-Mış Gibi

7K 342 431
                                    

Nouvelle Vague - In A Manner Of Speaking

-Anlamadım?

-Gidiyorum. Yani gitmem gerek.

-Yine mi Defne? O kadar mı sıkıldın benden?

-Seninle ne alakası var sevgilim?

Sinirle yataktan kalkıp odanın içinde turlarken "Ben burada neler düşüneyim, Defne hanım neler desin." diye söyleniyordu. Bir anda bana döndü.

-Ne sıkıntı? Yani neyi yanlış yaptım? Bu sefer söz falan da yok ortada.

Sinirle bir nefes alırken ağzımı açmama fırsat vermeden tekrar konuşmaya başladı.

-Hayır yani ayrıl madem. Ne demek gidiyorum?

Yanına gidip yüzüne ellerimi koydum ve gözlerinin içine baktım. Başparmağımla sakallarını okşarken dolu gözleriyle bana baktı. Dudaklarına küçük bir öpücük koyup geri çekildiğimde bakışları değişmemiş hala aynı bakıyordu.

-Sevgilim niye ayrılayım senden? Senden gitmiyorum ki.

Bakışları biraz rahatlamış olsa da endişeliydi. Elimi kalbinin üstüne koydum.

-Buradayım ben, burada da olacağım. Ama bir süreliğine Paris'e gitmem gerekiyor.

-Paris mi? Nasıl yani? Neden?

Elinden tutup yatağa oturttuktan sonra yanına oturup ellerini tuttum. Her şeyi anlattım bir bir. Murat beyin teklifini, şirket için ne kadar önemli olduğunu, kabul etmek zorunda olduğumu; her şeyi. Durdu bir süre. Gözlerini ellerimize sabitledi ve durdu. Nefesini yüzüme verirken "Süre?" dedi.

-Bir ay.

-Bir ay. Bir ay. Anladım. Ne zaman gidiyorsun?

-İki hafta sonra.

-İki hafta mı?!

Sesinin yükselmesiyle ellerini ellerimden kurtarması bir olmuştu. Sakallarını sinirle sıvazlarken "Ne zaman aldınız kararı?" dedi. Gözlerimi kaçırırken sessizce "Bir hafta oldu." dedim. Kafasını sallayıp eğerken eliyle ensesini ovuyordu. Ensesinden sakallarına giden eli bir süre de orada oyalandıktan sonra yatağa düştü. Derin bir nefes alıp başını yavaşça kaldırarak yüzüme baktığında gülümsüyor olması beni oldukça şaşırtırken belime sarılan kollarıyla kendine çekti beni. Başını boynuma gömerken kokumu çekti içine. Dudaklarını köprücük kemiğimde hissettiğimde saçlarına daldırdım ellerimi. Yavaşça yatağa yatırıp yüzüme düşen saçlarımı arkaya attı. Vücutlarımız birbirine dönük nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Parmağının tersiyle yüzümü severken "Kalan iki haftayı kavgayla geçirmek istemiyorum." dedi. Başımı ona doğru sürükleyip dudaklarını bulurken "Seni çok seviyorum." dedim. Kolları belimi daha da sararken "Ben de seni Defnem, ben de seni çok seviyorum." dedi. Bir süre daha ılık nefesi boynumu yalayarak havaya karıştı. Ellerim durmadan saçlarını severken ara ara saçlarına küçük öpücükler konduruyordum. Başını boynumdan ayırıp kendi yastığına koyarken boğazını temizledi.

-Murat beyle mi gideceksiniz?

-Plan o yönde. Serkan'ın da katılması gerekecek tabi zaman zaman. Ama iki ortak da şirketi bırakamayacağı için o dönecek tahminen.

-O zaman... Serkan geldiğinde de Murat bey mi dönecek?

-Bilmem. Yani onların ne yapacağı hakkında pek fikrim yok.

-Peki sen? Yani gelecek misin arada hiç? Yoksa bir ay unut beni mi diyorsun?

-Öyle bir şey yaparsan oyarım seni diyorum. Ne demek bir ay unut beni? Görmeyince unutuluyor muyum öyle?

Aşk RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin