Alışmak

3.8K 255 572
                                    

Yasemin Mori - Dünya

Merhabalar!

Çok hoşunuza gitmeyecek bir açıklamayla başlayacağım bugün bölüme. Aslında bu kadar erken açıklamayı düşünmüyordum ama birkaç yorum beni bu açıklamayı yapmaya itti. 

Aşk Rengi benim için çok özel bir yerde, biliyorsunuzdur birçoğunuz.  Eskiden yazdığım kısa, depresif hikayelerimden sonra verdiğim uzun araya Bozcaada gibi içimi açan bir yerde son verdim Aşk Rengi'yle. Defne ve Ömer gibi naif iki aşığı izledikçe aklımda fikirlere ve içimde oluşan duygulara dur diyemedim ve Aşk Rengi çıktı. Kendi kendime yazar, kafamı rahatlatır, nefeslenirim diyordum ama ben nasıl olduğunu anlamadan büyüdük kocaman olduk hep beraber. 

Ve... Maalesef ki artık sona yaklaştık. Doğumdan sonra çok uzatmayı düşünmüyordum en başından beri. Çocuklarla zaman geçecekti ama yaşlı Defne ve Ömer yazmayacaktım. Belki de bu yüzden doğumu yazmam o kadar uzadı, elim gitmedi diyelim:)) Sizleri sıktım bu arada biraz 'Hadi artık'lar, 'Ben doğurdum Defne niye doğurmuyor'lar, 'Doğum ne zaman artık yazar'lar havada uçuştu. Zaten ben de hamile Defne'den alabileceğim her şeyi almıştım, dünyamıza katıldı Masal ve Deniz. 

Bölüm sayısı veremem. Vermek de istemiyorum aslında:) Masal ve Deniz'e daha doyamadık. Ben hiç doyamadım en azından. Biraz zaman geçirmek istiyorum onlarla. Biraz aşktan baba Ömer'le korkak ama dünyanın en tatlı annesi Defne'yi yazabilmek istiyorum. Ama dediğim gibi son çok uzak değil. On bölüm mü? Daha mı az? Daha mı çok? Gerçekten bilmiyorum. Bazen elim açılıyor akıp gidiyor tek konu bölüm boyunca, o yüzden tam sayı veremiyorum. Sadece beklentilerinizi karşılayamayacağımı yazmak istedim. Bir ya da iki bölüm kaldığında tekrar yazar haberdar ederim sizi. 

Şimdilik sevgiyle... İyi okumalar😘

Ağlamak üzereydim. Gerçekten her an Deniz'e eşlik ederek hüngür hüngür ağlayabilirdim. Burnumu çekip duruyordum ağlamamak için. "Annecim ama derdin ne bir anlasam..." diyerek sırtını okşamaya devam ettim Deniz'in. Avazı çıktığı kadar bağırıyordu ama, susmak gibi bir niyeti yoktu asla. Toktu, gazını çıkarmıştı, altı temizdi, ateşi yoktu. Derdini anlayamıyordum ve anlamadıkça daha çok kızıyordum kendime. Annesiydim ben onun. Hani anneler hissediyordu?

Oflayıp sallanmaya devam ettim ama olacak gibi değildi. Burnumu minik başının üstüne dayayıp derin bir nefes aldım. Şişştlemekten vazgeçmem gerekiyordu belki de. Biraz düşünüp aklıma ilk gelen ninniyi fısıldamaya başladım. Yerimde sağa sola sallanmaktan da vazgeçtim. Bir iki adım öne, sonra da arkaya; oğluşum kucağımda dans etmeye başladık hafifçe. Sesi yavaş yavaş azalsa da susmadı hemen. Gerçekten zor tutuyordum kendimi. Her an yere oturup Deniz'le birlikte ağlayabilirdim. Ömer nerede kalmıştık acaba? Deniz bu kadar ağlarken onun gelmemesi tuhaftı.

Aklıma Masal'ın gelmesiyle biraz daha huzursuz kıpırdandım. Prensesimin kardeşinin sesini bu kadar umursamaması iyi olsa da normal değildi. "Ah be oğlum ne sıkıntın var ki annecim bu kadar?" diye mırıldanıp dans etmeye devam ettim. Bir yandan Masal uyanmasın bir yandan Deniz uyusun diye uğraşıyordum ama birinden birini yapamayacaktım muhtemelen. Yine de Deniz'in biraz da olsa sakinlemesi rahatlatmıştı beni. Susacak gibiydi. Belli ki uykusu gelmişti boncuğumun. Ama uyuyamayınca sinirlenmişti. Bir bebek için Masal da Deniz de fazla sinirliydi zaten.

Sonunda sesi kendini minik mırıltılara bıraktığında derin bir nefes aldım. Boncuk gözleri kapanmak üzereydi. Minicik kalmışlardı. Ninni yerini tekrar pışpışlar bıraktığında da daha fazla direnemeyip kapandılar. Ah ne güzeldi benim oğlum. Pamuk gibi teninde o boncuk boncuk gözleri gördüğüm en güzel şeydi sanki. Minicik siyah saçları, babasının kopyası yüzü... Tam böyle uyumasına yakın gelen ısıra ısıra sevme isteğime son vermem gerekiyordu. Çünkü çocuk bakımıyla ilgili bildiğim tek bir şey varsa o da uyuyan çocuğun uyandırılmayacağıydı.

Aşk RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin