Karanlık gökyüzünden saatlerce gözlerini ayıramıyordu. Bu gece yıldızlar da yoktu. Fazlasıyla karanlıktı. Tıpkı kendi kalbi gibi...
"Ne düşünüyorsun saatlerdir?" diye sordu Demir fazlasıyla sabırsız bir sesle.
"O gazeteciyi buraya çağır. Röportaj vereceğim."
"Hangi gazeteci?"
"Duygu..."
Birkaç dakika boyunca Demir bir şey söylemedi. Aslan'ın kızgınlıkla aldığı bu kararı biraz daha düşünmesini ister gibi sustu.
"Anladın mı Demir?"
"Neden?"
"Sana dediğimi yap. Sorgulama bu konuyu. Ve röportaj da sadece Duygu olacak başka kimseyi istemiyorum."
"Peki."
Demir daha fazla uzatmadan odadan çıktığında, Aslan da kendi yalnızlığı ile baş başa kalmıştı. Hayatının son yıllarında geçmişini unutmakla savaşmış, bunu başarmışta sayılabilirdi. Tabi bunda Defne'nin de katkısı büyüktü. Onun sayesinde geçmişinde ki çoğu kötü anıdan kurtulabilmişti. Sonra da ona âşık olmuştu. Defne gibi bir kadın onun için güvenli bir liman, zeki bir kadın, sığınaktı. Kısacası Aslan'ın ihtiyacı olan her şey onda vardı. Onun yanında kendini iyi hissediyordu. Yalnızlığını unutuyor, geçmişin hayaletlerinden kurtulabiliyordu.
Aslan babası gibi değildi. Duygu'nun düşündüğü gibi karanlık hiçbir işle ilgisi yoktu. Aksine babasının zamanında girmiş olduğu karanlıktan kurtulabilmek için çok çabalamıştı. O karanlık babasını ve annesini almıştı ondan. Geçmişi hatırlamak, yüreğinin acıyla burkulmasına neden oldu. Acı hala ilk gün ki gibi taze ve can alıcıydı. Acıyordu işte. Hem de çok. Gözünden bir damla yaş yanağından süzülürken, daha fazlasını akıtmamak için direndi. Annesi gittikten sonra gözyaşını silebilecek hiçbir kadın bulamamıştı ta ki Defne'ye kadar. Şimdi Defne de yoktu. Bir daha olmayacaktı da. Duygu... O ateş gibiydi. Aslan'ı kül eden, mahveden bir şeydi. Ne olduğunu Aslan da anlayamamıştı lakin tek anlayabildiği Duygu'nun ona zarar vermeye başlamış olmasıydı.
Bu işe bir son vermeliydi. Daha fazla uzaması yıllardır kurmaya çalıştığı hayatın mahvolacağı anlamına geliyordu ve buna asla izin veremezdi.
*****
Şaşkınlık, korku ve heyecan... En çok hangisinin baskın olduğunu anlayamıyordu. Hepsini birden yaşıyordu. Kendine güç vermek istercesine derin bir nefes aldı.
"Tek girme içeri istersen bende geleyim."
Alp'in endişeli yüz ifadesini gördüğünde zorlukla gülümsedi. "Sorun yok, bir şey olmayacak. Zaten sen burada beni bekliyor olacaksın. Bende röportajı yapıp geleceğim."
"Neden seninle tek görüşmek istedi ki?"
Bilmiyordu. En çokta bunu merak ediyordu ya Duygu da. Sabah Demir onu aradığından beri aklına takılan tek şey buydu. Aslan ile neden yalnız görüşmek zorunda olduğuydu. Fakat itiraz edebilecek durumda değildi. Artık bu konu kapansın istiyordu. Hayatına onsuz devam edebilmek istiyordu.
"Bilmiyorum."
"Mert Bey bu durumdan hoşlanmayabilir. Üstelik onu bilgilendirmedikte..."
Duygu'nun kaşları kızgınlıkla çatıldı. "Yaptığımız her araştırmayı onun onayına mı sunacağız? Onu ilgilendiren bir durum yok şu an ve sakın ağzından kaçırmak gibi bir şeye kalkışma. Beni burada bekle, gidiyorum."
Alp'in bir şey söylemesine fırsat vermeden arabadan indi. İlk geldiği gün ki gibi yine korumalar evin önündeydi. Bu sefer ona hiçbir şey söylemeden direk kapıyı açmışlar ve içeri girmesi için yol vermişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Böceği
Humor"Biliyorsun," dedi genç kız gözleri korkudan yuvalarından fırlarken. Adamın yüzünde tehlikeli bir gülümseme oluşmuştu. Bu gülümseme ile genç kız cevabını almıştı. Dağınık saçlarını yüzünden çekerek siyahlar içinde ki adama korkuyla bakmaya devam ett...