5. Bölüm 'Beyaz Prens'

1.8K 195 17
                                    

Uyuya kaldığını biliyordu. Hırsız, üzerini örten kimdi göremedi, yine de hayal meyal gördüğü siluetin Tori'ye benzediğini düşündü. Çekingen ve soğuktu ama yumuşak kalpli olduğuna da emindi. Nedense onda böyle bir etki bırakmıştı. Bakışlarının sıcak olduğunu düşündü. Üstelik çok etkileyici bir gücü vardı. Şahinler kaç kişi için uçardı ki?

Kapı hızla vurulduğunda önce inat etti uyanmamak için. Ancak bu ses biraz daha yüksek hale gelince, duymazlıktan gelmek çok daha zordu. Bu yüzden kendini sakinleştiremeden fırladı ayağa. Şafak içeri girmişti. Ter içindeydi ve çantasını fırlatır fırlatmaz, cama koşmuştu. Herkes tedirgin bir şekilde ayağa kalkmıştı. Onu izlemek ve sessizce kuğu kadar akıcı hareket etmesini izlemek güzeldi yine de onun kadar heybetli bir adamın endişelenmiş olması, tedirgin edici oluyordu. Üstelik şimdiye kadarki tüm süreçlerde aralarında en sakin ve kendine güveni en çok olan oydu. Şimdi de bir şeyden korkuyor gibi değil daha çok anlamaya çalışıyor gibiydi.

 - Şehri süvariler dolaşıyor.

- Genelde bu hep olur. Dedi sakince hırsız. Aralarında ilk yorum yapan yine kendisi olmuştu. Bu tez canlılığından nefret ediyordu.

- Onlar değil. Beyazlar dolaşıyor.

Hırsız gözlerini kocaman açtı. Kaşmir 'ah harika' derken kendini sandalyeye bırakmıştı. Tori tepki vermedi, ancak düşüncelere daldığı kesindi. Beyazlar 10 kişilerdi. Özel bir ekipti. Onlarla karşılaşmayı kimse istemezdi. Üstelik şehir halkı da Beyazlar ortada dolaştığında, işlerin yolunda gitmediğini bilirdi. Hırsız, onlarla ilgili duyduğu hikayeleri düşündü. Büyücüler tarafından korunuyorlardı ancak güçlerinin benzeri olmadığından da bahsediliyordu. Sadece birinin yok ettiği ordulardan bahsedildiği olurdu şehirde. Komutanları Kans. Beyaz prens deniyordu ona. Hırsız nedenini hiç bilememişti, onu hiç görme talihsizliği olmamıştı. Fakat artık o şerefe de nail olacak kadar bela bir işe bulaşmış olduğunu anlamıştı.

Sarayın çok geniş bir şehir istihbaratı vardı. Hiç tahmin edilemeyen kişiler, farkına bile varmadan, sizin bütün aile ağacınızı öğrenebilirdi. Çok yetenekli istihbaratçıları saray için durmadan bilgi taşırdı. Onların bu takdire şayan yetenekleri ödeme olarak da elbette ki bol keseden karşılığını görürdü. Saray için bilgi değerliydi. Hem de çok.

- Şahinler ne zaman gelir Tori?

- Yarım günden fazla oldu, 1-2 saate gelmiş olurlar.

- Şehirde dolaşmanız sorun olacak gibi gözüküyor, her kimden bilgi gittiyse, artık neye benzediğinizi de biliyor olabilirler. Kaşmir, ekibi, hepsini buraya çağır olur mu? Ama dikkatli olsunlar.

- Peki bu daireyi bulamayacaklarına nasıl emin olabiliyorsun? Diye sordu tedirgin olan hırsız.

- Burası güvenli, sorun yok.

Şafak ilk kez açıklama yapmadan konuyu kapatmıştı. Her neyse nedeni, bu konuda oldukça emindi. Hırsız, dairenin içini inceledi. Burası neresi? Dedi içinden. Görünenden fazlası olabilir miydi?

Gece saatlerine kadar diğer ekip arkadaşlarından endişeyle haber toplamaya çalışan Kaşmir, hiç oturmadan, dairenin içinde bir oraya, bir buraya hareket ediyordu. O kadar korkuyor ve o kadar tedirgin oluyordu ki, hırsız bu endişeden ötürü buruk hissediyordu. Aralarındaki bağ çok özel olmalıydı. Hırsızlarda böyle şeyler olmazdı. Kimseyle iki kez çalışamazdınız bazen. Kimseye güvenemezdiniz ve kimseden yardım isteyemezdiniz. Ortak bir çıkar için harekete geçerdi loncalar. Diğer türlü, daima tek başınaydılar. Bu yüzden bu endişeyi anlamak güçtü onun için ancak birinin kendi içinde aynı şekilde tedirgin olmasını isteyebileceğini düşünmeden edemiyordu.

6 saatten fazla geçmişti...

Gecenin sessizliğinde, Tori şahinlerinin anlattıklarını düzenlerken, herkes sessizce köşesinde oturuyordu. Kaşmir ve Şafak ara ara plan yapmaya çalışıyordu ancak yine de bu oldukça kısa sürüyordu çünkü hemen kafaları dağılıyordu. Hala hiçbir şey yerli yerinde olmadığı gibi, değişen duvarlarla beraber plan tamamen farklılaşmak zorunda kalmış, bir de üzerine endişe eklenmişti; yani beyazlar.

Şehrin bütün sessizliğinde toynak sesleri sokağa girdiğinde, herkesin gözleri fal taşı gibi açıldı. Pencereye doğru yaklaşıp aşağı bakmaları birkaç saniyelerini almıştı. Hiçbir lekesi olmayan gri bir at üzerinde, kim olduğunu göremedikleri çünkü cübbesiyle tamamen başını örtmüş bir atlı geçiyordu. Beyazlardandı. At o kadar uzundu ki, bu şehirde bu atlar sadece onların olabilirdi. Üstelik atın parlaklığı da üzerinde büyü olduğunu anlatır gibi ışıl ışıldı. Kimse, hırsız kadar tedirgin görünmüyordu. Çünkü hırsız hala anlayamıyordu bu dairenin ne olduğunu. Nasıl olurda bekledikleri bu yerde, bu kadar güçlü bir istihbarat şehriyken bulunamazlardı ki? Süvarilerin bulamadıkları biri var mıydı? Şimdiye kadar duyulmamış şeydi.

Atlı apartmanın tam kapısının önünde durdu. Hırsız, soluğunu tuttuğunu fark etmişti. Gözleri kocaman açılmış, içerdekilerin tepkilerini gözlüyordu. Kaşmir, bunu fark etmiş gibi rahatlatıcı bir bakış atmıştı buz mavisi gözleriyle. Ama nasıl olduğunu açıklamadıkları sürece, burada güvende olduğuna inanası gelmiyordu bir türlü.

Süvari cübbesini açmadı ama yavaşça başını kaldırdı yukarıya doğru. Tam da oldukları cama doğru! Hırsız, kaşlarını kaldırmıştı, hala görülemez olduklarına inanıyor olmaları gerçekten gamsızlık gibi geliyordu. Binicinin gözlerinin bir an için beyaz parladığını sandı hırsız ama şu an da aşırı stresten hayal gördüğünü düşündü.

Sonra gerçekten de süvari başını indirdi ve sokakta ilerlemeye devam etti. Ya hakikaten hiçbir şey fark etmemişti. Ya da ne olup bittiğini fark ettiği için daha akıllıca bir planla buraya gelecekti. Her iki durum da korkutucu geliyordu. Beyazların bile göremediği bir dairenin içinde olmak da çok rahatlatıcı değildi hırsız için? Anlamadığı şeyler onu çok rahatsız ediyordu. Aksi gibi bu iş daha başlamadan, aslında hiçbir şeyi anlayamıyor olduğunu görmüştü.

- Biri lütfen söyleyebilir mi? Nasıl oluyor da görülemiyoruz?

- Bir monkumuz var da ondan.

Cevap veren Kaşmir'di. zaten bu ekipte konuşmaya meyilli tek kişi o gibi hissetmeye başlamıştı hırsız. Bu, onu, ona daha yakın olmaya itiyordu. Tek sebep bu değildi elbet. Gülümseme kısmını düşünmeden bu konuyu geçiştirdi.

- Monk mu? Buralar da olmadığını sanıyordum.

- Herkesin evinde dua ettiğini biliyoruz ama başka bir sürü özelliğe sahip komşu şehirleriniz olduğunu fark ettin mi?

Hırsız buna cevap vermedi. Haklı olabilirdi. Şehirden daha önce hiç dışarı çıkmamıştı. Çıkabileceğine de inanmıyordu. Babasının öğütlerinden biriydi. Başın belada bile olsa bildiğin ve her konusuna hakim olduğun bir şehirde her zaman güvende olacağının söylemişti. Adamcağız bu işlere bulaşacağımı düşünememişti muhtemelen, diye geçirdi aklından. Hırsız yeniden aşağıya baktı. Sokak boştu, herşey yolunda gözüküyordu. Monk ile korunan bir dairede olduğunu bilmek içini rahatlatmıştı aslında. Her ne kadar anlamadığı bir iş olsa da, tanrıların kutsallığı, büyüden daha güvenli hissettiriyordu. Bu işleri daha dayanılır yapıyordu. Sonra, kimsenin konuşmadığı atmosferde Tori'nin sesi duyuldu.

-Harita tamam, hadi başlayalım.

Hırsız iç çekti. Hiç vazgeçmeyecekler diye düşünürken, endişeyle saraya ve süvarilerin binasına bakıyordu.

Çöl Hırsızları (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin