♧ Bölüm - 2 ♧

41.1K 2.6K 138
                                    

Bedeni, elleri kısacası vücudundaki her hücre heyecandan titrerken geri adım atmamak için kendisiyle hatırı sayılır bir savaş içindeydi. Yapmalıydı bunu. Bir asalak gibi yaşamaktan sıkılmıştı ve bunun gerektirdiği ne varsa onu yapacaktı.

Devasa boyutlardaki duvarları görünce ilk başta ürkmüştü ama duvarlara inat daha insancıl duran korumalar ile derin bir nefes aldı.

"Şey... Merhaba."

Kapının tam önünde duran kendisinin iki katı boyutunda ki siyah gözlüklü ve kel olan korumaya yaptığı bu saçma başlangıçtan sonra ondan bir cevap bekledi ama adam adeta bir heykel kadar sessiz ve hareketsizdi. Pes etmedi.

"Ben gazetede ki iş görüşmesi için gelmiştim."

Sonunda heykel de birkaç insancıl davranış oluşmuştu. Yakasında ki mikrofona bir şeyler söyledikten sonra kapı açılmıştı. O kadar sessiz konuşmuştu ki Duygu duymakta sıkıntı çekmişti.

"Geçin," diyen adamın sesi de fazlasıyla düzdü. Sanki bir robotla konuşmuş hissi veriyordu insanda. Duydu kendini planına odaklamaya çalışarak içeri girdi. Heyecanı bir kat daha artarken karşısında uzayıp giden yeşillik ile ağzı beş karış açık kaldı. Cennetten bir köşede gibiydi sanki. Her taraf yemyeşildi ve bu yeşilliğin içinde bembeyaz eski model üç katlı bir köşk duruyordu. Manzara sanki bir tablodan fırlama gibiydi. Saatlerce burada durup sıkılmadan izleyebilirdi. Her şey fazlasıyla mükemmel duruyordu. Bu mükemmellik içerisinde sırıtan tek şeyin kendisinin olduğu gerçeğini ise fark etmesi çok zamanını almadı.

"Genç Hanım," diyen sesle korkuyla irkildi. Hızla arkasını döndüğünde orta yaşlarda bir adamın kendisine meraklı gözlerle baktığını gördü.

"Ben..." derken sesinin titremesine lanetler yağdırıyordu. "İş görüşmesi için geldim."

"Hizmetçilik için," dediğinde adam hızla başını salladı.

"Gel bakalım... Ben bu evin aşçısıyım. Evin hizmetinden sorumlu olan da benim hanım... İyi bir kıza benziyorsun sen, bizim hanımda onay verirse, Aslan Bey ile görüşeceksin. İnşallah işe girersin."

Karşısında ki adamın sevecenliği karşısında gülümsemekten kendini alıkoyamadı. Sıcakkanlı insanları severdi. Ama şu an daha önemli bir görevi vardı. Kendini bu işe aldırması gerekti. Aslan Bey'in karşısına çıktığında kesinlikle bu işe alınmayacağı gibi geçmişi araştırılacaktı ve belki de canından olacaktı. Bu düşünce ile korkuyla karşısında ki adama baktı. Ağlamalık bir ses tonuyla "Aslında ben ev işlerinden anlamam hiç... Bey'in karşısına çıktığımda beni işe almaz. Kimsesizim. İşe giremezsem gidecek bir yerim yok."

Adamın gözlerinin dolduğunu görünce doğru yolda olduğunu anladı ve elleriyle yüzünü kapatarak burnunu çekip, ağlıyormuş gibi sesler çıkarmaya başladı. Yalandan çarpılacağına emindi ama başka çaresi yoktu.

Omzunda hissettiği el ile hafifçe iç çekti. Berbat bir oyuncuydu ama bu yaşlı adamın kalbi güzeldi.

"Ağlama yavrum... Bizim hanım sana öğretir ev işlerini. Aslan Bey'e de bizim memleketten yakınımız deriz, işe aldırırız seni."

Ellerini yüzünden çekmeden "Gerçekten mi?" diye sordu.

"Gerçekten yavrum," dediğinde adam ellerini yüzünden çekerek hızla sarıldı. Tonton yanaklarına öpücükler bırakırken "Pişman olmayacaksınız," dedi fazlasıyla neşeli çıkan bir ses tonuyla. Oynayacağı tüm oyunları unutmuş bir haldeydi bu sözü verirken.

"Öncelikle bana Hüseyin amca diyeceksin. Şimdi hadi gel de seni gönlümün sultanıyla tanıştırayım."

Hızla başını sallarken bir anda Hüseyin olduğu yerde durarak inceler bakışlarla kıza baktı. Duygu bu bakışlar karşısında bir an korksa da olabildiğince sevimli bir gülümseme ile "Bir şey mi oldu Hüseyin amca?" diye sordu.

Ateş BöceğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin