♧ Bölüm - 27 ♧

23K 1.6K 58
                                    

Bir ay geçmişti. Ailesini arkasında bırakıp kendi yaşamına alışmaya çalıştığı bir ay... Aslan ona elinden gelen yardımı fazlasıyla yapıyordu ama Duygu bazen çok zorlanıyordu. Mesela haftaya olacak olan düğünü için fazlasıyla kötü hissediyordu kendini. Çok büyük bir şey olmayacaktı ama ailesinin yanında olmasını gerçekten isterdi. Bunu gerçekten istiyordu.

"Ne düşünüyorsun?" diye soran Aslan ile düşüncelerinden sıyrıldı ve hemen yanı başında oturan adama çevirdi bakışlarını. Onun televizyondaki maça odaklandığını sanıyordu ama görünen o ki yanılmıştı.

"Hiç..." dedi fakat bu cevabın Aslan için yeterli gelmeyeceğini anlaması gerekirdi. Öyle de olmuştu. Aslan onu kısa bir an gözlerini kısarak süzdükten sonra hiçbir şey söylemeden bir anda kucağına doğru çekti. Ata biner gibi bacaklarının üzerine oturttuğunda "Bana yalan söylememelisin. Bunu daha önce konuşmuştuk diye hatırlıyorum," dedi ve daha sonra Duygu'nun itiraz cümlelerini yok sayarak büyük bir açlıkla dudaklarını kendi dudaklarının esareti altına aldı.

Duygu bunu seviyordu. Dudaklarının onun dudakları tarafından sömürülmesini ve dilinin diliyle yaptığı o arzu oyununu... Gerçi Aslan ile ilgili sevmediği hiçbir şey yoktu. Aslan onun hayatının dönüm noktasıydı.

Nefes nefese bir halde birbirlerinden ayrıldıklarında Duygu nefesini toparlayabilmek adına birkaç saniye tanıdı kendine. Aslan ise gayet rahat bir tavırla onu süzüyordu. Sanki az önce ki arzulu öpüşmeyi onunla gerçekleştirmemiş gibiydi. Bazen duygularını saklamakta o kadar ustalaşıyordu ki işte o anlarda Duygu kendini fazlasıyla ona yabancı hissediyordu. İşte bu anda o anlardan biriydi.

"Nasıl başarıyorsun bunu?" diye sormaktan kendini alıkoyamadı.

"Neyi?" diye soran Aslan onun ne demek istediğini anlasa da anlamıyormuş gibi yapmayı tercih ediyordu. Madem o oyun oynamak istiyordu. Duygu da bu oyunu oynayacaktı.

"Bu kadar soğuk ve umursamaz durmayı... Az önce beni tüm arzusuyla öpen sen değilmişsin gibi," dedikten sonra hafifçe kıpırdandı. O an Aslan'ın çehresindeki kasılmayı görmüştü. Memnuniyetle dudakları kıvrılırken, hafifçe gülümsedi.

"Ateşle oynuyorsun.

"Buradaki ateş sen mi oluyorsun?"

Aslan neşeli bir kahkaha attı. "Güzelim ben tehlikeli bir adamım."

"Hiç inandırıcı değilsin."

"Sende haklısın..." diyen Aslan'ın gözleri koyulaşmıştı. Duygu içinin ürpermesine engel olamadı. Belki de bu oyun sandığı kadar eğlenceli değildi. Hatta belki de şu an uyumaları ikisi içinde en doğrusuydu. Evet, kesinlikle öyleydi. Bal rengi gözleri tutku ve korkuyla irileşirken kendini zorlukla onun kucağından kaldırmaya çalıştı ama Aslan'ın belini saran baskıcı elleri ona izin vermedi.

"Hayatıma girdin gireli sana dokunmadığım göz önüne alınırsa gerçekten tehlikeli bir adam değilim ama bu git gide daha zor bir hal alıyor benim için... Düğünümüze bir hafta kalmışken..." dedi ama Duygu hemen elleriyle onun ağzını kapadı.

"Hayır, Aslan düğünden önce olmaz!"

Aslan bir kez daha kahkaha atarken onun ağzını kapatan eline, Duygu'nun gözlerini kapatmasına neden olacak bir öpücük bıraktı.

"Duygu senin için delirdiğimin farkındasındır umarım."

Farkındaydı. Yanakları kıpkırmızı olurken başı önüne düştü. Çekingen gülümsemesi dudaklarında yer edindi. Ellerini nereye koyacağını bilemez bir halde öylece onun kucağında oturmaya devam etti. Aslan da onun ellerini nereye koyacağını bulamadığını anlamış gibi iki elini de alarak boynuna sardı.

Ateş BöceğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin