Turne

3.2K 244 423
                                    

Carlos Gardel - Por Una Cabeza

Zamanın hızı korkunçtu. Çok korkunçtu hem de. Daha birkaç gün veya ay önce olmuş gibi düşündüğün şeyin yıllar önce olduğunu fark edince çarpıyordu insanı bu korku. Bu anlar arttıkça da daha da sarıyordu korku sizi. Sürekli bir koşturmaca gibiydi hayat. İş, aile, arkadaşlar arasında sürekli bir koşturma. Zevk aldığımız anlar bile koşturduğumuz anlardan ibaretti aslında. Hep sonrasını düşündüğümüz ya da bir yere yetişmek zorundaymışız gibi hissettiğimiz anlardı. Bu yüzden hızlıydı işte zaman. Bu yüzden anlamıyordu insan ne ara geçmiş o kadar zaman diye. Bu yüzden kayıp gidiyordu bazı anlar siz arkasından dur gitme diyemeden.

Kayıp gitmişti bebeklerimin iki yılı da. Dur diye de bağırmıştım oysa çok kez. Ama hızla uzaklaşmıştı o iki yıl. Ömer'in iki koluna yatırabildiği minik bebeklerim şimdi babalarının omuzlarında oturacak kadar kocaman olmuşlardı. Laf aramızda en sevdikleri yerdi babalarının omuzları. Özellikle kıskanç kızımın bayıldığı yerdi. Evin içinde bile Ömer'i yerde otururken yakalarsa hemen omuzlarına tırmanıyordu. Ömer'in de canına minnetti tabi. Biri başında biri kucağında gezinmekten inanılmaz zevk alıyordu. Bazen "Ağırlaştınız mı siz ya?" diye takılsa da sesi çıkmıyordu asla. O omuzlar, o kucak her zaman açıktı Masal'la Deniz'e.

Tabi bana da... Ben omzuna oturmasam da başımın yeri Ömer'in omzuydu. Nefes alabildiğim, dinlendiğim, huzur bulduğum yer yıllardır onun omzuydu. Ortalarda Masal varsa yatmam zor da olsa hala koca bebeği olmaktan büyük bir keyif alıyordum ben de. Ömer de tatlı belalarıyla gayet mutluydu zaten. Bir an bile kaybetmek istemeden her anından mutluluk duyarak yaşıyordu.

Ama şu anları kaçırıyordu maalesef. Çünkü turnedeydi. Geçen seneki turnesinde de çok surat asmıştı, gitmek istememişti ama bu sene bambaşkaydı. Evden kovmadığım kalmıştı bir tek. İttire ittire çıkarmıştım çocuklar uyurken. Gitmek istemiyordu çünkü adam. "Bensiz oynarlar." diyordu ama başrolde olduğunu düşünmüyordu tabi bu arada, çocukluk yapıyordu sadece.

Anlıyordum aslında bu halini. Çünkü büyüdükçe iyice bal olmuştu Masal da Deniz de. Onlar ağızlarında yuvarladıkları kelimelerle bıcır bıcır konuştukça ne yorgunluk kalıyordu ne başka bir şey. Masal biraz cadıydı. Bebekliğinden beri öyleydi zaten. Deniz de benim tatlı sakin oğlum. Değişmemişti huyları. Deniz arada Masal'a uysa da kendi hallerinde oynayıp bizi pek istemiyorlardı. Ama yanımızda oynayacaklardı tabi ki. Çünkü oynadıklarını "Anne bak.", "Baba al." diye göstermeden oynamaları imkansızdı. Her an onları izlememiz gerekiyordu. İstekleri buydu ama isteklerimiz ortak noktada olduğu için hiç sıkıntı değildi.

Masal mutfağa elinde suluğuyla girip "Anne su" dediğinde derin bir nefes alıp baktığım camdan çevirdim başımı. "Susadın mı birtanem?" diye sorduğumda başını salladı Masal. Tombul eliyle içeriyi gösterip "Narin Deniz'le." dediğinde kıkırdadım. Şimdilik iki kelimeli cümlelerle idare ediyorduk. Ama yetiyordu bize. Anlaşılan Narin Deniz'le oynuyordu. O yüzden onu bölmek istememişti benim tatlı kızım. Anneden su istemeye gelmişti o yüzden.

Suyunu doldurup eline verdiğim gibi dişleriyle kapağını ittirip suyunu içe içe çıktı mutfaktan. "Eşek sıpası" diye mırıldandım kendi kendime. Tam bir cimcimeydi Masal. Şeytan tüyü vardı kızımda. Sevmeyen yoktu Masal'ı. O da bayılıyordu zaten ilgiye. Ama şımarmıyordu. En azından şimdilik şımarmamıştı. Bir tek babamı görünce biraz tozutabiliyordu. Benim küçüklüğüme benzediği için babamın bir tık daha çok zaafı olduğu kesindi. Ama tam bir dedeydi. Ev oyuncak doluydu ama ne annem ne de babam elleri boş gelmemişti şu iki yılda. Babam Deniz'i karşısına alıp konuşmaya bayılıyordu. Bir de torunlarının atı olmaya.

Annem bambaşka bir dünyaydı zaten. Koca kadın, yılların Eylül sultanı, Masal ve Deniz'le birlikte çocuk oluyordu. Geldiğinde yanımızda oturduğu o kadar azdı ki artık... Yerde Masal ve Deniz'le oynuyordu hep. Bazen istemiyordu Masal ve Deniz. Alışkınlardı sonuçta ikisi oynamaya, sıkılıyorlardı. Özellikle de Deniz. O zamanlarda da kalkmıyordu ama annem yerden. Poposunu biraz daha uzağa kaydırıp çocuk gibi oyunlarına karışıyordu biraz uzaktan. Babam "Eylül çocukları taciz ediyorsun resmen. Gelsene yanımıza." dese de işe yaramıyordu. O yüzden onu da öyle kabul etmiştik.

Aşk RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin