32. Bölüm "Zümrüt"

989 119 42
                                    


Bölüm için Müzik Önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=kBd1UsXldfss

***

Çöl Şehri'nin kraliçesi 15 yaşında anne ve babasının öldürülmesiyle birlikte acımasız bir kraliçe olacağının işaretlerini vermeye çok önceden başlamıştı. Reşit yaşa gelene kadar onun yerine kararların verilmesini önermelerine rağmen, istememişti. Üstelik sarayın önde gelen bilginlerinin diretmesine karşılık onların canını almıştı. Bu konuda ikinci kez düşünmek gibi bir özelliği olmadığı herkes tarafından öğrenildiğinde, saray geri adım atmış, yönetimi bu kıza bırakmıştı. Kraliçe anne ve babası hakkında hiçbir şeyi bilmek istemediğini söylemiş ve kendi hayatına odaklanmayı seçmişti. Öldüklerinde 40 yaşında oldukları dışında hiçbir şey bilmiyordu. Bunun üzerinden 15 yıl geçmişti. 

Kraliçe 30 yaşındaydı. Hala genç sayılırdı ama çoğu şehrin yönetimine göre çok daha tecrübeliydi. Menekşe rengi gözleriyle ünlense de büyü ile haşır neşir olmasından sonra gümüş rengine dönen saçları da şehirde çokça konuşulurdu. Çok beğenilen bir kadındı. Neredeyse tüm şehirlerden prensler ya da krallar tarafından evlenme teklifi almıştı ancak kraliçenin kendi karanlık dünyası vardı ve bundan vazgeçmeyi hiç istemiyordu.

Büyücüleri buldurttuğunda daha henüz çok gençti. Ancak asıl olan 18 yaşına girdiğinde beyazların hizmetine verilecek olmasıydı. Haklarında pek bir şey araştırmasa da anne ve babasının onun için bıraktığı miraslardan biri de buydu. Zümrüt kolye ve onun emrindeki 10 savaşçı, kutsal güçlerle korunmuş, uzun ömür biçilmiş, bilgelikle donatılmış ve büyü ile aralarında iyi bir ilişki olabilecek şekilde büyümüşlerdi. Beyazlar, kraliçenin incileriydi. Onların başkasına geçme fikrinden hiç hoşlanmıyordu. Koruycuları, arkadaşları ve hatta aşkıydı. Kraliçe, kendini saraya hapsetmiş ve oyuncaklarını hiç bırakmayan bir kız çocuğu gibiydi. İyi bir istihbarat sistemi kurmuş; tüm loncalardan gerekenden fazla şey öğreniyordu. Onun için en önemli konu suikastçılardı. Ama hırsızlar kalabalığına karşı ayrıca öfkeliydi. Annesinin yıllar önce tanıştığı aşkının geride bıraktığı zift kokulu nefretti bunlar.

Ailesi hakkında bilmediği çok şey vardı ancak genlerinin neye sahip olduğunu öğrenmeye çalışması 19 yaşından sonra ona bahşedilen karanlığı rahatlıkla görebilme geni olmuştu. Bunun başına neden geldiğini merak ediyordu. İşte o zaman kanında neyi taşıdığını bilmek için harekete geçmişti. Annesi, kral tarafından saraya getirilmede önce suikastçılar arasında bir efsaneydi. İyi bir lider ve güçlü biri müttefikti. Babasının, yani kralın politikası ise şehrin suikastçılar tarafından korunmasına karşılık, onları birleştirici güce sahip olan liderle evlenmek olmuştu. Şans eseri bir şekilde birbirlerini sevmeyi başarmışlardı ancak annesinin büyük aşkını unutup, saray sürecine alışması da zaman almıştı. Belki de 50 yıl 100 yıl sonrasında hırsızlarla suikastçılar arasında çekişmeyi durduracak bir aşk, sarayın suikastçılara yaklaşımı yüzünden darmadağın olmuştu. Bu zamana kadar bunu kimse bilmemişti. Bu zamandan sonra ortaya çıkması için tek bir şey olabilirdi; kraliçe bunun olmayacağından çok emindi.

***

Hırsız, kapıda duran Şafak'a minnet dolu bakarken, diğer elini tutan Kaşmir'in sıcaklığına kendini teslim etti. Onu özlemişti, dokunana kadar da bu kadar farkında değildi. Etrafa yayılan alevler sayesinde çevresi sarılan Paris, öfkeyle Şafak'a bakıyordu. Kaşmir, hırsızı biraz daha uzağa çekerken, onları izlemekten kendini alamıyordu. Az önce ölmeye çok yaklaşmıştı. Başaramadığından emindi. Şimdi ne olduğunu anlaması çok uzun sürecek gibiydi. "Onların burada olmaması gerekiyordu" diye geçirdi içinden. Yüreğini sıkıştıran endişenin tüm damarlarını dondurmasını engellemeye çalışırken, onu duvara doğru itip, arkadaki alevlerden koruyan Kaşmir'e baktı. O sakin görünüyordu ama hırsız kendine hakim olamıyordu...

Çöl Hırsızları (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin