60. Bölüm "İsim"

754 90 62
                                    

Aylar Önce...

Efsuncu ve monk uzun bir yolculuktan sonra Çöl Şehri'nin kuzey kısmını kaplayan dağın tepesine çıkmışlardı nihayet. Uzun zamandır dinlendikleri süre boyunca, birbirlerinden de uzak kalmışlardı. Muhtemelen bu süre içerisinde birbirlerini gören Efsuncu ve suikastçı ya da monk ve suikastçı idi. Monk, Safir'i sürekli görmesine rağmen, Tori ile hiç denk gelmemeye çalıştığından onu da görmüyordu. Aslında bu ilişkiler setinde en ortada nasıl oluyorsa, tüm huysuzluklarına, tüm sevimsizliklerine rağmen suikastçı bulunuyordu. Bu nasıl olmuştu, kimse pek anlamıyordu ama kabul etmeseler de bir şekilde onu sevdiklerini görmek zorundaydılar. Efsuncu yorgunlukla nefes bırakıp, bir yudum su içerken Alexander da ona gülümseyerek baktı.

- Biraz yaşlandın mı, bana mı öyle geliyor?

- Biraz değil, çok. Sen nasıl oluyor da hiç yorulmuyorsun, asıl onu anlamıyorum.

Alexander gülümserken omuzlarını silkti ve ellerini beline koyarak, gözlerini kısıp, yaklaştıkları dağın tünellerine giriş kapısına baktı. "Çok az kaldı, hadi" derken monk ilerlemeye başlamıştı bile ve efsuncunun gözlerini devirerek, yeniden yürümeye başlamasını görmezden gelerek, devam etti. Bu sırada konuşması da, nefesini kesmiyordu. Efsuncu, monkun çelikten yapıldığına karar kıldı.

- Söylesene rüyanda gördüğün burası mıydı?

- Kaç tane dağ tüneli biliyorsun ki zaten? Evet evet burası. En son rüyalar yüzünden bir işe yönlendirildiğimde karımı öldürmüşlerdi ama...

- Karını mı? Evli miydin, bunu hiç bilmiyordum.

- Evet, nedense herkes şaşırıyor üstelik. Kaşmir'e ilk anlattığımda bana "senin gibi despot bir adamla nasıl evlendi ki? Gerçekten melek olmalı" demişti. Haklı sayılabilir.

Monk, suikastçının her zamanki yaklaşımını tahmin edebildiği için genişçe gülümsedi. Hiçbir şeyi olduğu gibi almayı kabul etmeyen, alaycı bir ruhu olduğu kesindi. Bazen bu çok rahatlatıcıydı, bezense mücadele edilemez derecede sinirleri geren bir huy halini alabiliyordu. Monk, kolay kolay sinirlenmeyen biri olarak, Kaşmir'in yaklaşımından memnundu ama efsuncu her zaman öyle sayılmazdı.

- Ama diyordun ki, aslında son kez rüyanı takip ettiğinde başına kötü bir şey gelmiş. İstersen geri dönebiliriz?

- Yo yo, onun için demedim. Bunlar genel de mücadelesi zor şeyler oluyor ve bir şekilde ne kadar çabalasan da her zaman kazanan çıkamayabiliyorsun. Bir uyarı manasındaydı.

Monk birkaç saniye durup, efsuncunun gözlerine bakarak gülümsedi. İçinde yaşadığı uzun yılların anılarıyla dolu bir kütüphane vardı sanki. Üstelik bir sürü acının, onu yıpratmış olduğunu yeni fark etmişti. Uzun bir hayat, daha uzun bir ıstırap demekti. "Biliyor musun, biraz kendine zaman ayırmaya başlamalısın" derken, Alexander yürümeye devam etti. sonunda dağın giriş kapısına ulaştıklarında içeri girmeden kısaca bir kez daha nefeslendiler.

Bu tüneller içine zamanı hapsetmekle ünlüydüler. Yani aslında hiç değişmedikleri gibi gizemleri karanlığı içinde korurdu. Şehrin milyonlarca yılını burası tutardı. Tüm sırları ve tüm gerçekleri. Ancak her zaman görünür olmazlardı. Doğru zaman geldiğinde, efsuncular, duruma göre uyarı alırlar ve bir şekilde buraya gelerek, zamanı gelen gerçek için çabalamaları beklenirdi. Dünyanın düzen ile bağlantılı dengesini sağlamak konusunda efsuncuların çok özel yetenekleri vardı. Kural koyucu olarak bilinirlerdi. Tüm dünya stratejisi, kraliyet süreçleri, ordu amaçları ve daha birçok konuda evrenin stratejistleri olarak bilindikleri için de hepsi için çalışmak ya da onlardan birinin öğrencisi olmak özel bir amaç getirirdi.

Çöl Hırsızları (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin