi. Heyecanla Nisa'ya baktı.
"Bak eminsin değil mi?Beni kandırmak için söylemiyorsun."
Genç kız,kardeşinin heyecandan buz kesmiş elinden tutup yatağa oturttu.
Biraz sakinleştirse iyi olacaktı.Yoksa kalpten gitmesi an meselesiydi!"Tabi eminim.Hem senin düşünmen gereken daha önemli birşey var."
Kaşlarını çatıp merakla Nisa'ya baktı.
"Ne düşüneceğim?Yoksa eksik birşeyler mi var?Tüh kesin ben unutmuşumdur.Birazdan gelirler."
Aceleyle ayaklanıp daha ne olduğunu bilmediği eksiği tamamlamak için koşturacakken Nisa kolundan tutup tekrar eski yerine oturttu.
"Ya biraz sakin olur musun?Eksik falan yok.Ben başka birşey diyecektim söylememe fırsat vermedin ki."
Elini sinesine koyup nefeslendi.Heyecandan kalbi dört nala koşturmuş gibi atıyordu.Acaba sesi dışarıdan duyulur muydu?
"Tamam söyle hadi.Öleceğim burada zaten."
Kıkırdayıp yanağından makas aldı.
"Bugün ölmemen lazım fıstığım.Tamam söylüyorum.Daha doğrusu soruyorum.Kaç kaşık olsun?"
Anlamaz gözlerle bakışlarını Nisa'nın sırıtan suratında gezdirdi.Hayır..Hayır bu haylaz bakışlar, sırıtan suratı hiç hayra alamet değildi.
"Kaç kaşık derken? Bak ben bu tipinden hiç hoşlanmadım haberin olsun.Yine ne planlar var aklında acaba?"
"Aşk olsun yani.Benimle alakalı birşey yok zaten.Sen yapacaksın.Enişte beyin kahvesine bir kaç kaşık tuz koyacaksın ya onu soruyorum kaç kaşık olsun diye."
Beyza gülümsedi Nisa'nın dediklerine.Hiç bunu düşünmemişti.Zaten düşünmeye gerek yoktu ki.
"Yarım çay kaşığı yeterli olur zannımca."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SABIR "TAMAMLANDI"
EspiritualMis gibi kokular geliyorken mutfaktan yine Saadet hanımın gözleri dolmuştu.Allah'a binlerce kez şükrediyordu böyle hayırlı bir evlat nasip ettiği için.Düşünmeden edemiyordu acaba ne yapmıştı da ona böyle hediye vermişti Rabbi? Dolan gözleri şimdi ta...