2 yıl sonra
Aydınlık gökyüzünün ardından uçağın inişe geçmesi ile hafifçe gerilse de kendisini frenlemeyi başardı. Bunun için uzun uğraşlar vermişti ne de olsa. Artık eski Duygu değildi. Hiçbir zaman da olmayacaktı. Bunda da kararlıydı.
"İyi misin?"
Bakışlarını patronu olan adama kaydırdı. Bu adamın onun hayatına girmiş olması tamamen kaderin ona yaptığı büyük bir torpildi. Ve bu torpil için kadere fazlasıyla minnettardı.
"İyiyim Oğuz Bey."
"Hala geri dönebilirsin biliyorsun değil mi?"
Geri dönmek istemiyordu. O adamla yüzleşmek istiyordu. Aslında başta böyle bir amacı yoktu ama iş görüşmesi için Aslan'ın şirketi ile görüşeceklerini öğrendiğinde bunu fazlasıyla istemişti. Onunla tekrar karşı karşıya gelmeye ve ona mahvolmadığını göstermek istiyordu. Ve bugün burada olmasının sebebi sadece buydu.
"Hayır, o toplantıda olmak istiyorum."
"Peki," diyen adam tekrar umursamaz bir şekilde etrafıyla ilgilenmeye devam etti. Uçaktaki hostesin çıkış anonsuyla birlikte dışarı doğru çıkarlarken Duygu özlediği havayı solumasıyla gözlerini kısa bir an kapatarak bu anın tadını çıkardı. Hayallerinin şehriydi İstanbul. Bu uğurda herkesi sildiği şehirdi. Şimdi ise yıllardır hayallerindeki şehirden uzakta yaşıyordu. Koskoca iki yıl olmuştu. Bu iki yılda her şey fazlasıyla değişmişti. Hem de çok fazla.
Onları karşılamaya gelen arabanın arka koltuğuna bindiklerinde Oğuz düşünceli bir şekilde elindeki telefondan dosyaların bir örneğini inceliyordu. Duygu bir yıldır bu adamın asistanlığını yapıyordu. Ne yemek sevdiğinden tut, bir bakışıyla ne demek istediğini anlayabiliyordu. Ve bu işte iyi olduğu için Oğuz da onu yanında tutuyordu. Aslında bu işe ilk girdiğinde sadece resepsiyon görevlisiydi. Sonra bir gün herkesin önünde Oğuz hata yapan asistanını işinden kovdu. O günü hatırladıkça korku ve gülme arasında gidip geliyordu Duygu. Çünkü o gün Duygu'nun kurtuluş günüydü. Oğuz zıvanadan çıkmış bir halde şirketin koridorunda bağırıp dururken, bakışları Duygu ile kesişmişti ve bir an bile tereddüt etmeden ona dönerek "Bundan sonra benim asistanımsın, tek bir hatanda mahvederim seni," demişti. Her şey böyle başlamıştı. Doğrusu Duygu hata yapmamak için elinden geleni yapsa da yapısı gereği fazlasıyla hatalar yapmıştı. Birçok kez Oğuz'un öfkeli bakış ve sözlerine maruz kalsa da pes etmemiş, hep yeniden denemişti. Şimdi ise aralarındaki uyum harikaydı. Son birkaç ayda patron asistan durumundan iki arkadaşa dönüştüklerinin de farkındaydı Duygu. Ona bu yüzden geçen hafta Aslan olayını anlatmıştı. Zira toplantı da bu durumun ortaya çıkma ihtimali vardı ve Oğuz bu durumu o zaman öğrenseydi her şey daha berbat olurdu. Ve bunu göze almak istemiyordu genç kadın. Hayatında ilk defa bir şeyler böyle düzgün giderken onu mahvetmeye hiç gönüllü değildi.
Arabanın şık bir otelin önünde durması ile indiler. Valizlerini alan görevliler onları içeriye doğru takip ederken, resepsiyondan kalacakları odaların kartlarını almışlardı. Görevliyle birlikte asansöre bindiklerinde Oğuz'un her zaman donuk olan yeşillerinde bugün düşünceli bir ifade vardı. Duygu normalde çok takılmazdı ama bugün o bakışlar onu rahatsız etmişti.
"İyi misiniz?"
Oğuz'un yeşilleri onu buldu. İfadesiz birkaç saniye bakındıktan sonra sadece bir "Evet," çıktı dudaklarından. Takılmadı genç kadın. O böyle bir adamdı. İş konusunda fazlasıyla cüretkâr ve hırslıyken başka zaman fazlasıyla içine kapanık bir adamdı.
Yan yana iki odanın önüne geldiklerinde "Bir saat sonra aşağıda görüşürüz Oğuz Bey," dedi.
"Hayır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Böceği
Humor"Biliyorsun," dedi genç kız gözleri korkudan yuvalarından fırlarken. Adamın yüzünde tehlikeli bir gülümseme oluşmuştu. Bu gülümseme ile genç kız cevabını almıştı. Dağınık saçlarını yüzünden çekerek siyahlar içinde ki adama korkuyla bakmaya devam ett...