♧ FİNAL ♧

34K 1.5K 120
                                    

Hayatının hiçbir döneminde beyazın bu kadar büyüleyici bir rengi olduğunu hiç düşünmemişti. Ya da beyazın bir insana bu kadar yakışacağı hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu. O hep düz bir adam olmayı tercih etmişti. Dümdüz. Başkalarını düşünmemek her zaman işine gelmişti. Hep kendi istekleri ve kendi düşünceleri ile hayatını yaşardı. Ta ki Duygu'ya kadar... Onun bal rengi gözleriyle ilk defa kuşatıldığı an da anlamıştı. Farklı bir şeyler olacaktı. Kendisi kaybedecek kadar farklı... Bu durumdan rahatsız mıydı? Asla. Bu durum onu aksine fazlasıyla mutlu ediyordu. Kendini yeniden yaşıyormuş gibi hissediyordu. Zira Duygu hayatına girmeden önce çok uzun süredir yaşama dair pek umudu kalmamıştı.

Aşkın kitaplarda ve şarkılar da her zaman abartıldığını düşünmüştü. Hiçbir insanın böyle duygular hissetmesinin mümkün olmadığını düşünmüştü. Ona göre insanlar yaşamak adına böyle saçma bir oyuna giriyorlardı. Aşıkmış gibi... Seviyormuş gibi... Aslan böyle oyunlara gelmezdi. Böyle oyunlara da ihtiyacı yoktu. Hayatında kimseyi sevmiyordu. Bu yüzden kimseye de hayatında yer vermeyi düşünmüyordu. Lakin melek yüzlü bir güzel hayatına girdiğinde tüm bildiklerini sorgulamasına neden olmuştu. Onun çekingen ifadeyle kendisine bakan gözleri, hemen ısınan teni ve utangaçlıkla titremesi... Hepsi o kadar gerçekti ki... Aslan bu gerçekliğe kayıtsız kalamamıştı.

Onu çok üzmüştü. Hak etmeyeceği şeyler yaşamasına neden olmuştu. Bunu hiç istememişti. Duygu'nun kendisi yüzünden acı çekmesini hiçbir zaman istememişti. Bunu engellemeye çalışmıştı. Bunu yaparken her şeyi biraz daha eline yüzüne buruşturmuştu farkındaydı ama elinden gelenin en iyisi yapmıştı. O hayatının hiçbir döneminde sevgi denilen kelimenin ne anlamlar içerdiğini tam olarak öğrenememişti ki... Bu hayatta sevdiği iki insan da gözünün önünde öldürülmüştü. Böyle bir haldeyken nasıl gerçek sevginin varlığına inanabilirdi ki? Kaldı ki sevgiye dair kalbinde hiçbir bilgi yokken.

Duygu'dan uzak durmaya çalışmıştı. Onu gerçekten hayatından çıkarmaya uğraşmıştı. Her gün onu severek uyanarak her akşam onun hayaliyle uyurken bile bunu yapmayı becerebilmişti. Kendini hep senden uzakta daha mutlu ve daha güvende diye kandırmıştı. Bunu elinden geldiğince yapmaya çalışmıştı. Sonra o başka bir adamla karşısına çıktığında öyle öfkelenmişti ki... Canı öyle yanmıştı ki... Her şeyi parçalamak, yok etmek istemişti. Kabullenememişti bunu. Duygu onundu. Artık emindi onu kimseye veremezdi. Tüm yaptıklarına rağmen yine de onu bırakamazdı. Seviyordu. Çok seviyordu. Yüreği sanki kor ateşler içindeydi. Nefes almaya bile gücü yetmiyordu onun aşkının ezici ağırlığında.

"Çok mu çirkin olmuşum?"

Bir anda kendine geldi. Kendisine titrek bir sesle soru soran gelinine baktı. Gözleri dolmak üzereydi. Çekingen bir şekilde ona bakıyordu. Beğenilmediğini düşünüyordu. Bu düşünce ile kahkaha atmasına engel olamadı. O an Duygu'nun kaşlarının çatıldığını gördü. Bunu bir hakaret olarak algıladığı fazlasıyla açıktı. Acele etmeden yavaş adımlarla aralarında ki mesafeyi kapattı. Ona eziyet ediyordu, farkındaydı ama o bunu hak etmişti. Bir kerecik olsun gözlerinin içine baksa, onu nasıl güzel bulduğunu ve onun için eriyip bittiğini fark edecekti.

Aralarında ki tüm mesafeyi kapattıktan sonra onu baştan aşağıya süzdü. Ne kadar mükemmel göründüğünü bir kez daha anladı. Duygu onun her şeyiydi. Bembeyaz gelinliği ile mükemmelliğin şekil bulmuş haliydi.

"Kendinin hiç farkında değilsin değil mi?"

Duygu'nun kaşları daha fazla çatılmıştı. Aslan bir kez daha gülümsedi.

"Çatma kaşlarını. Muhteşem görünüyorsun."

"Yalan söylüyorsun."

"Hayır," diyerek onu belinden yakaladığı gibi kendine doğru çekti. Nefesleri birbirlerinin yüzünü yalarken onu öpmemek için kendisiyle büyük bir savaş veriyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 21, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ateş BöceğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin