Ateşböcekleri

6.2K 328 475
                                    

Sertab Erener - Bahçede

Saçlarımdan süzülen suları kurularken çıplak ve ıslak ayaklarım yerde izler bırakarak yatağa doğru ilerledim. Yatağın yanına gidip huzurla uyuyuşunu izledim bir süre. Uzun kirpiklerinin gölgesi yanaklarına düşmüş, dağılmış saçları, sakalları karışmış ama hala muhteşem gözüküyordu. Belli belirsiz bir öpücük koydum çenesine, homurdanıp arkasını dönmesini izledim gülerek. Dün gece çok geç geldiği için uyandırmaya kıyamıyordum ama uyanması gerekiyordu. Daha kurulanmamış olduğum için soğuyan parmağımı çıplak sırtına değdirdiğimde irkilse de uyumaya devam etti. Parmağımı yavaş yavaş hareket ettirdikçe kasılan sırt kaslarını izledim. İstediğim kadar oynayayım uyanmayacak gibi duruyordu. Omzuna ıslak bir öpücük koyup çenemi öptüğüm yerin üstüne dayadım. Saçımdan akan sular göğsünden süzülüp yatağa düşerken "Sevgilim ne olur biraz daha uyuyayım." dedi yalvarır bir sesle.

-Biliyorum uykusuzsun ama kalkman gerekiyor sevgilim. Annemler bekliyor.

Homurdanarak yüzünü bana doğru döndüğünde tek gözünü araladı. Tek hareketle beni önündeki minik alana çekerken "Ömer kalkmamız lazım sevgilim." dedim sabırla. Hiç umurunda değilmiş gibi burnunu saçlarıma daldırdı. Aniden geri çekilip bana baktı muzip gülümsemesi yüzünde.

-Ben de diyorum niye aramızda kalın bir şey var gibi hissediyorum.

Havlumu çekiştirirken "Ömer! Ya çocuk musun? Bıraksana havlumu!" desem de havlumu çoktan üstümden çekip yanındaki geniş boşluğa atmıştı bile. Sıcak kollarını iyice sarıp yorganı üstüme çekti. "Üşümüşsün." derken gözlerini hiç açmadan omzumu, boynumu, sırtımı; kısacası dudaklarının denk geldiği her yeri öpüyordu.

-Üşüdüm. Bir koca bebek var uğraşmam gereken onun yüzünden.

Burnunu kulağımın arkasından omurgamın üstünde aşağıya doğru yavaş yavaş kaydırırken güldü.

-Koca bebeğin yer ama seni.

-Şimdi yemesin ama bence. Ömer!

-Hmm...

Kesinlikle dediğim hiçbir şey umurunda değildi, bugün muzip uyanmıştı.

******************************************

Çiçekçiye girdiğimizde gözüm etrafı tarayıp annemin favorisini aradı. "Saksı çiçeği mi alsak Defne? Hem daha kalıcı olur." dedi kolunu belime dolarken. Elimdeki begonyaları koklarken "Olur sevgilim. Şu petunyalar çok güzel rengarenk. Onu alalım. Bir de Ömer, bahçeye bir şeyler almaya gelelim buraya. Çok çiçeksiz bahçemiz." dedim. Şakağımdan öpüp "Alırız Defnem. Ekeriz, büyütürüz beraber." diye fısıldadı. Gülümseyerek petunyayı eline tutuştururken gözüm turuncu papatya demetine takıldı. Onu da alıp Ömer'in yanına gittiğimde kaşlarını çatıp sorar gibi baktı. Cevap vermek yerine gülümsememe o da gülümseyerek cevap verirken çiçekçiden çıktık.

-Anneler gününde çiçekçiye gelinmez yemin ederim. Soygunculuk yahu bu! Bu kadar para alınır mı iki çiçeğe?

-Defnem tamam sakin ol. E onlar da para kazanacak bir şekilde değil mi?

-Para kazansınlar da soygunculuk yapmasınlar Ömer.

Halime gülerek arabanın kapısını açarken elimdeki demeti arkaya koyup şoför tarafına oturdum. "Ben kullanacağım." dememe başını sallayarak cevap verdi.

-O demet kime?

-İçimden geldi. Turuncu turuncu çok hoşuma gitti.

-Turuncu benim işim Defne hanım, bir de siz bulaşmayın turunculara.

Aşk RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin