♧ Bölüm - 7 ♧

32.7K 2.4K 164
                                    


Ne yapmıştı böyle? Hayır, gerçekten yapmış olamazdı. Vurmamıştı. Hangi salak insan bir katile tokat atardı ki? Ah, tabi ki Duygu denilen böcek yapardı! Bakışlarını yere indirerek adamdan gelecek olan darbeyi bekledi. Birazdan hayata gözlerini kapatacaktı. Oysa ne hayalleri vardı... Hayallermiş! Kendi aptallığı yüzünden veda etmesi gereken hayaller!

Ölümü nasıl olacaktı acaba? Delici, kesici, vurucu... Sorsa mıydı? Ne fark edecekti ki? Gerçi eterdi. Tabanca ile vurulursa tek seferde ölebilirdi ama bir yerine bir şeyler saplarsa bu mafya adam kan kaybından öleceğinden her saniye o ağrıyı hissedecekti.

Çenesine sahip çıkamayarak "Acısız... Bir ölüm," diye mırıldandı. Aslan'ın ne düşündüğünü, yüzüne bakmadığı için göremiyordu ama onun öfkeli nefes alışverişlerini ne yazık ki fazlasıyla duyuyordu. Böyle olmazdı! Bu kadar çabuk ölümü kabul edemezdi. Daha hayatının baharında, taptaze bir genç kadın iken ölmek ona yakışmazdı. Evet, kesinlikle böyleydi. Şimdi başını kaldıracak ve karşısında ki adama meydan okuyacaktı. Savaşmadan meydanı bırakmak yoktu! Hoş ortada bir meydan var mıydı o da muamma ama... Yine de savaşacaktı.

Başını kaldırdı. Gözleri adamın ateşten bir parça olan gözleriyle buluştu. Ona yaptığının hata olduğuna dair birkaç kelime söylemeye hazırlanırken Aslan onu bedeniyle daha fazla duvara yasladı ve "Sana öyle bir ölüm tattıracağım ki... Her gün ölmek isteyeceksin," diye fısıldayarak çapkınca gülümsedi. Duygu'nun gözleri şaşkınlıktan irileşirken birkaç saniye sonra dudaklarına hırsla sahip çıkan dudaklar ile onun ne demek istediğini anlamış oldu.

Aslan'ın dudakları acımasızca dudaklarında keşfe çıkmıştı. Duygu kendini toparlamayarak çalışarak adamı kendinden uzaklaştırmaya çalıştı ama ne çare! Bu hareketi sayesinde Aslan'ın dudakları daha da acımasızlaştı. Alt dudağında hissettiği sızı ile inlemesine engel olamadı ve o an elektrik çarpmışa döndü. Adamın dili, diline temas ettiğin de bu sefer acıdan değil zevkten inledi ve daha sonra kendisine en acımasız hakaretleri söylemesine neden olacak hareketi yaptı! O da adamı öptü. İtmek için kullandığı elleri, Aslan'ın boynunu sararken, bedenleri tamamen birbirine yapışmış bir haldeydi.

Adamın sıcak ve güçlü bedenini hissetmesi tüm tüylerini ürpertmişti. Ya dudaklarında ki dudaklar? Aklı başından kaçtı kaçacaktı. O kadar güzeldi ki... Bir türlü kendini ondan kurtaramıyordu. Bu mafya görünümlü adamın nefesi nefesine işledikçe tüm bedeni yerden kesiliyordu.

En sonunda Aslan'ın kendini ayırması ile elinden sütü alınmış bir bebek gibi küskün gözlerini adamın gözlerine sabitledi. Bu kadar güzel bir şeyin bitmesi haksızlıktı! Bu yaşına kadar rahibe terasa gibi yaşaması belki de kendine yaptığı en büyük haksızlıktı!

Ellerini zorlukla adamın boynundan çekerken yeni yeni ne yaptığını anlamaya başladı. Bu adamı öpmüştü! Onun kollarında arzuyla inlemişti. Kısacası tam bir facia yaşamıştı! Hangi kurban katiline kendini teslim ederdi ki?

Konuşamadı. Aslan'ın sessizliği üzerine yüzü daha fazla kızarmaya başlarken yapabildiği tek şey koşarak odadan uzaklaşmak oldu.

Kendi odasına girdiğinde hızla kapıyı kapatarak, deli gibi atan göğsünün üzerine bıraktı ellerini. Bu nasıl bir heyecandı böyle? Tüm bedeni elektrik çarpmışa dönmüştü. Öpüşmek... Öpüşmek bu kadar güzel miydi ki? Üstelik hoşlanmadığı bir adamla... Kalbi göğsünü patlatacak gibi atıyordu.

Hata üzerine hata yapmaya devam ediyordu. Bu eve geliş amacını unutmamalıydı. Kendini çimdikleyerek, bu eve oynaşmaya gelmediğini bir kez daha hatırlattı. Amacı belliydi ve o amacı hata kabul etmezdi. Oysa en büyük hatayı az önce yaptığından bihaberdi.

*****

Üzerine siyah eşofmanı ve siyah tişörtünü giyindikten sonra odasından çıkarak yemek odasına geçti. Dudağında ki tadı unutmaya çalışarak, masaya oturdu ve önünde ki yemeklerde göz gezdirdi. Eve geldiğinde kendini çok aç hissediyordu ama tam bir saat önce tüm açlığını gidermişti... Aslında giderdiği söylenemezdi. Şu an olsa bir daha... Düşüncesinin devamını getirmeden önünde ki buz gibi suyu içti. Hata yapıyordu. O kadının bu eve ne için geldiğini biliyordu ve bildiği halde ona çekilmekten kendini alıkoyamıyordu. Oysa standartlarına dahi uymuyordu ki... Şu ana kadar kilolu bir kadını istemek şöyle dursun, beğendiği bile olmamıştı. Ama Duygu... O bal rengi gözleriyle ona baktığı ilk andan beri dikkatini çekmeyi başarmıştı. Onun saçma hareketleri bile gözünde sevimli bir hale geliyordu. Sevimli... Daha önce sözlüğünde hiç yer vermediği bir kelime! Şimdi ise Duygu sayesinde sözlüğünde yer edinmişti!

Hayatına gireli daha iki gün olmasına rağmen fazlasıyla onu benimsemiş olması garibine gidiyordu. Düşünmemek adına yemeğini yemeye çalıştı. Birkaç bir şey yemişti ki içeriye birinin girmesi ile çatalı tabağına bıraktı. Başını kaldırmadan gelenin kim olduğunu anlamıştı. Artık Duygu'nun kokusunu biliyordu. Ondan önce kokusu doluyordu odaya.

Başını tabağından kaldırarak kendisine hiç bakmayan kadına çevirdi bakışlarını. Elinde tatlı tabağını masaya bırakıyordu. Üzerinde ki elbiseyi çıkarmıştı. Fazlasıyla kapalı sayılabilecek bir kot ile uzun bir gömlek giymişti ama bu bile Aslan'ın ona arzuyla bakmasına engel olamadı.

"Duygu..." dedi. Genç kadın başını kaldırmadan sadece "Efendim, Aslan Bey," diye mırıldandı. Gülmemek için yanak kaslarıyla büyük bir savaş verdikten sonra önüne konulmuş sütlaça baktı.

"Önce sen yiyeceksin!"

Duygu bakışlarını yerden kaldırarak ona sabitlemişti. Bal rengi gözlerinde ki öfkeyi çok rahat görebiliyordu. Sabırsız bir şekilde onun sütlaçtan bir kaşık almasını beklerken genç kadın hiç beklemediği bir şey söyledi.

"Yemeyeceğim."

"Neden?" diye sordu fazlasıyla şüpheli bir sesle.

Duygu'nun yüzünde tehlikeli bir gülümseme belirdi. "Benden duymayın ama içine fare zehri koydum," diye fısıldadı bir sır verir edasıyla. Aslan gülmek ile kızmak arasında bocalarken "Seni öldürürüm," demekle yetindi ve o an genç kadının yüzünün kırmızıya kesildiğini fark etti. Büyük ihtimal bir saat önce ki olayı hatırlamıştı. Adamın hiç unutamadığı olay!

"Yemeyeceğim," dedi. Sesi titriyordu.

"Sana güvenmiyorum Duygu."

Umursamazca omuz silkmişti. "Sizin sorununuz."

"Yiyeceksin!" diyen Aslan artık öfkelenmeye başlamıştı. Kendisine itaatsizliğe alışkın değildi. Hele az önce kollarında eriyen bu kadının şimdi dik başlılığına anlam veremiyordu. Belki de onu en çok öfkelendiren şey buydu.

"Hayır, size afiyet olsun!" dedikten sonra genç kadın hızla yemek odasından çıktı. Adam ise öfkeden delirmek üzeriydi. Dik başlılık... Bunun bedenilini ödetecekti o böceğe! Kiminle dans ettiğini öğrenecekti!

-

İyi akşamlar arkadaşlar :)) Bölümü erken yayınladığım için bol bol yorum ve beğeni istiyorum :D Düşüncelerinizi benden esirgemezseniz sevinirim :D

İnstagram hesabım : dilekyelomi takiib unutmayalım :)

Son çıkan kitabım Sevdanın Küllerini eski adıyla güzelimi tüm kitapçılardan ve online kitap satan her yerden temin edebilirsiniz :) Seviliyorsunuz ♥

Ateş BöceğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin