Başka

4.5K 305 472
                                    

Koop - Koop Island Blues

Uzun zaman olmuştu böyle enerjik uyanmadığım. Ve Ömer'den önce uyanmamıştım ne zamandır. Hep erkenden kalkıp kahvaltımı hazırlıyordu sevgilim. Öyle de sessiz yapıyordu ki bu işi ruhum duymuyordu. Her sabah değişik bir şeyler yapmaya çalışıyordu bir de. "Sıkılırsın sonra." diyordu ciddi ciddi. Sanki ondan, yaptıklarından ve de şu ara yemekten sıkılabilirmişim gibi.

Gerçekten ne çok yer olmuştum bu ara! Hayatımın hiçbir döneminde bu kadar yediğimi hatırlamıyordum. Bebeklerim bana çekmemişlerdi demek. Sağolsunlar hep aç hissediyordum kendimi. Bozcaada'nın havası da iyi gelmişti sanki. Elimin altında sürekli bir şeyler oluyordu. Küçük küçük de olsa atıştırıyordum bir şeyler. Şimdi olduğu gibi... Sözüm ona sevgilime kahvaltı hazırlıyordum ama sürekli ağzıma bir şeyler tıkıştırıyordum. Boğazıma bir dur demem gerekiyordu. Gerçi buraya geldiğimden beri yürüyüş sürelerini uzatmıştık. Temiz hava, yeşillik, deniz; hepsi iyi geliyordu. Denize çok giremiyordum üşüdüğüm için. Sanki bebeklerimin içimde büzüştüğünü hissediyordum denize girince. Ömer her ne kadar bu durumla dalga geçse de bana öyle geliyordu işte. Anneydim sonuçta ben, hissederdim yani!

"Neye söyleniyormuş benim güzel karım?" diyerek boynuma bir öpücük bıraktı Ömer. Sorusuna cevap vermek yerine elimdeki salatalığı ağzına sıkıştırıp "Günaydın sevgilim." dedim. Bir yandan salatalığı yerken tezgaha yaslandı, "Güzel kalkmış birileri bugün sanki.". Başımı sallayıp ocaktaki krebi çevirdim, "Ufaklıklar uyuyor ama daha. Anneleri erken ayaklandı galiba.". Belime sarılıp kendine çekti vücudumu. O kadar kilo aldım diyordum ama Ömer hala tüymüşüm gibi taşıyıp çekebiliyordu beni.

Burnunu gezdirdi boynumda. Yavaş yavaş kokumu çeke çeke... Başını hiç kaldırmadan küçük öpücükler bırakırken boynuma "Madem uyanmamışlar." dedi, "Bir sabah yaramazlığı mı yapsak?". Kıkırdayıp saçlarını okşadım, "Hiç doymuyoruz Ömer bey!". Başını bir anda kaldırıp alınmış bir şekilde yüzüme baktı. "O ne ayıp bir söylem öyle Defne hanım?" dedi, "Ne demek doymak? Hele ki size?". Kocaman bir kahkaha attım. Elimi yanağına koyup okşadım yavaş yavaş, "Şapşalsın biliyorsun değil mi?". Başını sallayıp boynumdan hızlı bir ısırık aldı, "Senin şapşalınım ama.". Göz ucuyla ocağa baktım. Son krep de pişmiş gibiydi. Uzanıp tavayı yan ocağa alırken ateşi söndürdüm, "Uyanmak üzerelerdir babaları, acele etmen lazım.". Tek hareketle beni kucağına aldığında küçük bir çığlık kaçtı dudaklarımdan. "Kusura bakmasınlar hiç." dedi, "Uzun uzun seveceğim annelerini. Kapayın gözlerinizi fındıklar.".

**********************************

Ağzıma koca bir parça atıp "Ömer" dedim boğuk boğuk. "Söyle sevgilim." diyerek gözlerimin içine baktı. Bakışıyla bile seviyordu bu adam. Öyle güzel seviyordu ki hem de... Eriyip gidiyordum her seferinde. Hayatıma gireli ne kadar uzun olmuştu. Ama hala aklımı başımdan alıyordu. Beynim güneşin önündeki küçük bir su tanesi gibi buharlaşıyordu sanki böyle baktığında. Aklımdakileri unutuyordum hemen.

"İyi misin Defnem?" diyerek buharlaşmamı sonlandırdığında gülümsedim. Başımı sallayıp lokmamı yuttum. Taze meyve suyumdan bir yudum atıp ağzımın içini temizledikten sonra "Gül ablalar kışın ne yapıyor burada?" diye sordum. Kaşlarını çatıp "Nasıl yani?" dediğinde "Yani işte ne yapıyorlar? Pansiyon açık olmuyor herhalde değil mi?" dedim. Başını sallayıp canımın çok istediği çayından büyük bir yudum aldı, "Yok canım. Kışın kimse gelmiyor ki Bozcaada'ya tatile. Kapatıyorlar. Evdeler işte. Bahçeyle uğraşıyorlar. Her sene pansiyona bir şeyler yapılması gerekiyor onlarla ilgileniyorlar.". "Kendilerini meşgul ediyorlar yani?" dedim tereddütle. Gülüp "Tam olarak öyle." dedi, "Öyle de neden sordun sen? Ne geziniyor o güzel aklında yine?".

Aşk RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin