Bölüm için öneri müzik yukarıda medyaya eklenmiştir: https://www.youtube.com/watch?v=M1Lp6rK2TwI
***
Gökyüzü hiç olmadığı kadar karardığında, Safir'in saçları o kadar büyük bir kuvvetle havalanmıştı ki, Tori elinin ayağına dolandığını hissettiği için olduğu yerde ona bakakalmak dışında bir şey yapamıyordu. İki kardeş de orman ruhuyla konuşabilmek gibi bir yeteneğe sahipti ama Safir her zaman ondan bir adım ileride olmayı başarmıştı. Sadece buna odaklanmak değildi onunki, doğasında, ruhuyla iletişim kurabilen bir enerji vardı sanki.
Tori anne ve babasını hayal meyal hatırlıyordu. Hatta bu hatırladıklarının rüya bile olabileceğine inanıyordu zaman zaman. Ancak Safir onları hiç tanıyamamıştı. Konuşmayı bile yeni öğreniyordu. Bu yüzden onların kaybıyla ilgili herhangi bir tepkisi olmamıştı şimdiye kadar. Savaş sırasında ölmüşlerdi. İkisinin de druid olduklarını ve onların da şahinlerle iyi olduklarını biliyor olmak dışında hiçbir bilgiye sahip değillerdi. Bunun için de oturup üzüldüğünü hatırlamıyordu. Tori yalnızca hatırladığı kadarıyla onları çok seven, sıcacık bir aileden bahsediyordu. Üzerlerine titrediklerini biliyordu. Bunu hatırlıyordu.
Onları alıp koruyan, sahiplenen ve eğiten Sibilyın, Safir'in bildiği tek aileydi. Tori ile birlikte 3 kişi hayatları geçip gidiyordu. Ancak bir gün yaşlı bir kadının ölecek olması fikri ona hiç alışılabilir gelmemişti. Bu yüzden Sibilyın öldüğünde Safir, ilk kez birini kaybetmenin acısını yaşamıştı. Aileden birinin sesini ve kokusunu çekip götürüşünü ilk kez yaşamıştı. Safir'in bu kadar öfkelendiği, kırıldığı, canının yandığı başka bir an daha olmamıştı. Tori, onu böyle gördüğü için kalbinin tonlarca minik ölümcül parçaya bölündüğünü hissetmişti. Onun için her şeyi yapardı. Onun için ruhunu verirdi. Kalbini sunardı. Yok olup, hiç var olmamayı bile kabul edebilirdi. Sadece, tek istediği üzülmemesiydi. O an olduğu gibi gözyaşlarına boğulmuyor olması ve bu enerjisini gökyüzüne verdiği için karanlık bulutları tepesine toparlamamasını istiyordu.
Ama öyle olmadı, bunların hiç biri için hareket edememişti. Çaresiz ve işe yaramazdı. Safir "Abi, canım çok acıyor" diye ağlamaya başladığında kaskatı kesilmişti. Onun acısını alamadığı için kendi kendinden nefret ediyordu. Safir o günden sonra aylarca doğru düzgün konuşmamış, gülmemiş ve hatta şahinleriyle iletişim kurmamıştı bile. Bu yüzden Tori, o günden sonra kendi kendine söz vermişti. Kim olursa olsun Safir'in hayatına giremezdi. Bu halini bir kez daha görmek istediğini hiç sanmıyordu. Bunca sene onu bir şekilde koruyup, uzak tutmanın yolunu bulmuştu. Onun tek şanssızlığı, saldırının düşünmediği taraftan gelmesi olmuştu.
***
Tori, Alexander'a son kez bakıp eve girerken, bir şey söylemedi. Ama monk, ne hissettiğini anlayabiliyordu. Onun kendini ihanete uğramış hissetmesi için olabilecek en kötü şeylerden birini yapmış olduğunu biliyordu. Ama Tori de düşündükçe farkına varacaktı. Safir, Alexander dışında herkes tarafından kırılıp, yıpratılabilirdi. Ama monk, onun başına gelebilecek en iyi şeydi. Bunu anlaması zaman alacaktı. Yine de eninde sonunda anlayacaktı.
Şafak ilk kez omuzları çökmüş ve çaresiz oturuyordu. Efsuncuyu böyle görmek imkânsıza yakın bir ihtimaldi ama suikastçı söz konusu olduğunda dünyası duruyordu. İçeri girenleri gördüğü anda ayağa fırladı. Yüzünde beliren umut görülmeye değerdi.
- Hadi şahinci, bana onu bulman lazım.
Tori sakince, Şafak'ın omuzlarını tutup gözlerine baktı. Ona yatışmasını tembihliyor gibiydi. Üstelik tek kelime etmeden biraz da olsa bunu sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Hırsızları (Kitap Oldu!)
Fantasyhttps://www.tilkikitap.com/kitaplar/?a=Çöl%20hırsızları https://www.dr.com.tr/kitap/col-hirsizlari/edebiyat/roman/turk-romani/urunno=0002115725001 https://www.tilkikitap.com/kitaplar/kitap-baski-zumrut-tanrioven-col-hirsizlari-3649.html https://www...