4. Bölüm 'Tori'nin Şahinleri'

2.2K 206 3
                                    

Yıkık dökük olan yeşil evin manzarası doğrudan saraya bakıyordu. İyi bir uykudan daha güzeli, heyecan dolu olması muhtemel bir güne uyanmaktı. Normalde bu harabeyi bile tutmak için bir sürü para saçmış olmak gerekirdi. Ancak zaten aslında her kimse Şafak'ın para sorunu olmadığı çok açıktı. Hırsız, onun gerçekte kim olduğunu merak etmemeye çalışıyordu. Ancak elinde değildi. İnanılmaz bir geçmişi olduğuna emindi. Bu kadar para nereden geliyordu? Bu hırs, saraya karşı olan bu tutum nereden kaynaklanıyordu? Bunların hiç birinin açıklamasını öğrenemeyecekti muhtemelen.

Evin içi boştu. Burası 1 odalı bir yerdi. Mutfak girişin hemen yanında, darmadağın taşlarıyla iki tezgahtan oluşuyordu. Öte yandan odada cama yakın bir yerde, tek kişilik bir yatak ve koyu sarı bir battaniye vardı. Pencerenin diğer tarafındaki duvarın önü tamamen büyük minderlerle kaplıydı. Hepsi siyahtı. Başka kumaş israf etmek istememiş gibiydiler. Odanın tam ortasındaysa tek bir tahta, kare masa vardı. 4 kişilik bir masaydı bu. Ancak 5 tane tahta sandalye dizilmişti etrafına. Tıkış tıkıştı ama muhtemelen ihtiyaç kadarlardı. Sıcak bir çöl şehri evine özgü keten tül perdeleri, yerlere kadar uzanıyorlardı. Hatta buraya girdiğinde, sarayı iyice görebilmek için yaptığı ilk iş onları açmak olmuştu. Tabii ki şömine yoktu, ancak bunun yerine içeriyi serinletmek için girişle, diğer pencerenin üst kısmında karşılıklı ince bir pencere kısmı vardı. Rüzgarın içeri girerek, hava akımını oluşturması için harika bir çözümdü.

Sarayı izlemek için dün gece çok zamanı olmamıştı. Uyku onu çabuk esir almıştı. Ancak şimdi güneşin kavuran ışığıyla onu seyretmek daha güzeldi. Saray o kadar büyüktü ki, onun her yerini keşfetmek muhtemelen 1 ayını alırdı. Bu yüzden suikastçılardan bir keşif ekibinin oluşturulmuş olması oldukça akıllıcaydı. Bunu kabul etmek zorundaydı. Her ne kadar onlara güvenmiyor olsa da, Şafak için elinde olmadan bir güven oluşmuştu içinde. En azından işi tamamlayana kadar korunacağına emindi.

Loncadan şimdilik kimse aramaya başlamamıştı ama muhtemelen birkaç güne başlayacaklardı. O zaman soracaklardı; 'Neyin peşindesin?'

Para işin içindeyse hırsızlar yalnız çalışmak için sessiz kalırdı. Bu yüzden bu işin içinde çok para olduğunu bileceklerdi. Lonca da bu işten pay almak için sahiplenme oyunu oynayacaktı ancak bu konuda neyse ki hırsız da ta en baştan önlemini almıştı. Loncayla her zaman bir mesafesi olmuştu. Onu arayıp soran birkaç kişi olurdu, en tepedeki adamlarla iletişim kurmaktan her zaman kaçınmıştı. Ne kadar büyük adamlarla iş yaparsanız, hırsız loncası o kadar sizi kendi malı olarak görmeye başlardı. Bu da babasından öğrendiği en önemli şeydi. Babasının hırsızlar arasında daha büyük bir ünü vardı. Ta ki saraylı muhafızlar tarafından öldürülene dek. Bu çok sevimsiz bir hikâyeydi ama yine de bu ana kadar onda saray fobisi oluşturduğunu fark etmemişti. İşi kabul etmekte bu kadar zorlanmasındaki temel sebep buydu. Bir muhafız tarafından öldürülmek de değil, babasının anısının dibinde olmak onu geriyordu.

Bu düşüncelere dalmışken, kapının çalınışıyla yerinden zıpladı. Sonra gülümsedi, kapıya doğru giderken 'tam zamanında, açlıktan ölmek üzereydim' diye söylendi.

- Evet tahmin edebiliyorum. Biraz geciktim ama buna değecek.

Kaşmir, ona sadece bir kere bakıp içeri girdi. Elinde kese kağıdı vardı ve içi birkaç paketle doluydu. Bunlar her neyse, girdiği andan itibaren kokusuyla hırsızı başını döndürmüştü. Suikastçı masaya paketi bıraktıktan sonra camın önüne gidip, saraya doğru baktı. Kollarını bağlamış, bir anda sessizleşmişti. Önce biraz daha yaklaşıp, emin olmaya çalışıyor gibi gözlerini kıstı. Kıstığı gözleri arasından sanki buz mavisi gözleri ışık sızdırıyor gibi görünüyordu.

Çöl Hırsızları (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin