Yılbaşı

6.3K 353 1.3K
                                    

Zee Avi -No Christmas For Me

Şimdiden herkese iyi yıllar ❤❤ Umarım 2017 hepimizin dileklerinin gerçek olduğu harika bir yıl olur:)

Fransa'ya gidip dönmem sanki her şeyi biraz daha kötü yapmıştı. Geçirdiğimiz iki günden sonra kendi evime tek başıma gelmek canımı acıtmıştı. Kendimi sanki oksijensiz kalmışım da nefes almam gerekiyormuş gibi Defne'nin evine atsam da yeterli olmadı. Tek tesellim bu hafta yeni yıla girecek olmamızdı. Ben oradayken muhabbeti hiç geçmese de buradayken anlaştığımıza göre yeni yıla beraber girecektik. Önümüzdeki bir hafta bir yandan gözümde büyüyüp geçmek bilmeyecek gibi gelirken bir yandan da çok kısa gözüküyordu.

Bunun yanında başka sıkıntılar da vardı tabi. Mesela Serkan ve Paris'te Defne'yle baş başa olmaları. Ve tabi ben dönerken Defne'nin hala tam olarak iyileşmemiş olması. Paris'teyken gördüğüm üzere Serkan Defne'nin yanına pek sık uğramıyordu. Tabi bu ben oradayım diye de olmuş olabilir. Sonuçta hafta içi her gün toplantıları vardı, onlar yoksa da tasarım üzerine çalışmak zorundalardı. Laf arasında Murat beyi sorduğumda Defne belki onlar dönene kadar gelemeyeceğini söylemişti. Bu durum canımı bir hayli sıksa da huzursuzluk çıkarmak istemediğim için susmuştum. Şimdi burada, uzakta, Defne'nin yatağında Defnesiz olmak ve Serkan'ın istediği zaman Defne'yi görebileceğini düşünmek canımı yakıyordu sanki. Sıkıntıyla kendimi yatağa bıraktığım an çalan telefonla oflayarak geri kalktım. Ekranda Defnem'in bana gülümseyen yüzünü görünce dudaklarım istemsizce yukarı kıvrılmıştı bile.

-Sevgilim, nasılsın? Rahat mıydı yolculuk?

-İyiyim, rahattı yolculuk. Sana geldim şimdi. Sen ne yaptın? Nasılsın? Ateşin falan çıktı mı?

-Yok yok. Çok daha iyi hissediyorum kendimi. Özel bakım yaradı sanırım. Bilgisayarın yakınlarda mı? Görüntülü konuşsak ya.

-Tamam açıyorum 5 dakikaya.

Hızlıca aşağıya inip çantamdan bilgisayarımı kapıp yukarı çıktım. Açılmasını beklerken sanki Defne'yi aylardır görmemişim de şimdi görecekmişim gibi atan kalbime söz geçiremiyordum. Sabırsızlıkla parmaklarım bilgisayarın üstünde ritim tutarken bir iki dakika içinde Defne karşımdaydı. Gerçekten çok daha iyi gözüküyordu. Bir saate yakın konuşmamız süresince de bir iki kez öksürmüştü sadece. Yarına büyük bir toplantısı olduğunu söyleyip kapattığında bir saat öncesine göre çok daha huzurlu hissediyordum. Ne kadar uzakta olursa olsun varlığı yetiyordu işte. Günlerdir doğru düzgün kapatmadığım gözlerim artık batmaya başlarken üstümdekileri yere atıp usulca yatağa girdim. Azalmaya başlayan Defne'nin kokusuna sarılarak kendimi uykuya bıraktım.

------------------------------------------------------------

Sabah alarmım beynimin içinde yankılanırken söylene söylene kalktım. Kendimi çok daha iyi hissediyordum. Hafif bir kırgınlık vardı hissedilen ama geçiştirilmeyecek bir şey değildi. Sabahlığıma sarınıp kapının önüne bırakılan kahvaltıyı aldığımda Ömer'in söylediklerini hatırlayıp güldüm. Gerçekten benim için bile kahvaltı değildi bu, kültür farkı... Tabaktakileri bir çırpıda yiyip ilaçlarımı aldıktan sonra kahvemi alıp dışarıyı izleyerek biraz keyif yapmaya karar verdim. Perdeyi çektiğimde hava tabi ki yine yağmurlu ve kapalıydı. Büyük pencere pervazına oturup sırtımı duvara yaslayıp kahvemden yudumlamaya başladım. Yağmur altında telaşla koşuşturan insanları izlemek değişikti. Hep bir telaş, hep bir yerlere bir şeylere yetişmeye çalışma çabasıyla koşuşturuyorlardı. Gözlerim kadınların ayaklarına takıldığında istisnasız hepsinin topuklu giydiğini görmek şaşırtmamıştı. Bisikletinin üstünde topuklu ayakkabısı ve eteğiyle elinde kahvesini yudumlayarak giden kadınlar burası için çok olağan bir görüntüydü. İş kıyafetlerini, kabanlarını, kombinlerini incelerken kafamda birkaç tasarım canlanmıştı bile. Ayrıntılarını yanımdaki kağıda uzanıp üstünkörü çizdiğimde memnun olmuş gibi gülümsedim.

Aşk RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin