16. Bölüm 'Gökyüzünün Efendileri'

1.2K 128 19
                                    

7 yaşında simsiyah, kıvırcık saçlarla, çöl kumu içinde yuvarlanan bir kız çocuğu, herkesi gülümsetebilirdi. Güneşten daha parlak siyah saçları, o kadar kabarıktı ki, çöl kumu taneleri saçının aralarına dağılmış ve orada gizlenmeye karar vermişlerdi. Yavru bir şahinle oyun oynuyordu. Şahinler gökyüzünün hakimi oldukları gibi, iyi birer dalış ustasıydılar. Avlarını yakalamak için hızla kumlara dalar, kumda birkaç saniyeliğine kaybolabilirlerdi.

Kız çocuğu kumların altından oynadığı şahin yavrusunu avuçlarında çıkarttığında, sevinçle çığlık atmıştı. Gözleri abisini arıyordu. Onun neşesi, eşi benzeri olmayan bir yaşam enerjisiydi. Abisinin gülümseyişine karşın, kumda düşe kalkarak ona doğru geldi.

- Gördün mü, yakaladım.

- Evet tatlım, bu sefer çok hızlı oldu. Ama onu beslenmesi için annesinin yanına bırak olur mu? Sonra çadıra girmeliyiz.

Şehirden de uzakta, hatta etrafındaki hemen hemen her yerleşim yerine eşit mesafede, çölün tam da ortasında bir çadırda büyüyorlardı. Burada birer druid olarak yetişiyorlardı. Anne ve babalarını bir savaşta kaybettiklerini biliyorlardı. Daha fazlası için araştırmaları gerekecekti. Ama şimdilik, onlar hatırladıklarından bu yana Sibilyın'ın gözetimindelerdi. Onları büyütüyordu ama her şeyden önce onlara has olan güçlerini kullanmalarını, kontrol etmelerini öğretiyordu. Bir öğretmendi. İki çocuk için de yaşlı kadın, onlar için her şeydi.

Çok geçmeden çadıra giren iki kardeş, etraftaki tüylü halılardan birine kendilerini bıraktı. İçerisi, dışarının tersine serin ve nefes alınabilir bir havaya sahipti. Etraf bir sürü kumaşla, dağınık küreler ve şapkalarla doluydu. Oturdukları yerin hemen yanındaki masada avuçla incir ve ceviz duruyordu. İçerisi baharat gibi kokuyordu ama o kadar rahatlatıcı bir hissi vardı ki, huzur dışında hiçbir şeye benzemiyordu.

Sibilyın 60 yaşında yaşlı bir druidti. Onun güçleri zamanla gelişmiş, inanılmaz bir hale gelmişti. Sadece hayvanlar değil, doğa da ona boyun eğiyordu sanki. Bu yaşlı kadın, iki kardeşin de inanılmaz derecede yetenekli olduğunu biliyordu. En iyi yol, eğitimleri bittiklerinde onları Efsuncu liderlerle yol alan loncalara vermek olurdu. Çok işe yararlardı, hayatlarını güzel yaşayacak kadar da para kazanırlardı. Üstelik birbirlerinden ayrılmak zorunda kalmaz, hep arkalarını kollarlardı. Onlar için en iyisini yapabilmek için uğraşıyordu.

Tori, ciddi, sorumluluk sahibi oldukça sessiz bir çocuktu. Kız kardeşinin onu gülümsetmesinin dışında, karşılık verdiği hiçbir enerji yoktu şimdilik. Kendini sadece onu korumaya adamış gibiydi. Aklında başka hiçbir şey yoktu.

- Şahinlerle aran gitgide iyi oldu bakıyorum, küçük?

- Evet Sibiy, bugün çok eğlendik.

Küçük kız ellerini aynı anda neşeyle yukarı kaldırdı. Yaşadıklarını canlandırmaya çalışıyor, sanki büyü yapmak istiyordu. Sibilyın, Tori'nin gülümsemesini yakaladı. Ona bakarken gözleri parlıyordu.

- Bu harika. Herkes şahinlerle iyi geçinemez, bunu biliyorsun değil mi küçük?

Gözleri şaşkınlıkla Tori'ye dönen küçük kız, anlamaya çalışıyordu. Sonuçta onlar çok sevimli şeylerdi, herkesle iyi geçiniyor olmaları gerekirdi.

- Nasıl yani?

- Yani, onlar sadece, özel insanların lafını dinler, ve onlardan da çokça yoktur.

- Bu durumda ben özel miyim?

- Evet küçük, ikiniz de çok özelsiniz. Bu kadar küçük yaşta, bu kadar iyi olan hiçbir çocukla karşılaşmamıştım. Sanki onlarla doğmuş gibisiniz. Onların gözünden görüyormuş gibi...

Çöl Hırsızları (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin