Elleri arkasında, çalışma odasının camından boğaz manzarasını izliyordu. Hava fazlasıyla pusluydu. Sanki yüreğindeki acıyı havada hissetmiş gibiydi. Üç gündür nefes alamadığını hissediyordu. Üç gündür kendini berbat hissediyordu. İlk defa yaşama nedenini sorgular olmuştu. Hayatının hiçbir zamanında kendini bu kadar zayıf ve basiretsiz hissetmemişti.
"Aslan..." diyen içeriye kapıyı çalmadan giren Demir'e doğru çevirdi yönünü. Öfkeli ve kötü görünüyordu.
"Ne oldu?"
"Duygu'yu... Onu kaçırdılar."
Doğru değildi duydukları. Aklının ona oyunuydu. Kesinlikle doğru değildi. Onu tüm bu karmaşanın içinden kurtarmak için elinden geleni yaptığını sanmıştı. Onu kendinden uzaklaştırdığı zaman zarar görmeyeceğine inanmıştı. Bunu tüm yüreğiyle kabullenmişti. Kahretsin. Tam bir korkak gibi davranmıştı. Sevdiği kadına sahip çıkamamıştı. Böyle olmamalıydı. Hiçbir şey bu şekilde olmamalıydı.
"Polise haber verdim. Tehdit ettiklerine dair bilgi de verdim. Onlardan öğrendiğim kadarıyla etrafta bir güvenlik kamerası yokmuş."
Aslan sesini çıkarmadan karşısındaki adamı dinliyordu. Demir onun yapması gereken şeyleri yapıyor, Aslan ise basiretsiz bir adam olarak öylece duruyordu.
"Bir sorun daha var..." dedi Demir keyifsiz bir sesle.
"Ne?" diye umursamaz bir ifadeyle sordu. Daha ne olabilirdi ki? Sevdiği kadına bile sahip çıkamamıştı. Zaten onun için en büyük olan sorun buydu. Daha büyüğü de yoktu.
"Emre geliyor."
"Emre?"
"Duygu'nun ağabeyisi. En son onunla konuşmuş Duygu ve o tekrar ona ulaşamayınca şirkete ulaşmış. Ben görüştüm ve şimdi yolda buraya gelecek."
Umursamazca omuz silkti. Ne o adam ne de Duygu'nun ailesi umurunda değildi. Onlar da en az Aslan kadar suçluydular. Gelip ona hiçbir şeyin hesabını soramazlardı. Sormaya hakları yoktu. Onlar Duygu'yu hiçbir zaman istememiş ve kabullenmemişti. Aslan ise onu her haliyle kabullenmiş ve ona âşık olmuştu. Onu tüm yüreğiyle sevmişti. Sevdiği için de delicesine korkmuştu. Ona bir zarar gelmesindense ondan ayrı olmayı ve nefret edilmeyi göze almıştı. Becerememişti işte.
"Neden gönderdin onu?"
Demir'in sesindeki acıyı fark etti. Duygu şu an fazlasıyla tehlikeli adamların elindeydi. Yaşıyor muydu o bile muammaydı. Bu ihtimal ile zorlukla yutkundu. Boğazı kupkuru olmuştu. Böyle bir ihtimali düşünmek bile istemiyordu. Duygu olmadan bir hayat onun için boşluktan ibaret olacaktı. Onun için her şeyi yapabilirdi. Her şeyi.
"Babam demişti ki... Sevdiğin kadının senin yüzünden acı çekmesini istemiyorsan onu hayatından uzaklaştır ki acı sebebi sen olma demişti. Fakat yeterli olmadı. Geriye diğer ihtimal kaldı."
"Diğer ihtimal ne?"
"Sevdiğim kadını korumayı beceremediysem onun yerine gönüllü ölmeyi de kabullenmem gerekir."
"Saçmalıyorsun."
"Benim yüzümden tehlikeli adamların elinde."
"Sen bunun olmaması için elinden geleni yaptın."
"Hayır!" diye öfkeyle bağırdı Aslan. Tüm her şey onun suçuydu. "Onu o masum hayatından alıp kendi karanlık hayatıma hapsettim. Her şey benim suçum. Eğer onu kendi hayatında bıraksaydım bunların hiçbiri olmayacaktı. O şu an tehlike de olmayacaktı."
Demir sessiz kaldı. Ne derse desin Aslan'ın düşüncelerini değiştiremeyeceğini anlamış gibi bir ifadesi vardı. Onun bu sessizliği Aslan'ın da işine gelmişti. Tekrar bakışlarını odasının penceresinden görünen manzaraya odaklamaya çalıştı ama gördüğü tek şey Duygu'nun yüzüydü. Onun korkuyla irileşen bal rengi gözleriydi. Elleri iki yanında yumruk halini alırken ne pahasına olursa olsun onun yaşaması için elinden geleni yapacaktı.
*****
Boğazı çok yanıyordu. Tüm bedeninde nedensiz bir ağırlık hissediyordu. Gözlerini açmak istiyordu ama bir türlü gözlerini açabilecek gücü kendinde bulamıyordu. Ne olduğunu bir türlü anlayamıyordu. En son otelden çıkmıştı... Emre ile konuşmuştu. İzmir'e gidecekti... Her şey kafasında acı bir şekilde anlam bulurken zorlukla yanan gözlerini açabildi. Karanlık ve pis bir odadaydı. İlk düşündüğü buydu. Koku iğrençti. İçeride karanlığın kendine has ışığı vardı. Korkmamak için bariz bir şekilde yutkundu. Ellerini ve kollarını hareket ettirdi. Sağlamdı ve bağlı değildi. En azından bunun için şükretmesi gerekirdi. Akmak için zorlayan gözyaşları gözlerini yakıyordu artık. "Sakin kalmalıyım..." diye fısıldadı. Uzanmış olduğu sert ve soğuk zeminden sendeleyerek de olsa ayağa kalkmayı başardı. Kendini kaybolmuş gibi hissediyordu ama ne yazık ki kaybolmamıştı. Kaybolmak şu an içinde bulunduğu bu durum için fazlasıyla iyimser kalırdı. Fakat Duygu'nun hayatında iyiliğe pek yer yoktu.
"Sonunda uyanabildin..." diyen bir ses içinde bulunduğu tüm odada yankılanmıştı. Karanlığa gözleri git gide alışmaya çalışırken sesin ne taraftan geldiğini görmeye çalıştı ama hiçbir şey göremiyordu.
"Boşuna uğraşma... Ben seni görebiliyorum ama sen sadece beni duyabilirsin."
Derin bir nefes aldı. Güçlü durması gerektiğini bir kez daha hatırlattı kendine. Bu adamlar kimdi neydi bilmiyordu ama böyle adamlarla işi olmayacağından emindi. Bu sebepten bu konuyu bir an önce halletmesi gerekti.
"Benden ne istiyorsunuz?"
"Senden bir şey istemiyoruz."
"Neden kaçırdınız o zaman beni?" diye hafif öfkeli bir şekilde bağırdı. Sakin kalamıyordu adamın alaycı cevapları karşısında.
"Bizim istediğimiz Aslan da."
"Gidin o halde onu kaçırın. Benim ne alakam var?"
Adam alay dolu bir kahkaha atmıştı.
"Doğrusu Aslan'ın senin gibi bir kadında ne bulduğunu ilk başta anlayamamıştım ama şu an bunun bu komik halinle alakalı olabileceğini düşünüyorum. Komik bir kadın bizim karanlığımıza iyi gelebilir."
"Karanlığınızda boğulun inşallah."
"Ah küçük kız ağzına böyle laflar hiç yakışmıyor."
Sakin kalmalıydı. Bu adam onunla dalga geçiyordu ve Duygu ise ona yardımcı oluyor gibiydi sözleriyle. Şimdi buradan gitmek istediğini söyleyecekti. Her şey bu kadar basitti.
"Buradan gitmek istiyorum."
"Gideceksin."
"Hemen şimdi!"
"Gideceksin tatlı kız... Ama bu Aslan'a bağlı... Ya bize istediğimiz şeyi verip seni alıp gidecek ya da biz seni istemeyerekte olsa ölüme uğurlayacağız."
İrkildi. Korku hızla tüm bedenini ele geçirirken, gözyaşları yanaklarından hızlı bir şekilde kaymaya başladı.
"O beni... Kurtarmaz," diye yutkundu zorlukla.
"O halde sadece diğer seçenek kalıyor..."
"Ama..." dedi ama bir hıçkırık sözlerini kesti. "Ben daha bu hayatta güzel hiçbir şey yaşamadım ki..."
-
Merhaba arkadaşlar. Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum, keyifli okumalar...
İnstagram hesabım : dilektaygun
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Böceği
Comédie"Biliyorsun," dedi genç kız gözleri korkudan yuvalarından fırlarken. Adamın yüzünde tehlikeli bir gülümseme oluşmuştu. Bu gülümseme ile genç kız cevabını almıştı. Dağınık saçlarını yüzünden çekerek siyahlar içinde ki adama korkuyla bakmaya devam ett...