12. Bölüm 'Karanlık'

1.2K 142 4
                                    


Kaşmir, dışarı çıktığında ortalık sessizdi. Tori, onlara daha sonra katılmak üzere gruptan ayrılmıştı. Alexander bir heykel gibi durgun ancak duygularını hiçbir şekilde dışa vurmama konusunda usta bir şekilde onların yanındaydı. Şafak, her zamanki gibi sessizdi. Hırsız, çok hızlıca geçirdikleri son bir gündür tüm yaşananların, ekibi bu kadar etkilemiş olmasından dolayı kendisini çaresiz hissediyordu.

Ancak ok, yaydan çıkmıştı ve beyazlara karşı olan bütün tutum daha da sertleşmişti. İçlerindeki öfke dışlarına vuruyordu. Aralarında geçirdikleri bazı konuşmalarda aslında büyücüleri koruma taraftarı olmuşlardı. Soykırımdan kurtulan bir topluluk oldukları için onlara saygı duyuyorlardı. Ancak şimdi, herşey değişmişti. Hırsız, büyücülerle başlayan bu savaşın nedeni olduğunu düşünmeye başlamıştı. O baloncuktan kurtulmanın başka bir yolu olsaydı eğer...

- Yoktu.

Elbette ki monk kafasının içini duymuşçasına yine anında cevap vermişti. Hırsız ağır adımlarla yürürken ona doğru baktı. Yine bir heykel kadar durgundu. Önüne bakıyordu, ancak hırsızla konuşmuştu.

- Zihin okuyabiliyorsun bence. İtiraf et artık lütfen kimseye söylemeyeceğim.

Alexander normalde bu söylediğine karşılık gülümsemesini çok geniş tutabilirdi. Ancak bu kez hafif, çarpık bir tebessümle yetinmişti.

- Bence sen ne düşündüğünü çok fazla belli ediyorsun hırsız. Neyse ki korkarken böyle görünmüyordun.

- Bazen o da işe yarayabiliyor.

Hırsız gülümsedi sonra monkun koluna destek verici bir şekilde hafifçe dokundu ama ardından yoluna devam etti. Sessizliği çok fazla bozmak istemiyorlardı, onları zorlamamak daha iyiydi.

Şafak birkaç sokak geçtikten sonra durdu. Burası daha önce kaldıkları apartmanın sokağına dönecek olan son sokaktı.

- Tori haritayı kontrol ettiriyor. Yeniden bir değişiklik yapıldıysa bilmek daha iyi olur.

- Bence artık fark etmez.

Konuşan Kaşmir'di. O, hepsinden daha sertti. Gözlerindeki intikam enerjisi onu donuk bir asker gibi yapmıştı. Buz mavisi gözlerine eşlik eden gülümsemesinden geriye şu an hiçbir şey kalmamıştı. Çok uzun saatlerdir inci kadar güzel dişlerini kimse görememişti. Tüm olanları kendi suçu olarak kabul ediyordu. Aslında hırsız da Tori'nin bile bu şekilde düşündüğünü fark etmişti. Onunla hiç konuşmuyordu. Ekibin lideri olmak, bir insanın başına gelebilecek en zor şey olmalıydı. Herkesi korumak neredeyse imkansızdı. Ama bu imkansız şey, sizin peşinizde koşup duruyordu.

- Kaşmir... Şafak önce sakin bir şekilde nefes bıraktı. Demek istediklerini nasıl daha iyi anlatacağını düşünüyordu. – Seni anlıyorum. İnan bana. Koca bir ordunun gözümün önünde darmadağın edildiğini gördüğüm zamanlar oldu. Her komutan senin kadar yumuşak kalpli olsaydı, yeni savaşları kazanmak mümkün olmazdı. Kendini toparlamalısın. Ama bunu intikam duygunu sürekli harlayarak yapamazsın.

- Onu korumak çok zor değildi. Aklımı büyücülerle bozmuş olmasaydım, daha önce onu kapıdan içeri sokabilirdim. Yumuşak kalpli falan değilim, sadece o yumuşak kısımdı. Öldüğüne göre buna gerek kalmadı zaten.

Alexander iç çekip, yanlarından geçti ve sokağın başına doğru, etrafı inceleyerek ağır adımlarla ilerledi. Muhtemelen suçlu hisseden tek kişi Kaşmir değildi. İkisi de Alexander'ın arkasından onu izledi. Bu kısa zamanlı bir sessizliği kazandırmıştı. Hararet sönmüştü.

- Herkesi koruyamazsın. Bu imkansız. Tanrılar bile bunu yapamıyor. Kim olduğunu yeniden düşün, hadi devam edelim.

Hırsız, Kaşmir'i elinden tutup yürümesi için çekiştirdi. Yerinden ilk an kımıldamamıştı ama neyse ki hırsızı daha fazla yormadan adım attı. Herkes yeniden yola düşmüştü. Hırsız, Şafak'ın bir an için ona göz kırptığını gördüğünü sanmıştı ancak yine de buna emin olması zordu. Hayali bile bir an onu mutlu bir gülümsemeye sürükledi.

***

Daha önce kaldıkları dairenin içinde bulunduğu apartmanın bodrum katındalardı. Önlerinde bu apartmanın içinde hiç tahmin edemeyecekleri kadar büyük bir tahta kapı, bir zindana açılmak üzere kapalı bekliyordu. Tori de onlara katılmıştı. Hala Kaşmir ile konuşmuyordu ancak bileklerine daha da kalın sardığı derin korumalıklardan Kaşmir'e de gelir gelmez uzatmıştı. 'En azından ölmesini istemiyor' diye geçirdi aklından hırsız. Monkun hepsine daha önce de verdiği kolyeye dokundu yavaşça. Bu kez ona daha çok sahip çıkması gerekiyordu. Büyücülerin mabedine giriyorlardı.

Şafak gözlerinin hafifçe ışıklandıran mırıldanmalarını yaparken elini kapının üzerine koymuştu. Hırsız artık bunlara hayranlıkla gözlerini açarak bakmadığını fark etti. Alışması gerekiyordu. Sadece birkaç günde çok fazla şeye şahit olmuştu zaten. Bu kapıdan sonra ne odluğunu bilmiyordu ancak burayı geçerlerse, saray bahçesinin kapısına çıkacaklardı. Yani; labirente.

Hırsız, ekibin ölümcül sessizliğinin yakın zamanda dağılmasını dilerken, hepsini yaslandığı yerden incelemeye başlamıştı. Hiç hayal etmediği bir şekilde alışmıştı onlara. Onlar için kendini de tehlikeye atabilecek kadar çok şey yapabilirdi. Yine de... hırsızlar ne zaman sırtını dönmesi gerektiğini de bilirdi. O, böyle büyümüştü. İşin sonunun nereye gideceğini tahmin edemiyor olsa da, sonun güneşli olmayacağına inanıyordu.

Kapı açıldığında, hepsinin zıplamasına neden olabilecek kadar derin bir ahşap ses çıkarmıştı. Sonra yavaşça, korkutucu gıcırtılar çıkartarak geriye doğru açıldı. İçerisi bir santim önü görünmeyecek kadar zifiri karanlıktı. Kapıdan ileri adım attıklarında bir uçurumdan aşağı bile düşebilirlerdi, bunu fark edemezlerdi. Mürekkeple boyalı bir duvar gibiydi.

Şafak, arkasına dönmeden içeri girdiğinde, hepsi hazırlıksızdı. Ardından teklemeden Tori girdi. Kaşmir girdikten sonra, Alexander hareketlenmişti. Ama önce, hırsıza baktı.

- Kısa süreli bir karanlık sadece, nefesini tut, nefesin bittiğinde çıkmış olacağız güven bana. Hadi.

Monk, cesaretlendirici bir şekilde elini hırsıza uzattı. Yarısı karanlıkta kaybolmuştu. Ardından çekilmesini seyretti hırsız. Bu karanlık, onu nereye götürecekti? İçeri girerken nefesini tuttuğunu fark etti.

- Ne olursa olsun, dedi içinden... nefes alması gerektiği zaman, buradan çıkmış olacaktı.

Kapı arkalarından kapandığında, yankılanan ses, karanlık tarafından boğuldu. Zindan, yeni kurbanlarını içeri kabul etmişti...


Çöl Hırsızları (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin